Güncelleme Tarihi:
Günümüz ilişkilerinde bir takım sorunların nedeni olan uzaklık, yakınlık ayarını belirleyememek, var olan ilişkileri zedelemekte ve ilişkinin dengesini bozmaktadır. İnsanların çoğu partnerine sınırlar koymak konusunda çekincelere sahiptir. Bu da karşılaşılan ciddi sorunlardan biridir.
İlişkilerde sınırların önemi
Belirlenmiş sınırları olan ve sınırlarına sadık olan insanlar sosyal hayatlarında sorun yaşamamakta, iyiyle kötüyü hayatlarına alırken ayırt etmeyi başarabilmektedirler. Fakat hayatlarına sınır koymayı başaramayan insanlar iyiyle kötüyü teşhis etmekte zorlanırlar ve gerek sosyal çevrelerinde gerek evlilik hayatlarında problem yaşamaları kaçınılmaz olur. Şunu bilmeliyiz ki sınır koymakla bencil bir insan olmayız. Sınırlar kim olduğumuzu tanımlar. Kim olduğumuzu, kim olmadığımızı, nelerden sorumlu olduğumuzu ve nelerden sorumlu olmadığımızı bilmek bizi özgür kılar. Sınırlarımızın farkına varmak sorumluluklarımızı da üstlenmeyi gerektirir. Sınırlarımızı ve sorumluluklarımızı seçtiğimiz gibi sonuçlarına katlanmakta yine bize düşer.
Doğru ilişki nasıl olmalı
İlişki nasıl olmalıdır sorusunun yüzlerce cevabı vardır. Doğru ilişkinin tanımı kişiden kişiye değişse de sonuç olarak belirli kurallara dayanmaktadır. Birçok sosyoloğa göre çiftler arasındaki ilişki ne bunaltacak kadar içli dışlı ne de yalnız hissettirecek kadar mesafeli olmalıdır. Burada önemli olan tarafların kendi özelliklerini koruyabilmesidir. Alman filozof Arthur Schopenhauer insan ilişkilerinde yakınlık uzaklık ayarını anlattığı hikayesinde şöyle der; “Soğuk bir kış sabahı kirpiler donmamak için birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirlerine battığını hissedip acıyla uzaklaşırlar. Üşüyünce ısınma gereksinimi duyup yeniden bir araya geldiklerinde yine dikenlerin can acıtıcı etkisini yaşarlar. Uzaklaştıkça üşür yakınlaştıkça canları yanar ve iyi kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. “