Güncelleme Tarihi:
İmzanın da uluslararası standardı var ama biz bu standardı da tutturamadık
Makas şeklindeki bir karalamaya imza denebilir mi? Türkiye'de bir vali, imza yerine makasa benzeyen garip bir şekil çiziyor ve o da imzadan sayılıyor. Devletin belgelerinin üzerindeki o imzayı kimileri makasa, kimileri de bıçak ya da kaleşnikofa benzetiyor. Van Valisi Abülkadir Sarı, imzasıyla gazetelere haber olan ilk vali olmasını, imzasının bu garip şekline borçlu.
İşin üzücü yanı, Vali Sarı'nın imzası, eşine az rastlanır bir örnek de değil. Türkiye'de atılan imzaların çoğu karalamalardan ve garip şekillerden ibaret. İmza atmayı bilmiyoruz ve uluslararası standartlardan haberimiz yok. Batılı anlamda imza, bir kişinin kendi el yazısıyla adını yazmasıdır. Resmi işlemlerin temel unsuru olan imzada ismin ve soyadının okunur olması zorunludur.
İmzalar, aslında bir güven göstergesidir. Ama bizde ise hepsi birer güvensizlik abidesidir. İmza atarken, taklit edilmemesini hedefler birşeyler karalarız. Bu tip imzaların daha kolay taklit edildiğini de bilmeyiz.
İmzalar, kişiliklerin de simgesidir; insanların karakterlerine ayna tutar. İmzada isim, kişinin kendi özel boyutunu, soyadı da sosyal tarafını gösterir. Bir kişi, ismini tam yazmıyorsa özel kimliğini gizlemek istiyor demektir. Soyadını okunur biçimde yazmıyorsa da o yanını açığa vurmak istemediğini ortaya koyar; ya da sosyal tarafı yoktur.
Çiller'in istikrarlı hırsı
İmzanın yukarıya ya da geriye doğru atılması, kişiliğin de yönünü gösterir. Örneğin Tansu Çiller'in imzası büyük bir yükselme hırsını ve bu hırsındaki istikrarı gösterir. İmzaların altının ya da üstünün çizilmesinin de değişik anlamları vardır. İmzanın altının çizilmesi iddialı ama düzeyi sınırlı bir kişilik işaretidir. Ancak kimilerinin yaptığı gibi imzanın altının da üstünün de çizilmesi, kişinin kendini dar kalıplara sokmak istediğini ele verir. İmzanın belirli bir yaştan sonra değiştirilmesi de kişilikteki farklılaşmayı ele verir. Örneğin evlenmeden önce süslü imza atan bir kadının imzası evlendikten sonra giderek küçük harflerle atılan bir imzaya dönüşüyorsa, bu, kadının baskı altında kaldığını gösterir.
Psikologlar, kişileri imzalarından tanıyabilir. İmzanın tahlil edilebilmesi için kişiye düz beyaz bir kağıt verilir. Kağıt önce dörde bölünür. Üst bölümü manevi alemi, alt bölümü da maddi alemi simgeler. Kağıdın uzunlamasına ikiye bölünmesinde de sağ tarafta kalan kısım ileriye, solda kalan kısım da geriye dönük kişilikleri gösterir. İmzanın nereye atıldığına bakılarak, kişilik değerlendirmesi yapılır.
Bilmeyen mühür kullansın
Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muammer Muşta da Türkiye'de imza atılmasının bilinmediği görüşünde. ‘‘İmza atmayı bilmiyoruz sadece karalamakla yetiniyoruz'' diyen Prof. Dr. Muşta, kişinin ruh halini yansıtan imzayı, iki kişinin aynı şekilde atmasının doğal bir durum olmadığını vurguluyor. Muşta, Türkiye'deki imza sorununu şöyle değerlendiriyor:
‘‘Çok basit imza atmamız nedeniyle, kolay taklit ediliyor. Bundan dolayı ülkemizde imza taklidi çok fazla. Bir yerde atılan imzanın bir başka yerde atılan imzayla aynı olmaması ise birçok sorumluluğu beraberinde getiriyor. Belli işaretler kullanılarak atılan imzalar, en azından kişinin soyadı okunacak şekilde olmalı. Okullarda imza atma eğitimi verildiği taktirde, imza atmayı öğrenebiliriz. Kimliklerde imza bulunması da bazı suistimallerin önlenmesi bakımından önem taşımaktadır. Herkes imza konusunda uzman olamaz.
Basit şekilde, sadece karalamaktan ibaret olan imzaların taklidi çok kolay yapılmaktadır. Bu konuda yetersiz olanların, mühür üzerine imza atmaları veya parmak mühürü kullanmaları daha gerçekçi olur.''
