Ä°lk defa çalıştığım oyuncuları baÅŸtan uyarırım Benim setim biraz çetindir göÄŸüsleyeceksen gel!

Güncelleme Tarihi:

İlk defa çalıştığım oyuncuları baştan uyarırım Benim setim biraz çetindir göğüsleyeceksen gel
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 16, 2005 00:00

Gönül Yarası filmiyle ne kadar önemli bir yönetmen olduÄŸunu bir kez daha dosta düşmana gösterdi. Yaptığı iÅŸler beynimizin, daha da önemlisi yüreÄŸimizin bir köşesine kazılı kaldı. EÅŸkıya, Muhsin Bey, AÅŸk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi filmlerin isimleri bile yüzümüzde kocaman bir tebessüm belirmesine yetiyor.Bu iÅŸlere senaryo yazarak baÅŸladı. Züğürt AÄŸa, Tosun PaÅŸa, Sultan, Banker Bilo, Davaro, Hababam Sınıfı Güle Güle gibi filmlerin senaryolarını da o yazdı. ‘İki ÅŸekilde karar veriyoruz’ diyor Yavuz Turgul. ‘Bir bilgilerimize, iki algılarımıza dayanarak. Sen ÅŸimdi bilgilerinle bana soru soruyorsun ama algılarınla beni tanımaya çalışıyorsun.’ Ben de aynen öyle yaptım. O sorularıma cevap verirken ben onu tanımaya çalıştım. Gözlerinin içine içine baktım. Gündüz azarladığı oyuncu için gece saatlerce tavana diktiÄŸi gözbebeklerini bulmaya çalıştım.Gönül Yarası hakkında iki üç satır yazı yazanlar ya da iki üç cümle kuranlar hep şöyle baÅŸlıyor: ‘Gönül Yarası tipik bir Yavuz Turgul filmi.’ Ne demek istiyorlar? Tipik bir Yavuz Turgul filmini siz nasıl tarif edersiniz?- Tarif edemem. Ben bir film yapıyorum, izleyenler onu bir yere oturtmaya çalışıyor.Filmlerinize ‘Tipik Yavuz Turgul filmi’ denmesi iyi bir ÅŸey mi sizce?- Bir yönetmenin belli bir biçimi ve belli bir dilinin olması avantajmış gibi görünür. Ama bence bu dar bir alan içine sıkışma tehlikesi taşır. Dar bir alanda yaÅŸamak istemiyorum.Yavuz Turgul, filmlerinde hep son kalan insanları anlatıyor diyorlar. Muhsin Bey, EÅŸkıya, AÅŸk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni nesli tükenmiÅŸ kahramanlardı. Gönül Yarası son YeÅŸilçam melodramı mı?- Belki de öyle. Melodram ya da deÄŸil, etiketi izleyen koyacak. Benim derli toplu bir hikaye anlatmak gibi bir derdim var. Ä°yi bir senaryo olsun, dengeler yerinde olsun, sonra içinde ne olursa olsun... YeÅŸilçam aÅŸağılanırken siz, YeÅŸilçam’ın ana motiflerini filmlerinize temel yaptınız. Aynı ÅŸekilde Ä°kinci Bahar’ı yarattınız, hem de bir televizyon dizisiydi. Onların göremediÄŸi ama sizin emin olduÄŸunuz bu YeÅŸilçam mayası neydi?- YeÅŸilçam ve Türk filmi olarak adlandırılan ve çoÄŸu zaman hor görülen yapının bu topraklara ait olduÄŸunu düşünüyorum. Entelektüeller, kökleri bu ülkenin derinliklerine gitmekten ziyade Avrupa’nın derinlerine doÄŸru giden filmleri beÄŸeniyorlar. Fellini, Tarkovski filmi gibi filmler izlemek istiyorlar. Ben galiba bunu reddediyorum. Bunun yerine yaÅŸadığımız coÄŸrafyanın derinliklerinde var olan ÅŸeylere doÄŸru yürümek istiyorum. Ama kendi ülkeme ait sanatın bu diplerde olduÄŸunu düşünüyorum. Onun için de filmimi ‘yerli’ bulmalarından hiç gocunmuyorum. Belki de bu gelecekle ilgili iyi bir haber. Bir figürana nasıl rol yapacağını anlatıyormuÅŸsunuz. Adam size alay ederek ‘YeÅŸilçam’daki gibi mi aÄŸabey?’ diye sormuÅŸ. Siz de ona ‘O filmler olmasa, sen bugün burada olmazdın’ demiÅŸsiniz...- O hikaye öyle deÄŸil. Ben sadece ÅŸunu anlatmaya çalışmıştım. O arkadaÅŸ kendisini biraz sakınıyordu. Ben de Cüneyt Arkın karşısında fedakarca vücudunu paralayan figüranlara saygı göstermesi gerektiÄŸini söyledim. Oysa ki o pantolonunun ütüsünün bozulmasına takılıyordu. Çok manasız, çok aptalcaydı.KALP KIRMAYA DEÄžER MÄ°?Yavuz Turgul’la çalışmak bir efsane. Her oyuncunuz, sizinle çalışmanın ne ÅŸahane olduÄŸunu anlatır durur. Bir yandan da ne kadar zor beÄŸendiÄŸiniz, sette acımasız olduÄŸunuzdan bahsedilir. Bu her ÅŸeyi bilen bir yönetmenin bilmediÄŸimiz formülü mü?- Ne formülü, öyle ÅŸey olur mu? Ben kendi kiÅŸiliÄŸimi yansıtıyorum. Film çekerken deÄŸiÅŸik ruh hallerine giriyorsunuz. Mesela Atıf Yılmaz’ın nasıl film çektiÄŸini anlayamam ben. Düşünsenize dünyanın en kibar insanı sürekli gülümseyerek film çekiyor. Bütün yönetmenler kiÅŸiliÄŸi nasılsa öyle davranıyor. Benim patırtıcı bir halim var. Oyuncular ortaya çıkan sonuçtan mutlu oldukları için bana katlanıyorlar. Ä°lk kez çalıştığım oyuncuları uyarırım. ‘Benim setim biraz çetindir, bunları göğüsleyeceksen gel, gücenme, darılma huyların varsa gelme’ derim.Çalışma arkadaÅŸlarınızı kırdığınız zaman içinizde bir yerler acıyor mu? Yoksa bütün bu eziyetler onların yararına olduÄŸunu bildiÄŸiniz için rahat mısınız? - Çok üzülüyorum. Ä°nanılmaz derecede üzülüyorum. Bazen deÄŸer mi diye düşünüyorum. Bir filmi iyi yapacağım diye kalp kırmaya deÄŸer mi? Çünkü bir yandan birisi size diyor ki ben egomu yok etmeye çalışıyorum. DoÄŸu felsefesindeki derviÅŸlik, aitlik, ermiÅŸlik diye anlatıyor. DiÄŸer taraftan sette deliler gibi oradan oraya fırlayıp bağırıp çağırıyor. Ä°ÅŸte bu da benim çeliÅŸkim, bu da benim iç çatışmam. Birisi bunu görecek ve diyecek ki Yavuz çok büyük çatışmalar yaÅŸardı. UÄŸur (Yücel) benim hakkımda sizin ilaveye şöyle dedi: ‘Bazen seti devirecek kadar despottur. Ama yatağında geceleri, uykuya geçmeden önce kaÅŸlarını kaldırıp, üzüntüyle duvarlara bakacak kadar çocuktur.’ UÄŸur beni çok iyi tanıdığı için bunun böyle olduÄŸunu biliyordu. Ama diÄŸer taraftan filmde Nazım ne diyordu: ‘Bir daha dünyaya gelsem yine aynı yollardan yürüyeceÄŸimi biliyorum.’ Bu huy bende olduÄŸu sürece de... Bununla baÅŸa çıkabildiÄŸim gün size haber veririm. Egonuzdan kurtulmak için mi aikido yapıyorsunuz? - Aikidoyu sadece bir spor olarak görmüyorum. DoÄŸu sporları baÅŸka anlamlar ifade ediyor. DoÄŸu kültüründe zıtlıklar eÅŸsiz bir uyum içindedir. Ben buradan hareketle egomun beni nasıl harap ettiÄŸini, baÅŸarıların nasıl hiçbir boka yaramadığını öğreniyorum. Uyumu ve dinginliÄŸi yaşıyorum. Ama yaptığınız her yeni ÅŸeyden sonra yargılanmaya baÅŸlıyorsunuz. Sizi baÅŸarılı ya da baÅŸarısız ilan ediyorlar. EleÅŸtiriler vücudunuza ok gibi saplanıyor ve acı çekiyorsunuz. Bu aptallıklardan kurtulmanın bir yolu da aikido yapmak. Tamamen kurtulmak egoyu sıfıra indirmek mümkün deÄŸil ama yine de çok iÅŸe yarıyor. Sizin bir ‘cemaatiniz’ var. Mustafa OÄŸuz, Åžener Åžen, Ömer-Mine Vargı... Birbirinize kayıtsız ÅŸartsız kefil olan büyük bir aile gibisiniz...