I'm a survivor

Güncelleme Tarihi:

Im a survivor
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2012 02:00

İlk gün yaptığımız erkekler ve aşk sohbetinin ardından bugün gündemimiz Süperstar’ın hayat hikâyesinin bilinmeyenleri. Bir restoranda Fransızcaşarkılar eşliğinde sohbete başlıyoruz.

Haberin Devamı

Bir gün önce her açıklamasıyla beni biraz daha şaşırtan Süperstar’ı sabah saatlerinde salondaki L koltukta beklemeye başlıyorum.20 dakika sonra Ajda Pekkan
yeniden karşımda. Sarılıp öptüğümde burnuma harika çiçek kokuları geliyor. Hangi parfümü kullandığını soruyorum. “Parfümde belli bir markam yok” diyerek
anlatıyor: “Sarışın olduğum için hangi parfümü kullanırsam kullanayım tenimde fazla kalmıyor. Bu yüzden belli bir parfüm markam yok. Ama çiçek kokuları, paçuli, jasmin ve biberli kokular favorilerim. Özellikle gün içinde hafif ve spor kokular kullanmayı seviyorum.”

KARANLIK SEVMİYOR
Süperstar uyurken tercih ettiği karanlık ortamı gün aydınlanmaya başladıktan sonra hiç sevmiyor. İlk iş, salonun bütün panjurları sonuna kadar açılıyor. Akşamüzeri evin içindeki mumlar dahi yanıyor. İkinci gün kafamda Ajda Pekkan’la detaylı hayat hikâyesini konuşmak var. Anlattığımda hem yemek yiyip hem de nefes alabileceğimiz bir yere gitmemizi öneriyor.

Haberin Devamı

ÇİĞ SEBZE VE MEYVELERLE ÖZEL KARIŞIM

/images/100/0x0/55eafe3cf018fbb8f8a400e5

Mekân seçimi üzerine konuşurken yardımcısı taze sıkılan çiğ sebze, meyvelerle yapılan özel karışımını getiriyor. Süperstar “Burada önemli olan ölçüyü tutturmak” diyor ve her öğlen bu karışımı mutlaka içiyor. Ayrıca yine gün içinde kullandığı beşaltı çeşit vitamin ilacı var. Hangi vitaminleri kullandığını açıklamak istemiyor. “Herkes kendi doktorlarının kontrolünde ilaçlarını almalı” diye ekliyor. Süperstar akşamları yemek yemez efsanesini  biliyorum. “Acaba bu gece yemekte ne olur? Aç kalır mıyım?” diye düşünürken Ajda Pekkan akşam yemeklerinde balık ve mezenin favorileri olduğunu anlatıyor:  “Özellikle spor yaptığım günlerde çekinmeden yemek yiyorum. Kaymaklı ekmek kadayıfı en sevdiğim tatlı. Yemeklerimin yanında naneli soda ve limonlu maden suyu  içmeyi tercih ediyorum.”

ANINDA RÖNTGENİ ÇEKİYOR
Mekân olarak Ulus Sunset’i seçiyor ve yola çıkıyoruz. Sunset’te Süperstar’ın özel bir köşe masası var. Bu alanda dostlarıyla buluşup Boğaz’a karşı sohbet ediyor. Mekâna girdiğimiz andan itibaren bütün gözler Süperstar’ın üzerinde. O ise star ışığını etrafa yayarken son derece doğal ve hayranlarına selam vererek masasına yerleşiyor. Yemeklerimiz geliyor. Pekkan suşiye bayılıyor. Ben ise o tahta çubukları kullanma konusunda biraz kabiliyetsizim. Ajda  Pekkan bir bakışıyla insanların röntgenini çekip o anda ne hissettiklerini anlayan bir kadın. Gerginliğimi hemen fark ediyor ve suşilerden bir bölümünü benim tabağıma koyuyor. Ardından masaya ızgara köfteler ve mezeler geliyor. DJ Yener Katırcıoğlu, Pekkan’ın en sevdiği Fransızca şarkıları çalmaya başlayınca Süperstar iyice havaya giriyor. Bir yandan şarkılara eşlik ediyor, ben de fırsattan istifade sorularımı sormaya başlıyorum.

Şimdi üzülmüyor, süzülüyorum
*Bir arada yurtdışına yerleştiniz. İngilizce öğrenmek için mi yoksa bir aşkın peşinden mi gittiniz?
- Hayır, şöhret olmaktan sıkılmıştım. Arada normal bir hayat yaşamak istedim. Zaten kardeşim Semiramis, Ercüment Bey ile evliydi.Ben de uzun zaman Paris
ve Londra’da onlarla yaşadım. Fransızcamı ve İngilizcemi geliştirdim.
* Peki araya yabancı kelimeler koyarak konuşulan ‘Ajda Pekkan Türkçesi’ o zamanların eseri olarak mı ortaya çıktı?
- Çok seviyordum ve içimden geliyordu. Kimseye verilecek bir hesabım olmadığı halde şimdi öyle konuşmamaya dikkat ediyorum. Aslında ne olacak ki, insan nasıl isterse öyle konuşmalı Hakancım. Eskiden bana bu yorumları yaptıklarında üzülüyordum ama şimdi üzülmüyor, süzülüyorum. Eleştiriler artık biraz vız geliyor.  Beni seven sevsin, sevmeyen de artık nasıl isterse...
* Neden sizinle bu kadar uğraşıyorlar?
- Demek dikkate alınan biriyim.
* Atilla Dorsay’ın sizinle ilgili bir yazısı vardı. Kırılmışsınız. Doğru mu?
- Kimsenin demesiyle bir yere gelmedim, kimsenin demesiyle de hareket etmeyeceğim. Ne düşünerek yazdığını anlayamadım. Benim için çok kıymetli biri, umarım bir gün karşılarız. O zaman kendisine “Ben kendimi kendi dinamiğim içinde tutmaya çalışıyorum. Bundan mutlu değil misiniz?” diye soracağım.