Muşta, imza kampanyalarını da eleştiriyor. İmza kampanyalarına katılım alışkanlığı bulunmamasından yakınıyor: ‘‘Çeşitli kuruluşlar tarafından zaman zaman başlatılan imza kampanyaları esas fonksiyonunu yitirdi. İmza kampanyaları, sosyal ve siyasal olayları basite indirgemektedirler. Esas tepkiyi gizleyerek kişiyi (evet) veya (hayır) ikilemine sokmaktadırlar. Bu nedenle imza kampanyaları için demokratik terbiye şart.''
Cinsel sorun y, z ve g harflerinde
Mektup döneminin sonuna geldik. Şimdi artık ‘e-mail'ler, fakslar gözde. Bilgisayar çağı geldi. Yazının sıcaklığını, içtenliğini yokettik. El yazısı okullarda bile öğretilmez oldu.
Mektup yazmayı da unuttuk. Postacıların taşıdığı mektuplar, zarflar her gün daha da azalıyor. Her bayram, her yılbaşı, mektuplara, kartlara yetişemeyen Posta İdaresi de zarar eden bir kuruluş.
Postacıların taşıdığı az sayıda mektupta da bilgisayarın izleri var. Printerdan çıkmış mektuplar, elle yazılmış mektupların yerini tutar mı? Ya da yazanın ruhsal durumunu yansıtabilir mi?
Oysa elle yazılmış bir mektupta yazı, kişinin karakterini de yazdığı andaki psikolojik durumunu da yansıtır. Psikologlar, insanların iç dünyalarında oluşan fırtınaları, değişimleri yazılarından anlar. Bir kişinin psikolojik durumunu yazısından tahlil etmek isteyen psikolog, önce kağıdı eline alıp, yatay biçimde tutar ve satırların eğimlerine bakar. Satırların sonunun yukarı doğru uzanması kişinin mutlu olduğunu gösterir. Satırları giderek aşağı inen bir yazı, karamsarlığı, iç sıkıntıları anlatır. Satırlar dalgalı biçimde gidiyorsa, yazan insanın psikolojisinde de dalgalanmalar var demektir. İnsanın kişiliğindeki ve psikolojisindeki değişimleri anlamak için de değişik zamanlarda yazdığı mektupları karşılaştırmak gerekir.
Yazılar da insanlar gibidir; harfler hep ileri bakar; harfler hep öne doğru eğilir. Hem ileri eğimli yazılar estetik görünür. Kimilerinin yazılarında da harfler geriye eğimlidir. İşte bu harfler, geriye takılmış, sorunlu, patolojik bir kişiliği ortaya koyar.
Kadınların yazısı daha yumuşak
Harflerde aşağı iniş ise bilinçaltının işaretidir; yukarı çıkış da heveslerimizin, ihtiraslarımızın işaretidir. Cinsel takıntılar, y, z ve g harflerinden anlaşılır. Bu harflerin yazımı diğer harflere uygun biçimde devam ediyorsa, kişi cinsel açıdan rahat demektir; ama bu harfler diğer harflerle ahenkli değilse, sert çizgilerle biçimlendirilmişse kişide cinsel sorun var demektir. T ve ü harflerinin çizgi ve noktalarını karışık koymak da aynı soruna işaret eder. Kadın ve erkek yazısı da farklıdır. Kadınların yazıları daha yumuşak karakterdedir.Sadece yazının tipi değil kullandığınız kağıdın tipi de, kalemin rengi de önemlidir. Beyaz kağıt hayal gücünü, yaratıcılığı simgeler. Renkli kağıtları, uçarı kişilikler sever. Çizgili ya da kareli kağıtlar ise insanı sınırlandırır; bu kağıtları seçenler sınırlanmaya boyun bükmüş insanlardır.
Kalemlere gelince beyaz kağıt üzerine siyah mürekkeple yazanlar büyük sorumluluklar almasını bilen, kalıcılıktan hoşlanan kişilerdir. Mavi renkli kalemle yazanlar ise huzur arayan kişiliklerdir. Tükenmez kalem pratikliği, kurşun kalem ise geçiciliği ve tereddüdü simgeler. Bir de her eline aldığı kalemle yazan, rengine tipine önem vermeyenler vardır; onlar da yazıyı önemsemeyenlerdir.
Kağıtların tipi
Sadece yazının tipi değil kullandığınız kağıdın tipi de, kalemin rengi de önemlidir. Beyaz kağıt hayal gücünü, yaratıcılığı simgeler. Renkli kağıtları, uçarı kişilikler sever. Çizgili ya da kareli kağıtlar ise insanı sınırlandırır; bu kağıtları seçenler sınırlanmaya boyun bükmüş insanlardır.
Kalemlerin rengi
Beyaz kağıt üzerine siyah mürekkeple yazanlar sorumluluk almasını bilen kişilerdir. Mavi kalemle yazanlar ise huzur arayan kişiliklerdir. Tükenmez kalem pratikliği, kurşun kalem ise geçiciliği ve tereddüdü simgeler. Her kalemle yazan, rengine tipine önem vermeyenler de yazıyı önemsemeyenlerdir.