OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 27, 2004 00:00
Gaza sonuna kadar yüklenip, kamyonu geçer geçmez direksiyonu saÄŸa kırdı. Karşıdan gelen araçla çarpışmaktan kurtuldu ama arkadan aldığı bir darbeyle sarsıldı. (...)Altuğ’un zihninde hala tam olarak aydınlanamamıştı kaza. BaÄŸlantıyı görebilmek için saÄŸ tarafa geçti. iki araç birbirine saÄŸdan incecik bir çelik halatla baÄŸlanmıştı.AltuÄŸ ve eÅŸi ÇiÄŸdem’in spor yaparak geçirdikleri pazar günlerinden biriydi. Spor salonunda ÇiÄŸdem’in arkadaşı Aysel ile karşılaÅŸtılar. Her zaman kocasıyla gelen Aysel, bu kez yalnızdı. ÇiÄŸdem, sordu. ‘Ne oldu? Hasta mı yoksa?’ Aysel, ‘Hayır, hasta deÄŸil ama hastanede’ dedi. Kaza geçirmiÅŸler, kocası ağır yaralanmıştı. ‘Bizimki hatalıydı. Hatalı sollama yaptı’ diyerek kazayı anlattı:‘Önümüzde giden kamyonu sollamaya kalktı. Karşıdan gelen var, risk aldı. Baktı geçemeyecek, onu da sollamaya niyetlenmez mi? Ama karşıdan gelen koca otobüs. Bankette olmamıza raÄŸmen geniÅŸ bir araç olması bizi oradan çıkarmaya yetti. Vurdu, savrulduk.’Yanlarında durmuÅŸ, sessizce dinleyen AltuÄŸ, ‘hatalı sollama’ denince, geçmiÅŸe gitti. Onun yaÅŸamında da ‘Hatalı sollama’dan kaynaklanan benzer bir kaza vardı. FREN YERÄ°NE GAZA BASMANIN SONUCUYedeksubaylığının bitmesine yakın, izinli gelmiÅŸti Ä°stanbul’a. Döndüğünde iÅŸi hazır olsun istiyor, o nedenle de iÅŸ baÅŸvurularında bulunuyordu.Asıl isteÄŸi büyük bir beyaz eÅŸya firmasında çalışmaktı. Bir gün, lacileri çekti, babasının ‘Kara Åžahin’inin anahtarını alıp yola koyuldu.Fabrikanın giriÅŸi biraz karmaşıktı. Kapıya ulaÅŸmak için, semt sapağından çıkıp yan yola girmek, sonra E-5 akışına ters istikamette devam etmek gerekiyordu.SapaÄŸa geldiÄŸinde yaÄŸmur baÅŸladı. Ä°ÅŸ baÅŸvurusu için kötü bir gün seçmiÅŸti. ‘Kara Åžahin’in silecekleri pervane gibi çalışıyordu. Yan yolda ilerlerken bir viraj döndü ve emektar bir kamyonla karşılaÅŸtı AltuÄŸ.‘Böyle tıngır mıngır gidilir mi?’ diyerek hiç düşünmeden solladı kamyonu. Yolu tek yönlü sanıyordu, karşıyı kontrol etmeden çıktı sol ÅŸeride. Bir baktı ki, karşıdan gelen bir araç kendisine selektör yapıyor! ‘Bu adam ters yönden geliyor’ diye geçirdi aklından. Bir yandan da ne yapacağını düşünüyordu ışık hızıyla. Frene basmak ıslak yolda riskli olabilirdi. ‘En iyisi hızlanıp bir an önce geçmek’ dedi. Gaza sonuna kadar yüklenip, kamyonu geçer geçmez direksiyonu saÄŸa kırdı. Karşıdan gelen araçla çarpışmaktan kılpayı kurtuldu ama rahat bir nefes almaya bile fırsat bulamadan, arkadan aldığı bir darbeyle sarsıldı. Hızını alamayan kamyon, ‘Kara Åžahin’in bagaj kısmını dağıtmıştı.TalihsizliÄŸi o kadarla kalmadı. Fabrikanın kapısından araçla giremedi içeri. Binalar neredeyse 1 kilometre uzaktaydı ve hala yaÄŸmur yağıyordu. Ãœstelik ne ÅŸemsiyesi vardı, ne de yaÄŸmurluÄŸu. Ä°nat etmiÅŸti. Sırılsıklam olmayı göze alarak baÅŸvuru formunu doldurmayı baÅŸardı.Eve döndüğünde babasından dünyanın azarını iÅŸitti AltuÄŸ. Buna raÄŸmen sevincinden birÅŸey kaybetmedi. Ä°dealindeki iÅŸ için fabrikaya baÅŸvurmuÅŸtu ya, gerisi vız geliyordu. Nitekim o yaptığı baÅŸvuru kabul edilmiÅŸti, hala o ÅŸirkette çalışıyordu. Yıllar içindeki tek deÄŸiÅŸiklik fabrikayla birlikte EskiÅŸehir’e taşınmasıydı.KAZAYI KAVRAMAYA ÇALIÅžIYOR BÄ°R NEDEN BULAMIYORDU AltuÄŸ, bu düşüncelerden sıyrılıp o ana geri döndüğünde Aysel, kaza sırasında yaÅŸadıklarını anlatmayı bitirmiÅŸti. Spor salonuna, küçük kızıyla birlikte otobüse binerek geldiklerinden söz ediyordu.