Güncelleme Tarihi:
Bir sinema filmi, bir tiyatro oEngin Altan Düzyatan, gerçek hayatta nasıl biri olduğunu Elle dergisine verdiği röportajda anlattı. Oyunu ve bir televizyon dizisiyle hayatımızı üç koldan saran Düzyatan, "Ben kendine göre uçlarda yaşayan bir adamım. Fikirlerimi kendi kendime yaşıyorum. Zaten hayatta da yaşadığım her şeyi dibine kadar yaşayıp tüketmeyi seviyorum. Bundan şikayetim yok" dedi.
Neden sık sık karşımıza çıkıyorsunuz bu aralar?
- Açıkçası hálá aynı yerde duruyorum, normal hayatıma devam ediyor ve işimi yapıyorum. Galiba arka arkaya birkaç iyi iş yapınca dikkat çekiyorsunuz. Bir şikayetim yoksa da "Çok mu ortadayım?" diye düşünüyorum. Bu aslında işimin yan etkisi.
Neden ısrarla bütün isimlerinizi kullanıyorsunuz? Böyle çift isim taşıyanların seri katil olma potansiyeli yüksekmiş.
Ailenizin çocuklarına oyuncu adlarını koyacak kadar sinema ve tiyatroya meraklı olduğunu anladık. Nasıl bir aileydi sizinki?
- Annem Modalı, babam İzmirli ve iki taraf da Yugoslav göçmeni. Babaannemler İzmir’e geldikten üç gün sonra Cumhuriyet ilan edilmiş, ne olduğunu anlamamışlar. Annem enstitü, babam iktisat mezunu. Yaşar Holding’te müdürlük ve Karşıyaka Spor Kulübü’nde başkanlık yaptı yıllarca. Avukat bir abim ve işletme mezunu bir ablam var. Ailem konusunda çok şanslıyım.
Bu belki de bir şans değildir, büyük sanatçıların çocukluk acıları olmalı derler.
- Bunu tartışabilirim. Sanatçının illa acıların çocuğu olması gerekmiyor. Acıyı illa benim çekmem gerekmiyor.
Acıyı siz çekin, ben seyrederim diyorsunuz yani...
- Hayır canım, başkalarının acılarını hissedebildiğimi anlatmaya çalışıyorum. Dünyada bir ton acı çekiliyor ve bunların hepsini hissediyorum zaten. İlla başıma gelmesi, yaratıcı olmam için ızdıraplar içinde kıvranmam gerekmiyor. Hayat benim için de öyle toz pembe akmıyor. Birçok insanın umursamadığı şeyler beni etkiliyor.
Mesela?
- Oynadığımız oyun Kürklü Merkür çok karamsar. Çocuk tacizi ve dünyanın sonunun yaklaşması gibi ciddi dertler anlatılıyor. Ben İstanbul’a geldikten sonra biraz karamsarlaştım ve toplumda gördüğüm bazı durumların düzelmeyeceği hissine kapılıyorum.
Bunun için üzülmekten başka bir şey yapmayı ve elinizi taşın altına koymayı düşünür müsünüz?
- Söylediğinizde bir yandan haklısınız da, oynadığım oyunla bir şey anlatıyorum. Hem bir dakika, ben 28
Eskiden tiyatro oyuncuları kendilerini aydın ve entelektüel olmak zorunda hissederdi. Yeni kuşak artık böyle şeyleri önemsemiyor galiba...
- Ben kendine göre uçlarda yaşayan bir adamım, politik olarak da böyle olmama gerek yok. Fikirlerimi kendi kendime yaşıyorum. Zaten hayatta da yaşadığım her şeyi dibine kadar yaşamayı seviyorum.
Bu bir yandan da her şeyi tüketmeyi getirmiyor mu? Bir dipsomani var yani?
- Evet öyle. Tüketim toplumunda yaşamıyor muyuz?
O zaman tüketim toplumundan da bir şikayetiniz yok, her şeyi sonuna kadar tüketiyorsunuz madem...
- Evet ve bundan hiçbir şikayetim yok. Sonra da tüketecek yeni şeyler buluyorum. Yaşamda hepimiz belli şeylerin bağımlısıyız ve kendi adıma bundan kaçmak gerektiğini düşünmüyorum. Bağımlılık durumunu da seviyorum.
Nelere bağımlısınız?
Kürklü Merkür oyunu kariyerimin başlangıcı
"Kürklü Merkür" oyunu için kariyerinizin kırılma noktası diyebilir miyiz?
- Evet, bu oyuna istediğim anlamda kariyerimin başlangıç noktası diyebiliriz.
Oyunda canlandırdığınız Sfenks, bir tiyatro karakteri için epeyce seksi bir erkek karakter değil mi?
- Evet, doğru söylüyorsunuz. Kürkünü giyerek gösteriş ve güç gösterisi yapıyor. Oysa oyundaki en zayıf karakterlerden biri. Kırılmamak için kıranlardan. Zor ve renkli bir karakter.