- Birileriyle yol alıyorsam o kiÅŸinin mesleÄŸindeki baÅŸarısı kadar, insanlara karşı davranışı da, merhameti de, sevgisi de, vicdanı da benim için son derece önemli. Bu insanların yanında kendimi daha rahat hissediyorum. Onlarla birlikte yolculuÄŸa çıktığım zaman mutlu oluyorum. Bunlar eksik olup da benim filmimi göklere taşıyacak bana şöhret getirecek insanlarla çalışmam. Ayrıca bu cemaat kavramını reddediyorum. Yol gösterici, emredici gibi ÅŸeylerden hoÅŸlanmıyorum. Ä°nsanı erdemleriyle görmek ve erdemlerini onun bir parçası olarak yaÅŸamak isteyen bir insanım ben. Bu film vicdanlara deÄŸebiliyorsa çok büyük iÅŸ yapmışım demektirFilmde Piraye’nin (Devin Çınar) ÅŸu cümlesi aklımdan çıkmıyor: ‘Hepimiz hayallerimizin kurbanıyız. Senin adın niye Nazım, benim adım niye Piraye, aÄŸabeyimin adı neden Mehmet?’ Siz hangi hayallerinizin kurbanısınız?- Bilmiyorum. Aslında her anne-baba çocuklarına bir ÅŸeyler biçer. Aslında Nazım babasının kurbanı... Belki ben de babamın hayallerinin kurbanıyım, benim çocuklarım da benim hayallerimin kurbanı olacak. Hep hayallerimizi birilerinin üzerinde deneyip duruyoruz. Kimi zaman onlara unutulmaz acılar yaÅŸatıyoruz.Daha iyi yaÅŸamak varken kiracıları maÄŸdur etmemek için geceler boyunca direksiyon sallayan eski öğretmen tipi (Nazım/Åžener Åžen) bugün ne kadar gerçek? Yoksa insanlar sizin artık birer hayal olan tiplerinize yakalanıp, kendi muhasebelerini mi yapıyor?- Nazım oÄŸluna ‘Ya bu insanları nasıl sokaÄŸa atarız’ diyor. O da ‘Bırak bana iki ayda koyayım kapının önüne’ diye cevap veriyor. Nazım’ın cevabı: ‘Olur mu öyle denize döker gibi!’ Åžimdi bu bir vicdan meselesidir. Siz toplumun vicdanının yok olduÄŸunu mu söylüyorsunuz. Gazetelerde bir insanın diÄŸeri için yaptığı fedakarlık haberlerini okumuyor musunuz? Okuduklarınız sizi sarsmıyor mu? Ben de böyle olmalıyım, hayatımın en büyük eksikliÄŸi diÄŸer insanlara karşı kayıtsızlıktır diye düşünmüyor musunuz? Neden bu bir filmde olduÄŸu zaman size hayal gibi geliyor? Nazım gibi insanlar bu toplumda hálá var. Semra Hanım’ların kahraman olduÄŸu bir ülkede tabii ki bunlar görünmüyor. Bu film insanların vicdanlarına bir noktadan deÄŸebiliyorsa ben çok büyük iÅŸ yapmışım demektir. Åžener olmadığı zaman öksüz kalıyorum Åžener Åžen’de ne var? Onun yerini baÅŸka biri alamayacak mı? Bu sadakat ömür boyu mu?- DeÄŸil, birbirimizi aldatabiliriz. Durum o kadar da vahim deÄŸil. Åžener’le biz hiçbir zaman planlanıp tasarlanmış bir ÅŸey yaÅŸamadık. Zaten bu planlama ve tasarlama hallerine karşıyım ben. KendiliÄŸindenliÄŸe çok inanan bir insanım. Åžener’le 70’li yıllardan sonra ikinci Hababam’da tanıştık. Åžener çok dosttur, çok arkadaÅŸtır, çok sıcaktır. Onunla birlikte bir ÅŸey yapmak hiç zor deÄŸildir. Mutluluktur. Åžener Åžen için ben ne ifade ediyorum onu bilmiyorum. Senaryoyu Åžener Åžen üzerine kuruyorsunuz deÄŸil mi? - Evet. DiÄŸer