Haberin Devamı


Cenin olarak Mersinliyim
* Hayat hikâyeniz bir sinema filmi olsa türü ne olurdu?
- I’m Survivor. Kesinlikle bir macera filmi olurdu.
* Adınız, Ayşe Ajda, kardeşiniz Semiramis. Aileniz bu ilginç isimleri nasıl bulmuş?
- Annem Mersin’de bana hamile kaldığında bulmuş. Yani cenin olarak Mersinliyim ama İstanbul’da doğdum. Deniz albayı bir babanın kızıyım. İlkokulu Gölcük ve Çanakkale’de okudum.
* Anne ve babanız aşk evliliği mi yapmışlar?
- Tam tersi görücü usulü evlenmişler. Bu yüzden de çocukluk yıllarımızda çok iyi anlaşamazlardı.
* Peki o zamanlar ailenizin maddi durumu nasıldı?
- Çok iyi değildi. Bir asker maaşıyla yaşıyorduk ama babam elinden geldiğince bizi mutlu etmeye çalışıyordu. İkisi de vizyonu olan, ileri görüşlü
insanlardı. Şimdi onları rahmetle anıyorum.

Haberin Devamı

ANNEM KENDİ İÇİNDE ZOR BİR KADINDI
* Siz “aile içi şiddet” projelerine hep destek veriyorsunuz. Peki aile içinde hiç şiddete maruz kaldınız mı?
- Hayır, ben kalmadım ama annem kaldı. Onların aralarında anlaşmazlıktan dolayı sıkça sürtüşmeler olurdu. Babam bazen anneme çok ters davranır, hatta şiddet bile uygulardı. Belki de bu yüzden bilinçaltımda hep çok kuvvetli olmam gerektiğine inandım ve daha güçlü bir kadın oldum.
* Yaşadıklarınız erkekler konusunda sıkıntı yaşattı mı?
- Yaşadıklarım bana her şeyden önce kendime güvenmem gerektiğini öğretti.
* Anne ve babanız ayrılık yaşadı. Ayrılık sonrasında siz kiminle kaldınız?
- Önce babamla yaşadım. Ama annemi bırakamazdım, bu yüzden bir süre sonra annemle beraber yaşamaya başladık.
* Ayrılıktan sonra anneniz nasıl bir psikolojideydi peki?
- O kendi içinde zor bir kadındı. Hayatta hayalini kurduğu şeyler olmadığı için sıkıntılıydı. Ne hayalini kurduğu evlilik, ne hayalini kurduğumutluluk... Biz tabii çocuk olduğumuz için o zamanlar bunları çok fark edemiyorduk.
* Onların başka evlilikleri oldu mu?
- Babam iki kere daha evlendi ama annem bir daha evlenmedi.

ÇALIŞKAN BİR ÖĞRENCİ DEĞİLDİM

/images/100/0x0/55eafe3cf018fbb8f8a400e9

* İlkokul yıllarında yine böyle güzel miydiniz?
- Hiç güzel değildim ama çok cesur ve komiktim.
* Hâlâ esprili yanınız devam ediyor...
- Aslında genç kızlığımdan beri meşhur olduğum için ben hep kendimi normal biri gibi sanarak birtakım şeyler yapıyordum. Sonra çevremdekiler bu hareketleri yanlış anlıyordu. Biliyor musun, yavaş yavaş o duygularımı ve esprilerimi kaybettim.
* Dersleriniz nasıldı? Çalışkan mıydınız?
- Hayır, değildim.(Gülüyor)
* En başarılı olduğunuz dersler hangileriydi?
- Resim, fizik, felsefe, müzik ve tarihim iyiydi. Matematikte başarılı değildim. Okulda bana sık sık taklit yaptırarak şarkı söyletirlerdi.
* En iyi kimlerin taklidini yapardınız?
- O dönemde kimler meşhursa. En çok Marilyn Monroe taklidini yapardım.

SİNEMAYI BIRAKTIM ÇÜNKÜ...
* Sanat kariyeriniz, Ses dergisinin düzenlediği güzellik yarışmasıyla başlıyor. Ona katılmaya nasıl karar verdiniz?
- Bir aile dostumuz babamdan vesikalık fotoğrafımı istedi. Bir gün Ses dergisinde resmimi gördüm. Sıradan bir insanken bir yerlerde fotoğrafını görmek çok
ilginçti ve Ediz Hun’la birlikte o yarışmayı kazandık. Sonra sinema filmleri geldi. Sinema işinin içine giremedim ama para kazanmak için filmlerde oynamam
gerekiyordu. Zaten sonra tiyatrodan gelen insanlara karşı saygısızlık yaptığımı hissettim ve sinemayı bıraktım.
* Şimdi sizin gibi duyarlı insanlar yok. Peki sinemadan iyi paralar kazanabildiniz mi?
- Hayır, deliler gibi çalışıyordum. Annem ve iki kardeş, üç kadın birlikte Şişli’de yaşıyorduk. Hem giyineceksin hem eve bakacaksın... Ama çok güzel yıllardı.
* Sahne nereden çıktı?
- Bir gün Fahrettin Aslan telefon etti. Heyecandan titriyordum. Bir anda “Zeki Müren’in kadrosunda çalışır mısın?” dediler ve iyi bir para alarak gazino hayatım başladı. Ankara, İzmir ve İstanbul’da Zeki Bey ile yıllarca çalıştık.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!