ÇiÄŸdem, dönüşte arabayla bırakmayı teklif etti. Aysel, arabaya binmek istemedi; ‘Çok heyecanlanıyorum trafikte’ dedi. Fakat ÇiÄŸdem, ‘Bir ÅŸey olmaz, gideceÄŸimiz yer ÅŸurası zaten’ diye ısrar edince kabul etmek zorunda kaldı. Spor yaptıktan sonra Aysel ve kızını da alıp yola çıktılar. Yolun iki tarafı kaldırım boyunca saÄŸlı sollu park etmiÅŸ araçlarla doluydu. Arada kalan iki ÅŸeritten biri gidiÅŸ, diÄŸeri geliÅŸ istikametlerine hizmet ediyordu. Yol iyice daralmış, araç sollamak zorlaÅŸmıştı. Önlerindeki iki araç çok ağır seyrediyordu. Biri Toros, öbürü de Åžahin’di. O iki aracı geçmek için fırsat kollayan AltuÄŸ, bir ara istediÄŸi gibi bir boÅŸluk yakaladı. Karşıdan bir belediye otobüsü geliyordu, ama uzaktaydı. ‘Şunlardan birini geçeyim, otobüs geçtikten sonra diÄŸerini de geçerim’ diye hesapladı. Sinyal verip, gaza bastı. Toros’u geçer geçmez ustaca saÄŸa kırıp iki aracın arasına girdi. Fakat ne olduÄŸunu anlamadan öndeki Åžahin’e çarptı, arkadaki Toros da gelip onun aracına vurdu. Arada tost olmuÅŸlardı.Åžiddetli bir çarpışma deÄŸildi ama birkaç gün önce geçirdiÄŸi kazanın ÅŸokundan henüz kurtulamamış olan Aysel, kendini kaybetti. Korkudan sinir krizi geçiriyordu. Küçük kızı da annesinin haline bakıp aÄŸlıyordu.ÇiÄŸdem, arkada oturan arkadaşına yardım etmek üzere arabadan inmek istedi. TelaÅŸla kapının kolunu çekti ancak açmayı baÅŸaramadı. Kapı sıkışmıştı. Baktı inemiyor, arkasına döndü arkadaşını teskin edebilmek için.Bu sırada AltuÄŸ, koltuÄŸunda donmuÅŸ kalmıştı. Bir mühendis olarak ihtimalleri hızla gözden geçirip kazayı kavramaya çalışıyor, bir türlü mantıklı bir neden bulamıyordu. EÅŸinin bulunduÄŸu saÄŸ taraftaki kapının açılmaması onu iyice ÅŸaÅŸkına çevirmiÅŸti. Fazla süratli gitmediÄŸi için çarpışma da ÅŸiddetli olmamıştı. Peki o zaman kapı neden açılmıyordu?Öndeki ve arkadaki iki araç sahibi araçlarından inmiÅŸ hasar tespiti yapıyorlardı. AltuÄŸ, onları farkedince kapı kolunu çekti. ‘Açılacak mı?’ diye merak ediyordu bir yandan da. Hiç sorun çıkarmadı kapı, her zamanki gibi kolayca açıldı. Ä°yi de o zaman eÅŸinin tarafındaki kapı neden açılmıyordu? Yandan vurmamıştı ki!SANKÄ° FARKEDÄ°LMEMEK İÇİN ÖZEL BÄ°R DÃœZENLEME VARDI Altuğ’un geldiÄŸini gören iki sürücü ona dönüp, ‘GeçmiÅŸ olsun’ dediler. Yeni karşılaÅŸmışa benzemiyorlardı, sanki birbirlerini tanıyorlardı. AltuÄŸ, onları yanyana gördüğü ilk an hissetti bunu. Merakını gidermek için hemen konuya girdi. ‘Kazanın nasıl olduÄŸunu anlayamadım. Siz bir anda durdunuz, ben duramadım tabi. Arkamda seyreden arkadaÅŸ da duramayınca çarpıştık herhalde. DoÄŸru mu?’ Ä°kisi de onaylayınca Altuğ’un sorularıyla yönlendirdiÄŸi ilginç bir sohbet baÅŸladı aralarında:- Peki yol boÅŸ, önünüzde herhangi bir ÅŸey yok. Neydi sizi durduran? Hani ben göremedim ama köpek falan mı fırladı?- Yok arkadaşım, ne köpeÄŸi. Ben seni dikiz aynamda görünce heyecanlanıp frene bastım.- Niye? Arabalar sizi geçerken heyecanlanır mısınız? Hem daha sizi geçmiyordum ki.- EÄŸer biri arkamdan çektiÄŸim aracı solladıysa biraz heyecan duyarım tabii.- Nasıl yani?- Ben arkadaki aracı çekiyordum, sen araya girdin kardeÅŸim!- Siz arkadaşınızın arabasını çekerken ben arkadaşınızı sollayıp araya mı girdim?- Evet, aynen öyle. Benim aracın saÄŸ arkasından uzattığımız çelit halatı arkadaki aracın saÄŸ önüne baÄŸlamış çekiyordum. BozulmuÅŸ garibin arabası. Ne yapalım, yolda mı bırakalım?- Yok yani, estaÄŸfurullah. Karım onun için inemedi o zaman. Altuğ’un zihninde hala tam olarak aydınlanamamıştı kaza. BaÄŸlantıyı görebilmek için saÄŸ tarafa geçti. Evet, iki araç birbirine saÄŸdan incecik bir çelik halatla baÄŸlanmıştı. Kendi arabasının kapısının açılmasını engelleyen de o halattı! Gözlerine inanamadı!Sanki farkedilmemek için özel bir düzenleme hazırlamışlardı! Hiçbir uyarı iÅŸareti yoktu. Ne bir kırmızı bayrak, ne flaşörler!Arkadaki aracın sürücüsü genç, öndeki ise yaÅŸlıcaydı. Altuğ’un ‘Ben birbirinizi çektiÄŸinizi farketmedim. Hiçbir iÅŸaret koymamışsınız’ sözleri üzerine yaÅŸlı sürücü, gence döndü;- Vahdet. Sen iÅŸaret etmedin mi arkadaÅŸa öndeki beni çekiyor diye?- Ben iÅŸaret edene kadar solladı beni Selim abi. Hem zaten bana bakmıyordu ki, önüne bakıyordu kendisi.- Dörtlülerini yakmamış mıydın peki oÄŸlum?- Selim abi, ben dörtlüleri yakmamıştım daha. Yakacaktım ama fırsat olmadı abi.10 dakikadır yoldaydılar, birkaç kilometre yol katetmiÅŸlerdi ama arkadaki araçta oturan Vahdet, flaşörleri yakacak fırsat bulamamıştı! Savunmasının saçmalığının farkında olduÄŸu için başını önüne eÄŸdi. YaÅŸlı sürücü, bir güzel azarladı onu.Tabii hata sadece Vahdet’in deÄŸildi. SaÄŸdan halat baÄŸlayan yaÅŸlı sürücü de aynı oranda hatalıydı. AltuÄŸ, yaÅŸlı sürücüye dönerek, onun da sorumluluÄŸunu olduÄŸunu hatırlattı:- Serçe parmağım çapındaki halatı saÄŸdan saÄŸa baÄŸladığınız için hem görünmüyor, hem de aranıza rahatlıkla araba yerleÅŸebiliyor. Uzun da baÄŸlamışsınız.KENDÄ°NE GELSÄ°N DÄ°YE HIZLI BÄ°R TOKAT ATTI AYSEL’E Altuğ’un aracından çığlıklar geliyordu hala. YaÅŸlı sürücünün dikkatini çekti bu çığlıklar. ‘Sizin araba çığlık çığlığa, yenge çok heyecan yaptı herhalde’ dedi. AltuÄŸ, ‘Hayır, birkaç gün önce büyük bir kaza atlatmış arkadaşı var arabada. O panikledi’ diye cevapladı onu.‘Kolonya verelim abi’ dedi genç sürücü. Aracına koÅŸup, getirdi kolonya ÅŸiÅŸesini. Kolonyayı alan AltuÄŸ, arabasına yöneldi. EÅŸi, hala ön koltuktaydı, çıkamamış, arkaya dönerek yatıştırmaya çalışıyordu krize girmiÅŸ olan arkadaşını. Altuğ’u görünce ‘Deminden beri vücudu kilitlenmiÅŸ titriyor kızcağız korkudan. Kustu da azıcık’ dedi. Bir ÅŸiÅŸe su bulmasını istedi. AltuÄŸ, biraz ilerdeki büfeye koÅŸarak gidip, getirdi suyu. ‘Al canım, içiriver.’O sırada Vahdet adlı genç sürücü, yaklaÅŸtı yanına. ‘Ne oldu? Kadıncağız kendisine gelmedi mi hala?’ diye sordu:- Yok yahu, hala tir tir titriyor. Sinirden kasılmış iyice.