oyuncuları sonra seçiyorum. O olmazsa kendimi çok öksüz hissederim. Sanki Almanya’ya işçi gitmiÅŸim de ÅŸaÅŸkın ÅŸaÅŸkın bakıyorum. Yabancıyım. Ama Åžener daha rahattır. Benim gibi deÄŸildir. Ä°nsanlarla daha çabuk anlaşır ve kaynaşır. Zorluk çekmez, filmini yapar. Ben onsuz film yapacaksam baÅŸtan yeni bir takım kurmalıyım.Hıncal Uluç’un yazısını övermiÅŸ gibi yapıp dokunduran yazılara tercih ederimBugüne kadar sizi tek bir açıdan eleÅŸtirdiler. Aynı eleÅŸtiriyi yakında Hıncal Uluç tekrarladı. Filmde izleyiciye arka arkaya tokatlar attığınızı yazdı. Bitmez tükenmez mesajlar verip, toplumsal tiradlar attığınızı belirtti. Çünkü Uluç’a göre insanlar sinemaya eÄŸlenmek için gidermiÅŸ. Ne düşünüyorsunuz?- Ben onun eÄŸlenmekten kastının o olduÄŸunu düşünmüyorum. Hıncal Uluç’un yazısını okudum ve o yazı benim hoÅŸuma gitti. Bir kere çok iyi niyetli bir yazıydı. Kızmadınız mı?- Hayır. Nasıl kızmazsınız? Sizin filminizde izleyiciye hangi sahneden sonra çıkacağını söyledi. - Bakın Hıncal Uluç bir sinema eleÅŸtirmeni deÄŸil. Sadece bir sinema seyircisi. Bir sinema seyircisi olarak bir yönetmenden beklentileri var. Bir filmi istiyor, talep ediyor. Filmde istediÄŸini bulduÄŸu zaman göklere çıkartıyor, bulamadığı zaman eleÅŸtiriyor. Yavuz Turgul olarak benim için önemli olan ÅŸu. Karşımdaki insan filmimle mi ilgili, yoksa benim canımı mı yakmaya çalışıyor. Çünkü bazıları canımı yakmak istiyor. Filmi kiÅŸisel mesele haline getiriyorlar. Diyor ki ‘Ben ÅŸimdi buna bir çakarım bir daha da yerinden kalkamaz.’ Hıncal Uluç ise aradığı filmi göremedi ve göremeyince çok üzüldü. Yazıyı bir daha okuyun. ‘Yavuz dünyanın en güzel filmini yapacakken, çok büyük bir fırsat kaçırdı hay Allah’ diyor. Bu yazıya hiç kızmadım. Ben Hıncal Uluç’un yazdığı yazıyı, över gözüküp satır aralarında dokunduran yazılara tercih ederim. SEVÄ°ÅžME SAHNELERÄ° ÇEKERKEN UTANIRIMTürkan Åžoray filmlerde kendini öptürmez mesela. Gerçi bu bizim entelektüeller tarafından alay konusu olur ama bence de öptürmemesi gereklidir. Sonra Türkan Åžoray bin kere özür diledi. ‘O zamanlar öyleydi’ falan dedi. O zamanlar öyle deÄŸildi. O zamanlar toplum onu talep ediyordu. Edep ve haya gibi kavramlar önemliydi. Yaptığınız film Anadolu’dan Trakya’ya kadar her yerde izleniyordu. Bunların özrü dilenmemeli. Ben bugün bile o tür film yaptığım zaman kendimi rahat hissedemem. SeviÅŸme, öpüşme sahnelerini çekerken utanırım, oyuncum utanır, görüntü yönetmenim utanır.GÖNÃœL YARASI’NIN OYUNCULARIAçıkçası Meltem benim için bir challenge’dı. O, bugüne kadar hep yanlış yorumlandı. Filme baÅŸlarken Meltem’le ilgili çok eleÅŸtirdiler beni. ‘Her ÅŸey güzel de Meltem nerden çıktı’ falan dediler. Bu rol Meltem’in hak ettiÄŸi bir roldü. Ve sonuç çok iyi oldu. Bu film onun hayatında ışık olacak. Timuçin’de de aynı ÅŸey var. Çok yetenekli. Devin’in iyi bir filmde oynamak için ne kadar çabaladığını biliyordum. Oyuncular çok acı çektiler, çok yıprandılar. Ama filmi izledikleri zaman mutlu olduklarını düşünüyorum.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!