Güncelleme Tarihi:
Üstelik 40 yıl boyunca ne eşimi,ne çocuklarımı SSK hastanelerinden birine götürmüş değildim. Bir asprin dahi almışlığımız yok, olmamış. Ancak emeklilikte insan “Neden ve hangi zamanlar için bu kadar prim yatırdım ben?” diye kendi kendini sorgulamadan edemiyor.
Neyse vazgeçtim.
Eczacı hanım, “size bir olay anlatayım da gülün” deyince pür dikkat dinlemeye koyuldum:
“Sizin durumunuz neyse de, geçenlerde emekli bir kapıcı by-pass oldu. Durumu iyi. Doktorun verdiği perhize dikkat ediyor. Sizin gibi sigarayı bıraktı. Sabahları yürümeye başladı. Zaten kapıcılık hizmetlerini artık çocukları yapıyor, yani emekliliğin tadını çıkaracak ama aldığı maaş çok az. Doktorun verdiği ilacı içmesi gerekiyor ama kötü kolestrol oranı 110’un altında.
Doktorlar, 6 ayda bir kan tahlili istiyorlar hastalardan. Bakanlığın yeni aldığı karar bu. Son kan analizinde kapıcı Ali efendinin kötü kolestrolü 110 çıkmış. Bu oran 160’ın altında olunca kalp ilacı yazılamıyor. Ama Ali efendi bunu bilmediği için, her zaman olduğu gibi devlet hastanesindekı tanıdık uzman doktora gitmiş, raporunu da göstermiş. Tabii kan analizine bakan doktor, “Ali efendi bak bu kez sana bu ilacı veremem. Senin kan yağların iyi düzeyde. Devlet bu düzeydeki hastalara artık ilaç vermiyor. Kesin karar almışlar” demiş.
Ali efendiyi almış bir düşünce.
Doktora şöyle bir bakmış. “Peki bunun çıkış yolu yok mu doktur bey” demiş.
Doktor bıyık altından gülerek ve Ali beye “Var, var” demiş:
“Yürüyüşlerinin yarından tezi yok kes, sigaraya buradan çıkar çıkmaz başla. En yakındaki işkembeciye git. Bol bol yağlı işkembeden ye. Hatta iki porsiyon yersen daha iyi olur. En az 15 gün buna devam et. Sonra kan tahlilini yaptır. Yani önce damarlarını tıka, sonra gel ben ilaç vereyim açılsın”
Doktor yüzüne bön bön bakan kapıcı Ali Efendiye “Garanti veriyorum. Bir aya kalmaz kolestrolün 200’ü geçer. O zaman gel sana ilaç yazayım, olur mu ?” demiş.
Ali Efendi şaşmış kalmış bu işe...
“Dohtur bey benle dalga mı geçiysin sen. En iyisi paramla alayım artık” diyerek hastaneyi terketmiş.
Terketmiş ama Ali Efendinin halini siz düşünün artık...”
Nasıl düşünmeyeyim ki..
Aldığı emekli maaşı belli. Alacağı ilacın fıyatı belli. En az emekli maaşının yüzde 20’i gitti, gider. Devlet emeklilere 6 aylığıma yüzde 3 zam verdi ya..
Emekli kapıcı Ali Efendiden kaşıkla verdiğini kepçe ile geri alacak.
Ali Efendi yüzde 17 içerde...
Neyse Eczacı hanımı dinlerken dalmışım galiba...
Bana döndü “Siz bu anlattıklarıma inanmış görünmüyorsunuz” dedi.
Ve devam etti sözlerine:
“Devlet ilaç konusunda öylesine kafa karışıklığına yol açıyor ki, bizler saatlerce, günlerce alınan kararları tekrar tekrar okumak zorunda kalıyoruz. Yanlışları bildiriyoruz. Israr ediyorlar. Bazen bizim dedimize geliyorlar. İlaç konusunda aldıkları ve birbirleriyle çelişen öylesine kararlar var ki roman yazılır.”
Bilemem meraklısı yazsın ama devlet ilaç işinde çarşafa dolanmış durumda.
Sosyal güvenlik sistemi çöktüğü için devlet bir yerlerden tasarruf etmek istiyor.
Haklı olabilir. Bir yerlerden kısılacak. Ama bunun da mantığı olacak. İnsafı olacak. Ekonomik yanı olacak. Emeklisine karşı duyarlı olacak.
Evet belki sosyal güvenlik kasası bomboş.
Ama bunları emekliler, yaşlılar, ya da şu anda primlerini kuruşuna kadar yatıran çalışanlar hortumlamış değil ki..
Devlet oturmuş şimdi, “Sürahideki suyun ne kadarının nisan yağmurlarından, ne kadarının doludan, ne kadarının kar yağışından” elde edileceğinin hesabını yapmaya çalışıyor.
İşleri zor.
Hem de çok.
Onun için galiba “Ya öl, ya sürün” anlamına gelecek önlemleri hayata geçiriyor.
Geçirsin de nereye kadar...
Ne zamana kadar?
Sezai Bayar