Güncelleme Tarihi:
4,5 yıl aradan sonra sessizliğinizi bozdunuz. Albüm yapım aşamasından bahsederek başlayalım isterseniz...
- Albümde 10 şarkı var. Dördünün söz ve müziği bana ait. Febyo Taşel, Erol Temizel, Sezgin Gezgin, Selim Çaldİran, Mustafa Budak gibi önemli aranjörlerle çalıştım. Ortaya da çok güzel bir çalışma çıktı. Bu albümün müzikal anlamda bir bütünlüğü var. Çok beylik laflar etmek istemiyorum. “Bu mu Sevda” gibi bir şarkının muadili ne olacak denilirse, “Kayıp” ve “Neredeydin” şarkılarım derim. Benim klasik çizgimde şarkılar ve birbirleriyle yarışacaklar.
Albüme ismini veren şarkının sözleri de size ait. Bu sözleri size yazdİran duygu neydi?
- İlk kez aşka dokunmayan, aşkı anlatmayan bir şarkı yaptım. Asıl derdi yaşamın kendisiyle olan bir şarkı bu. Her sebepten hüzünlenmiş insanların şarkısı. Bu şarkı için çıkış noktam, dokuz yaşındaki bir çocuğun abisi için verdiği mücadeleydi. “Üzülme, hayat bu” demek istersin ya birine. Ama “üzülme” demek bana yetmedi. Sonrasında da benzer olaylara tanık oldum. Duygularımı anlatan bir düz yazı yazdım. Sonra benim web sayfamı hazırlayan Pınar Batum ile paylaştım yazıyı. “Bunu şarkı yapsana, çok güzel olur” dedi. Yazdım ve nihayet hayata dair bir şey yazdığım için çok sevindim.
“Nihayet” dediğinize göre bu şarkıyı daha önce yazdıklarınızdan farklı bir yere koyuyorsunuz...
- Aşka dair çok şeyler yazdım. “Deniz Gözlüm”, “Kapını Çalan Benim” gibi klasikleşmiş şarkılarım var. Ama içimden hep “Size bir şey söylemek istiyorum” diye geçiriyordum. Bu şarkı beni fikir adamı olma yolunda biraz daha ilerletecek.
EN İYİ ŞARKI HENÜZ YAZILMAMIŞ OLANDIR
şimdiye kadar size göre aşkı en iyi anlattığınız şarkılarınız hangileri?
- Ama en iyi şarkı henüz yazılmamış şarkıdır.
Albümde yer alan “Karadut”u Fatih Kısaparmak, “Tanrı Misafiri”ni de Ebru Gündeş söylemişti daha önce. Sizin tarzınızdan biraz farklı bunlar. Neden böyle bir seçim yaptınız?
- Bazen duygusallığın verdiği bilinçsizlikler yapabilirim ama bende iyi durmayacak şarkıları yorumlama gibi bir lüksüm yok. Sonuçta ikisi de çok içime sinen şarkılar oldu. Umarım diğer şarkıların çok önüne geçmezler.
Müzik dünyasında 80’li yıllara ve arabeske geri dönüş yaşanıyor son dönemde... Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- “Issız Adam” filminin soundtrack’inin bu patlamanın yaşanmasında büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Aslında teknoloji yüzünden insanlar yanlızlaşıyorlar ve gerçek duyguların arayışına giriyorlar. Geçek duygular da maalesef sadece eski şarkılarda var.
BİR YANIM 1800’LÜ YILLARDA YAŞIYOR
Artık gerçek duyguları kaybettiğimizi mi düşünüyorsunuz?
- Evet, çoğunu kaybettik. Ben eski kafalı bir insanım, bir tarafımın 1800’lü yıllarda yaşadığını düşünüyorum. Bu kadar hızlı aşklar yaşayan insanların bu şarkıları nasıl benimseyeceğini de bilemiyorum aslında. Yalnızsan egoistleşirsin. Empati yapmak için etrafında insanlar olması lazım.
Nereye gidiyoruz peki?
- Bence Robinson gibi yaşayan insanlara döneceğiz yakında! Eve yemek söyleyip evinde yiyen... Aynı anda üç televizyonu birden izleyen, haplarla beslenen bir adamın robottan farkı ne olacak? Derisini kestiğinde kan akması mı! Duygudur insanı robottan ayİran... Ben çok parlak görmüyorum bu gidişatı.
TİYATRO SAHNESİNDE BOL BOL KÜFRETTİM
“Çılgın Yenge” ve “Üvey Karım” adlı iki oyunda rol aldınız. Tiyatro sahnesinde olmak nasıldı?
- Çok keyifliydi... Ben normalde çok saygılıyımdır, ama oyunda küfür eden bir adamı canlandırdım, insanlar şaşırdı. Biraz ters köşe bir rol oldu.
“Biz sizi böyle bilmezdik” diyen oldu mu peki?
- Tabii, olmaz mı? Neler neler dediler hem de... Ya benim içimde bu adamlar varmış ya da çok iyi gözlemlemişim, bilmiyorum. Sonuçta insanları diğer karaktere inandırmışsam, tamamdır. Tiyatroda günlük hayatta yapamadıklarımı yaptım, bu çok rahatlatıcı bir şeydi. Dolu dolu, istediğim gibi küfrediyordum. Diğer oyunda da sahtekar, çapkın, para için her şeyi yapan bir karakter oldum. Tiyatrodan sonra sahnedeki duruşum bile değişti. ıyi ki yaptım dediğim bir öğrencilikti benim için. Büyük bir müzikal yapılırsa adayımdır artık diye düşünüyorum.
Ya dizi ve sinema?
- Tiyatro yapmak daha önce hiç düşünmediğim dizi ve sinema oyunculuğuna da sıcak bakmamı sağladı açıkçası...
AŞK UĞRUNA ÖLÜME GİDENLERİN YERİNİ AŞKTAN KAÇANLAR ALDI
“Selvi Boylum Al Yazmalım”daki aşktan etkilenip “Devlerin Aşkı” diye bir şarkı yazmıştınız. O şarkıyı yazdİran duygunun giderek azalmasından mı yakınıyorsunuz?
- şiddetli bir yanlızlık içindeyiz aslında. Teknolojinin getirisi bu da... ınsanlar, yazdıklarını internetten binlerce kişiyle paylaşıyor. Artık derin duygular kalmadı. Her şeyden çokça üretilmesiyle patlak verdi bu durum biraz da... Çünkü “yenisini almalıyım” duygusu bir süre sonra duygusal boyuta da taşınıyor. Artık insanlar kaybetme korkusu taşımıyor. şimdi ölüme giden değil, kaçan aşıklarla dolu ortalık. Ve gidene de çok tasalanılmıyor.
Gerçek aşk nedir size göre?
- Gerçek aşk, her anlamda özgür bırakabilen aşktır. Gerçi aşk sadece ikili ilişkilere ait bir kavram değil. Tek fark, ikili ilişkilerde işin içine cinsel dürtülerin girmesi, o kadar.