Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2004 00:00
Murat YeÅŸilova 18 ay kadar önce yine bir astım nöbetine tutulduÄŸunda 11 yaşındaydı. Annesi onu hemen doktoruna götürdü. Ancak, o güne dek kullandığı ilaçlar bu kez pek iÅŸe yaramamış gibiydi. Murat o gün boÄŸulacak gibi olmuÅŸtu ve soluk almaya çalıştıkça daha da tıkanıyordu.Apar topar hastaneye götürülmüş ve duruma derhal el konmuÅŸtu. Uzmanlar daha önce almakta olduÄŸu ilaçları deÄŸiÅŸtirmek ve ona göbekteki bir iÄŸne aracılığıyla bedene sürekli ilaç pompalayan bir aygıt yerleÅŸtirmek zorunda kaldı. Astımın genellikle doÄŸru ilaçlarla denetim altına alınabilen ve çok da ciddi sayılmayacak bir hastalık olduÄŸu düşünülür. Pek de öyle deÄŸil! Astım henüz üstesinden gelemediÄŸimiz bir hastalık ve her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. Son 25 yılda ülkemizde de hızla yaygınlaÅŸan astımlı sayısının A.B.D ve Batı Avrupa’da iki katına çıktığı, Britanya’da her 8 çocuktan birinin astımlı olduÄŸu belirtiliyor ve bunun nedeni de tam olarak bilinemiyor. Astım hastalığına karşı halihazırda uygulanan yöntemlerin yeterli olmadığı bir gerçek. Bu yüzden birtakım deÄŸiÅŸikliklere gidilmesi de kaçınılmaz olabilir. AraÅŸtırmacılar artık bu hastalığın kaynağına inilmesi amacıyla bu konuyu yeniden gözden geçirmeye baÅŸladı. BronÅŸların ya da hava yollarının iltihaplanmasına baÄŸlı olarak göğüste hırıltı, öksürük ve soluk kesilmesi gibi belirtilerin görüldüğü geçici nöbetlerle kendini belli eden astım oldum olası belirli aralıklarla baÅŸ gösteren bir hastalık olarak deÄŸerlendirildi. Astım nöbetlerinden sonra hava yolları normale dönüyordu. Ne var ki, kimi bilim insanları bu görüşe katılmıyor ve hastalığın bireyin geliÅŸme sürecinin ilk evrelerinden kaynaklanarak bronÅŸların yapı ve iÅŸlevinde kalıcı deÄŸiÅŸikliklere yol açan bir sorun olabileceÄŸine inanıyor. Bu görüşün en ateÅŸli savunucularından biri olan Southampton Ãœniversitesi’nden Stephen Holgate, astım hastalığının önüne geçilmesi yönünde bugüne dek uygulanan yöntemlerin neden baÅŸarısızlıkla sonuçlandığının araÅŸtırılması suretiyle, olası yepyeni çözümlere ulaşılabileceÄŸini öne sürüyor. Nöbette neler oluyor?Åžiddetli astım nöbeti esasen bronÅŸlardaki iltihaplanmayla ilintili olduÄŸundan, uzmanlar haklı olarak, yıllarca hastalığın bu yönüne odaklandı. Astıma duyarlı bir kiÅŸi hayvan tüyü, polen, sigara dumanı, toz ya da küf gibi hastalığı uyarıcı bir unsurla karşılaÅŸtığında, hava yollarında hemen bir iltihaplanma meydana gelir. Kandaki bağışıklık hücreleri hava yollarına girerek iltihaplanmaya yol açan kimyasallar yayarlar. Mukoza üretimi artar ve hava borularını çevreleyen kaslar kasılarak hava akışını saÄŸlayan boÅŸluÄŸun daralmasına neden olur. Bu da hırıltı, öksürük ve soluÄŸun kesilmesine yol açar. Peki, astım nöbetleri arasında neler olur? Yaygın görüş, nöbetlerden sonra hava yollarının normale döndüğü yönündeydi. Gelgelelim, 1992’de Montpellier I Ãœniversitesi’nden Jean Bousquet önderliÄŸindeki bir ekip eriÅŸkin astımlıların en azından bir bölümünde hava yolu çeperlerinin kalıcı bir biçimde daralıp kalınlaÅŸtığını ortaya koydu. Bousquet ve baÅŸkaları daha sonraki yıllarda astımlılarda hava yollarının saÄŸlıklı bireylere kıyasla ne gibi farklılıklar sergilediÄŸini incelemeye baÅŸladı. Sonuçta, hava yollarını çevreleyen düz kasın astımlılarda saÄŸlıklılara