Güncelleme Tarihi:
“Çok muhabbet tez ayrılık getirir” diye boşuna dememişler galiba
Her şey Bell’in, telefonu icadıyla başladı. Adam sevgilisinin evine telefon hattını çektikten sonra “Nasıl olsa benim hanım bir telefon uzağımda” diye düşünürek kendini işine gücüne verince kızın canına tak etti, terk etti adamı. Sonra cep telefonları geldi, sevgilimizin nerede olduğunu anında öğrenmeye başladık. Özlediğinde kalkıp gitmek yerine bir “Alo” demek yeterliydi. Bir de üstüne ‘günde beş bin mesaj bedava’ kampanyaları olunca daha fazla kişiye ulaşmalıyım çıldırışı başladı.
Oysa mantıklı bir insanın 5 bin mesaja neden ihtiyacı olabilirdi? Dakika başı bir mesaj atsa bile yetişemez. İlişkiler ‘Telefonun niye meşguldu?’ gibi yeni tartışmalar yaşarken, bir anda internet diye bir şey geldi. Asıl sonumuz bu oldu. Zaten iki cinsin bir arada olması o kadar zor, ‘msn’ diye bir şey çıktı. Mavi küçük bir karakter döne döne herkesi bir araya topladı. Sabah-akşam orada suratına bakmadığımız insanlarla konuşmaya başladık, buluşmak yerine kamera açmayı tercih ettik.
Ardından çok lazımmış gibi “Çocukluk arkadaşlarımızı bulucaz oğlum harika bir olay bu” diye Facebook çılgını olduk, fotoğraflarımızı yükledik, eski sevgililerimizin evlendiğini gördük kahrolduk, ilk aşkımızın embesil olduğunu anlayınca utandık. Her gün muntazam olarak ‘Facebook’ta eklediğin kimdi?’, ‘O s.rtük neden hala senin fotoğraflarını beğeniyor?’ kavgalarını yaptık.
OTURDUĞUN YERDEN İLK BULUŞMALAR
Hep şüphe girdi işin içine. Birçok kişinin evliliği bu yüzden bitti, birçok kişinin de evliliği bu yüzden başladı. Artık az para harcıyorduk giyinmemize, süslenmemize. Ortası delik çamaşır sulu pijamamızla adamla ilk buluşma hadisemizi bilgisayar karşısında gerçekleştiriyorduk.
Karşı cinsi etkilemek için Google uzmanı olmak yeterliydi. Yaşadığımız toplum gerçek dünya ve sanal dünya olarak ikiye ayrıldı. Sanal dünyada ne kadar aktifsen gerçek dünyaya uyum sağlamak o kadar zor oldu, insanlardan uzaklaştık ama bir taraftan da hiç olmadığı kadar fazla insanlarla konuşmaya başladık. İlişkiler daha da saçmaladı. Adamın sanal karakterine mi inanacaksın karşısında olan kendisine mi sen bile anlamamaya başladın.
Aşk acısı yaşamak zor oldu, hatta aksine dalga geçilecek bir mevzu oldu, evlilik ‘çocuk için gerekli’ kuralına büründü.
Şüphe, güvensizlik, kolay vazgeçişler... Allah sonumuzu hayretsin. Benim için sorun yok. Aksine işime yarıyor ama yine de okul çıkışı gizli gizli buluşup saatlerce bulutları izlediğimiz anları özlemiyor değilim.