İlla ki duygular(3): Ağlar mısınız?

Güncelleme Tarihi:

İlla ki duygular(3): Ağlar mısınız
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2004 10:12

Yaşadığımız hızlı ve maddeci hayat biçimi nedeniyle unuttuğumuz, dışladığımız, faydalı ve güzel olduğu halde bir kenara koyduğumuz duyguları irdelemeye devam ediyorum. Geçen hafta 'gülme' duygusunu yazmıştım, bu hafta sıra ağlamakta. Kendi kendinize sorun ve kendi kendinize cevap verin:

En son ne zaman ağladınız? Neden ağladınız? Kimin için, ne için ağladınız?

*

Allah ağlatmasın! Ama ağlamak da, gülmek kadar hayatın parçası. Tamam, Allah ardından ağlanacak kederler vermesin, veya mümkün olduğunca az versin! Ancak, keder de kaderin bir parçası! Hayatın bizzat kendisi. Üstelik, sadece kedere ağlanmaz ki! 'Allah ağlatmasın!' sözü kadar dilimizde yerleşik 'ağla rahatlarsın!' sözü de yok mu?

Gerçekten bazen boğazımıza kadar dolup, ardından ağlayarak boşalmıyor muyuz?

*

Üstüne üstlük, ağlamak aynı zamanda zevkli değil midir?

Ağlamanın da kendine ait bir keyfi yok mudur?

*

Bir resim... Resimdeki yıllar önce terk-i diyar eylemiş. Resme baktığınızda gözlerinize dolan yaşlar sizi daha fazla insan yapmaz mı?

Ardından dudağınıza yerleşen bir hayır dua...

*

Radyonuzu karıştırıyorsunuz, olacak iş değil ama bir FM bandındaki ses:

Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç, diyerek hançerinden haykırıyor.

O an durup kalmaz mısınız? İfade edilen çaresizliği en son ne zaman yaşadığınızı, onun elinizden nasıl kayıp gittiğini hatırlamaz mısınız?

O anda boğazınıza bir yumruk gelip oturmaz mı?

Bırakalım dönülmez akşamda kaybolanları, dönülen yola gidenler de sizi ağlatmaz mı? Gurbetteki oğul, gelin gitmiş kız, ıraktaki can, başka şehire yerleşen dost, dağın ötesindeki arkadaş, illa ki uzaktaki sevgili burnunuzu önce sızlatıp çektirmez, sonra genzinizi doldurmaz, en son da gözlerinize iki damla yaş yollamaz mı?

Hançerinize bir ok saplamaz mı?

Kavuştuğunuzda da ağlamaz mısınız? Yolcu otobüsünden inene sarılıp da ağlanmaz kavuşmanın anlamı nedir? Yanağınızı onun göz yaşları ıslatırken, sizinkileri o iki hafif dil darbesi ile yalasa, o andan daha anlam yüklü bir an yaşanabilir mi?

*

Sevinince de ağlanmaz mı?

Bir müjde, bir hayırlı haber, beklenen sonuç sizi ağlatmaz mı?

Sınıf geçen gencin kendisinin, okuldan mezun olan öğrencinin anasının, doğan bir bebeğin nenesinin, tahliye olan tutuklunun yakınlarının, şampiyon olan takımın taraftarlarının, ödül alan şairin sevgilisinin ağlaması mı, yoksa 'Ne var bunda, zaten hakkıydı!' demesi mi daha insanidir?

*

Kederden uzak durmak anlamında ağlamaktan uzak kalmayı dilemenin hayrına hiçbir sözüm yok. Ama ağlamaktan kaçmak, ağlamayı kendine yakıştıramamak, ağlayan ile alay etmek, ağlamayı modern insan için bir eksiklik görmek bana tamamen insanlık dışı geliyor.

Hele hele 'erkek adam ağlamaz!' desturu ile yetişmiş bir neslin üyesi olmak beni ağlatacak kadar üzüyor.

İnsandan insanlığı esirgeceyek kadar gaddar bir neslin kaçırdıklarına ağlanmaz da ne yapılır?

*

Modernitenin ağlamayı aşağıladığının zannedilmesi, ağlayanın zayıf görülmesi, göz yaşını tutamayanların bunu toplumdan gizlemeye çalışması modernitenin insanlığı dışladığının ilanıdır.

İyi de... İnsan olmayı reddeden modernitenin neresi modernitedir?

*

Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar, sözü anaları yücelttiği kadar insanlığı da yeren bir söz değil midir?

*

Ağla, değer hayat göz yaşlarına!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!