kıyasla üç dört kat daha kalın ve çok daha ‘oynak’ olduÄŸu görüldü. Ayrıca, hava borularının tabanındaki zarın daha kalın olduÄŸu ve çok kollagen içerdiÄŸi, mukoza bezlerinin daha büyük olduÄŸu ve tüm çeperde çok daha fazla sayıda damar bulunduÄŸuna tanık olundu. Bousquet ekibi, söz konusu deÄŸiÅŸimlere hava yollarının ‘yeniden düzenlenmesi’ adını verdi. Bu aÅŸamada yaygın görüş yeniden düzenlenmenin uzun süreli iltihaplanmanın bir sonucu olduÄŸu yönündeydi. Ne var ki, son birkaç yılda yeniden düzenlenmenin çok daha önemli bir rol oynadığını ortaya koyan kanıtlar elde edildi.Ilk olarak elde edilen ve epey kaygı uyandıran bulgular, iltihaplanmanın giderilmesi ve astım nöbetlerinin daha seyrekleÅŸtirilmesi açısından hiç kuÅŸkusuz en iyi ilaç olan steroidlerin akciÄŸerlerin iÅŸlevinde uzun erimli bir etki yaratmadıkları yönündeydi. En azından çocuklara uygulanan ve akciÄŸerlerden dışarıya üflenen havanın hızını ölçen ‘zirve akım’ testleri steroidlerin hastalara hiç bir yarar saÄŸlamadığını ortaya koymaktaydı. Yeniden düzenlenme salt iltihaplanmanın bir sonucu olsaydı, o zaman iltihaplanmanın yatıştırılması hastalığın engellenmesi ya da belirtilerinin azalmasında etkili olmalıydı. Ancak bulgular durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyordu. O halde yeniden düzenlenme iltihaplanmanın bir sonucu olmaktan çok, hastalığın temel unsurlarından biri olmalıydı. Biyopsi sonuçlarıKanada McMaster Ãœniversitesi’nden Finn Rasmussen ve arkadaÅŸları yeniden düzenlenme sürecinin ne zaman baÅŸladığını araÅŸtırmak amacıyla bini aÅŸkın çocuÄŸu 26 yaşına bastıkları güne dek izlediler. Sonuçta, 18-26 yaÅŸları arasında ‘zirve akım’ düzeyi düşük olan kiÅŸilerde aynı durumun 9 yaşında da geçerli olduÄŸu görüldü. Bu da, sürecin çok daha erken yaÅŸlarda baÅŸladığının bir göstergesiydi. Söz konusu görüş, çocukların hava yollarından doku örneklerinin alındığı araÅŸtırmalarla da doÄŸrudan destekleniyor. Kısa bir süre öncesine dek araÅŸtırmacılar çocuklara gereksiz yere biyopsi uygulamaktan kaçınıyorlardı. Ancak geçtiÄŸimiz yıl Royal Brompton Hastanesi uzmanları kendilerine saÄŸaltım amaçlı bronkoskopi uygulanan çocuklardan alınan biyopsi örneklerini incelediler. AraÅŸtırma kapsamında ağır astımlı 19 çocuktan alınan örneklerin yanı sıra, astımı olmayan çocuk ve eriÅŸkinlerden alınan örnekler de incelendi; astımlı çocuklarda zemin zarının çok daha kalın olduÄŸu görüldü. Ne var ki, kalınlık derecesi biyopsi sırasında hava yollarındaki iltihaplanmayla baÄŸlantılı deÄŸildi. Bu da, bronÅŸlardaki yapısal deÄŸiÅŸikliklerin sanıldığından çok daha önce meydana geldiÄŸini ortaya koymaktaydı. Steroidlerle yapılan saÄŸaltım deneyleri ve uzun erimli izlemeye dayalı araÅŸtırma yeniden düzenlenmenin erken yaÅŸta baÅŸladığı yönünde dolaylı kanıtlar sunmakla birlikte, biyopsi örneklerinin esas alındığı araÅŸtırmalar bu görüşle ilgili tüm kuÅŸkuları ortadan kaldırmaya yeterliydi. Tüm bu araÅŸtırmalar sayesinde astımın artık yepyeni bir boyut kazandığı söylenebilir. Buna göre, yeniden düzenlenme, yalnızca astımın bir sonucu olmakla kalmayıp, aynı zamanda hastalığın nedenini de oluÅŸturuyor. Bousquet hastaların hava yollarının yeniden düzenlenmeye baÄŸlı yapısal anormalliklerle birlikte geliÅŸtiÄŸine ve astım ilerledikçe yeniden düzenlenme sürecinin de farklı boyutlara ulaÅŸtığına inanıyor. Iyi de, öncelikle