- Bassaydın tokadı o halde. Hiç görmedin mi filmlerde?- Ä°yi, hanıma söyleyeyim de birkaç tokat atsın.- Hanımla olur mu? Sert vuracaksın, bu erkek iÅŸi.- Ä°yi, ben vurayım bari.BaÅŸka zaman olsa ‘Hadi canım sende’ diyeceÄŸi öneri, kazanın ÅŸokunda olan Altuğ’un aklına yatmıştı. Camdan uzanıp iki tokat attı Aysel’e.Tokadı beÄŸendirememiÅŸti. Genç sürücü, ‘Olmadı’ dedi. YaÅŸlı olanı da katıldı ona. ‘Biraz hızlı vur. Yoksa yenge mi yapsaydı acaba?’ ErkekliÄŸine laf edilmiÅŸ gibi geldi Altuğ’a. O sinirle öyle sert bir tokat yapıştırdı ki Aysel’e, eÅŸi tepki gösterdi; ‘Yuh! Ne yapıyorsun kızcağıza? Döverek öldürecek misin?’ AltuÄŸ, kendini savundu:- Yok, yani kendine gelsin diye sadece. ArkadaÅŸlar önerdi de.- Sen de onların aklına uydun. Ne biçim vurdun kızcağıza ya. Git ÅŸuradan.Kafasını çekti arabadan. Kaza yaptığı iki sürücüden takdir aldı. Tokadın ÅŸiddetini beÄŸenmiÅŸlerdi. ‘Hah iÅŸte böyle. Helal sana’ dediler. Bu arada çelik halatı çözmüş, Altuğ’un aracını aradan çıkardıktan sonra yeniden baÄŸlamışlardı. Araçlarda ciddi bir hasar olmadığı için gitmeye hazırlanıyorlardı. ‘Bizden istediÄŸin bir ÅŸey var mı?’ diye sordular. AltuÄŸ, teÅŸekkür etti.Araçlarına doÄŸru ilerlerken yaÅŸlı sürücü, yine uyardı genç olanı. ‘Vahdet, yak ÅŸu dörtlüleri, hasta etme adamı.’ Vahdet, yine ‘Vallahi yakacağım Selim Abi. Tam yakıyordum zaten’ diyordu yürürken.Onlar gittikten beÅŸ dakika kadar sonra kendine geldi Aysel; ‘Özür dilerim. Trafikten çok ürküyorum ÅŸu sıra’ dedi. Sonra sordu:- Ä°yiyim, iyiyim de bir tek yüzümün saÄŸ tarafı çok acıyor. Neden acaba?Kızı atıldı, ‘Bu amca sana tokat attı anne!’ Aysel, ‘Kendime geleyim diye vurmuÅŸtur canım’ diyerek yatıştırmaya çalışsa da kızı itiraz ediyordu; ‘Yok anne, çok fena vurdu. Teyze kendisine kızdı hatta.’ AltuÄŸ, yerin dibine girmiÅŸti onlar konuÅŸurken.Sonraki hafta spora gittiklerinde yine karşılaÅŸtılar Aysel ile. Elmacık kemiÄŸinin üzerinde koca bir morluk vardı. Belli ki, yüzüğü morartmıştı Aysel’in suratını. O morluÄŸu gördükten sonra bir daha hiç yüzük takmadı AltuÄŸ. Araç sollarken de hep dikkat etti, aralarında çekme halatı var mı diye...OKURA PUSULAMühendislerin hayatı deÄŸiÅŸiyorAltuÄŸ HocaoÄŸlu, Yıldız Teknik Ãœniversitesi mezunu bir mühendis. Gerçi mühendislerin üstadı Sezai TürkeÅŸ, ‘Mühendisin hayatı siyah beyazdır. Kimsenin ilgisini çekmez, hiçbir hikayeye konu olmaz’ demiÅŸ ama HocaoÄŸlu, başına gelenleri yazıyor. Mühendis arkadaÅŸlarının toplandığı ortak mail grubuyla paylaşıyor yaÅŸadıklarını. Genç mühendisler, eskilerden farklı galiba, yaÅŸadıkları öykü oluyor artık!YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: (312) 428 53 18e-mail: fbildirici@ hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Bürosu Cinnah Cad.No 8 K.Dere/AnkaraWeb sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamCUMA: ÖLÃœM DÜĞÜNÃœ BEKLEMEDÄ°, DÜĞÜN DE CENAZEYÄ°Â
button