yeniden düzenlenme sürecini baÅŸlatan nedir? Böylesine yaygın bir hastalık olmasına karşın, bilim insanları astımın neden kaynaklandığını henüz bilmiyorlar. Bu konuda çeÅŸitli görüşler ortaya atılmakla birlikte, hastalığın neden giderek yaygınlaÅŸtığı konusuna da kesin bir açıklama getirilemiyor. AraÅŸtırmalar hastalığın ortaya çıkışında genlerin can alıcı bir önem taşıdığını ortaya koyuyor. Uzmanlar astımın bir olasılıkla kalıtımla geçen bir, ya da birden fazla duyarlı gene sahip kiÅŸilerin küçük yaÅŸta, belki de ana rahminde yaÅŸadıkları bir ÅŸeye baÄŸlı olarak ortaya çıktığına inanıyorlar. Genlerle iliÅŸkisiAstımla ilintili genlerin bulunması yolundaki çabaların son zamanlarda giderek yoÄŸunlaÅŸtığı görülüyor. Bugüne dek çeÅŸitli genlerin astımla ilintili olduÄŸu öne sürülmekle birlikte, yeniden düzenlenmede etkili olabilecek bir genin kimliÄŸi ilk kez iki yıl önce belirlendi. ADAM33 adı verilen ve 20. kromozomun kısa dalında bulunan bu gen metaloproteaz-disintegrins adıyla bilinen türde bir enzim üretiyor. Bu tür enzimler hücre yüzeyini kaplayan zar üzerinde bulunuyor ve öncelikle hücrelerin çoÄŸalmasında etkili oluyorlar. ADAM33 enzimi genellikle bronÅŸlardaki kas ve fibroblastlarda bulunduÄŸundan, bunların yapılarındaki herhangi bir deÄŸiÅŸiklik alerjik etmenlere karşı duyarlılığı daha da artıran aşırı-kaslı hava yollarının oluÅŸmasına neden olabilir. Son birkaç ay içinde ADAM33’ün akciÄŸerlerin iÅŸlevini doÄŸrudan etkilediÄŸi yönünde kanıtlar elde edildi. Manchester Wythenshawe Hastanesi’nden Angela Simpson ve arkadaÅŸları bu genin kimi farklı deÄŸiÅŸkelerini taşıyan çocuklarda zirve akım deÄŸerlerinin ortalamanın altında olduÄŸunu ortaya koydular. ADAM33 geninin yapısı çevresel unsurlardan da etkileniyor olabilir miydi? Holgate ekibi bu soruya bir yanıt getirilmesi amacıyla bir süredir fare embriyonlarından akciÄŸer dokusu üretiyor ve bunun çeÅŸitli kimyasallar karşısında gösterdiÄŸi tepkileri inceliyor. Elde yeni kanıtlarBugüne dek elde edilen bulgular duman, alerjik etmenler ve annenin beslenme düzeninin plasentaya sızıp söz konusu genin yapısını etkileyebileceÄŸini gösteriyor. Holgate astımın bronÅŸların oluÅŸum biçiminden kaynaklanan geliÅŸimsel bir sorun olabileceÄŸine ve yeniden düzenlemeden çok bir ‘önceden düzenlemenin’ söz konusu olabileceÄŸine inanıyor. Yeniden düzenlenme henüz tüm dünyada astımın kökeni olarak kabul edilen bir görüş deÄŸil. Ancak bu bilim adamları bu görüşlerinde haklı iseler, yeniden düzenlenme kuramı astım saÄŸaltımında etkili olabilecek yepyeni ilaçların geliÅŸtirilmesine ışık tutabilir. Kuramın göz ardı edilemeyecek denli geçerli olduÄŸu yönünde ÅŸimdiden somut bir yığın kanıt elde edilmiÅŸ durumda. Londra Imperial College uzmanlarından Barry Kay önderliÄŸindeki bir ekip geçtiÄŸimiz Ekim ayında hastalara monoklonal antikorlar enjekte edilmek suretiyle yeniden düzenlenmenin kimi yönlerinin önüne geçilebileceÄŸini ve astımı uyarıcı kimi kimyasalların düzeylerinde bir düşüş saÄŸlanabileceÄŸini ortaya koydu. New Scientist’den uyarladığımız ve derlediÄŸimiz (27.3/2004) yazıya göre, söz konusu antikor, astımın saÄŸaltımında tek başına etkili olmasa bile, yeni yöntemlerin geliÅŸtirilmesine olanak tanıyacağının kesin bir kanıtı sayılabilir. Tüm bunlar da yaÅŸamları astım nedeniyle kısıtlanan çocuklar için bir umut ışığı anlamına geliyor. Â
button