Güncelleme Tarihi:
Kitapta, İstanbul’la ve sporla özdeşleşen, Türk Milli Futbol Takımı’nın yıldızı Arda Turan, 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’ye gümüş madalya kazandıran milli tekvandocu Azize Tanrıkulu, A Milli Basketbol Takımı’ndan Kerem Tunçeri, müzisyen Bora Uzer ve Nike Dans Yarışması’nın birincisi Ekin Bernay’ın hayat hikayeleri yer alıyor. Biz de bu ikonlar arasından Ekin Bernay (22) ve “Gümüş Azize” lakaplı Azize Tanrıkulu (23) ile hikayelerini konuştuk.
EKİN BERNAY
Yarışmalardan hiç hoşlanmam bu yüzden hikâyem biraz ironik
? Dans hayatınıza nasıl girdi?
Ankara doğumluyum. Ama anne ve babamın işinden dolayı Samsun’da büyüdüm. Dans hocası Ömür Uyanık şans eseri ilk okulunu Samsun’da açmak istiyordu. Annem bunu duyunca beni 3. sınıfta derslere yazdırdı. İki sene bale çalıştım. Ardından Devlet Opera Balesi’nin Çocuk Balesi’nde başladım. Bir yandan da Bilkent Üniversitesi’nden mezun oldum.
? Nike’ın dans yarışmasına nasıl katıldınız?
Yarışmalardan hiç hoşlanmam. Bu yüzden hikayem biraz ironik. Arkadaşlarımın zoruyla yarışmaya girdim. Yarışmayı kazanınca 18. yaş günümü Los Angeles’ta kutladım. En iyi hocalardan dans dersi aldık.
? Nike kataloğunda yer almanızın yarışmayla alakası var mıydı?
Hayır. Pazarlama müdürlerinden biri beni katalog için düşündüğünü söyledi. Ardından Paris, New York ve Amsterdam çekimleri için çağrıldım. Benim yanımda efsane isimler vardı. O yüzden rüya gibiydi. Ama zorlanmadım.
? Sonrasında model olmayı düşündünüz mü?
Hayır. Şu anda Londra’da tasarım yönetimi master’ı yapıyorum, modern dans ve bale dersleri alıyorum.
? İstanbul’un İkonları projesine nasıl dahil oldunuz?
İstanbul’un benim için önemini anlattım. Zaten okulum bittikten sonra da İstanbul’a yerleşmeyi planlıyorum.
? Babanız Profesör Ferit Bernay, Ergenekon davasından tutuklandı. Ardından ona yazdığınız bir mektup yayınlandı. Gerçekten o mektubu siz mi yazdınız?
Evet. Londra’dayken olayı öğrendikten sonra kaleme aldım. Ama duruşmalar devam ettiği için daha fazla konuşmam doğru değil.
Kitaptan: “İstanbul birçok şehre göre daha kişilikli. Sürekli hareket halinde, bu yüzden dans eden bir şehir. Hareketin olduğu yerde de yaratıcılık artıyor.”
AZİZE TANRIKULU
Erkeklerle antrenman yapıyorum kızlar bana hafif kalıyor
? Tekvandoya nasıl başladınız?
Dört kardeşiz. Ağabeyim sürekli hastalandığı için doktor spora başlamasını önerdi. Babam da tekvandoya yazdırdı. Annem daha nazik büyümem için jimnastik eğitimi almamı istedi. Jimnastikle 12 yaşıma kadar pek çok derece aldım.
? Neden bıraktınız?
Antrenmanda sağ kolum kırıldı. Ardından Antalya’ya taşındık ve jimnastik yapabileceğim bir yer bulamadım. Ağabeyim Bahri Tanrıkulu tekvando salonu açmıştı. Onun yanında bu sporu öğrenmek istedim. Bana yapmam gereken fedakarlıkları anlattı.
? Ne gibi fedakarlıklar?
Her gün üç saat antrenman var. İnanılmaz su kaybı yaşanıyor. Mesela bir çalışma sonrası üç kilo verdiğimiz olurdu. Ağabeyime sözünden hiç çıkmayacağıma ve hayatımda okulla spor dışında bir şey olmayacağına söz verdim. Böylece antrenörüm de oldu.
? Ağabeyiniz özel hayatınıza da karışıyor mu?
Antrenman sırasında çok ciddiyiz. İş dışında arkadaş gibiyiz. Ne kadar sınırlarımız olsa da özel hayatımızı konuşuruz. Erkek arkadaşım olduğunda bilir.
? Erkek dövdünüz mü?
Antrenmanlarda sürekli erkeklerle maç yapıyorum. Çünkü kızların canı yanıyor ve bana hafif kalıyorlar.
? Spor aşk hayatınızı nasıl etkiledi?
Erkek arkadaşlarım benden değil üç ağabeyimden korkuyor. Ben de zamanında ağabeylerime yakalanmaktan korktum ama anlayışlılar.
? Tekvando para kazandıran bir meslek mi?
Devletin verdiği ödüller sayesinde çalışabiliyoruz. Ama bu spor sayesinde Akdeniz Üniversitesi’ni bitirdim. Beden Eğitimi öğretmenliği hakkım var.
? Kadronuz Şırnak’a çıkmış ama Antalya istemişsiniz. Doğru mu?
Şırnak’a gittim ama spor yapabileceğim bir yer yoktu. Spor hayatım bittikten sonra tabii ki Şırnak’ta da öğretmenlik yaparım.
Kitaptan: “İstanbul’da doyasıya zaman geçirmeyi çok seviyorum. Özellikle Taksim’e gelip yemek yemek, dükkanları gezmek bir zevk benim için.”
İKONLAR İSTANBUL’U ANLATTI
BAYRAMPAŞA’DA ARDA OLDUĞUMU HATIRLARIM
Doğma büyüme İstanbullu olarak bu şehrin bende bambaşka bir yeri var. Ama özellikle küçüklüğümün geçtiği Bayrampaşa’yı çok seviyorum. Onun dışında Bebek, Etiler, İstinye, Yeniköy ve Boğaz da gözde semtlerimdir. Bayrampaşa’ya gittiğim zaman Arda olduğumu hatırlıyorum, orada kimse benimle uğraşmıyor, kimse bana Arda Turan gibi davranmıyor. Küçükken hep önünde takıldığım bakkalın köşesine gidip yarım saat oturuyorum, kimse beni umursamıyor.
TAKSİM SIM CITY GİBİ GELİYOR
İstanbul’a ilk gelişim Roxy Music günleri içindi. Ne yalan söyleyeyim, pek sevmemiştim. Ama İstanbul’la ilgili düşüncelerim üç sene önce buraya yerleşince değişti. Tabii ben de büyüdüm. Hisarüstünü ve evimi çok seviyorum. Taksim de güzel ama bana Sim City
gibi geliyor.
BOĞAZ’DA RAHATLIYORUM
İşim dolayısıyla bir dolu şehir gördüm ama emin olun İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biri. İspanya’da oynarken İstanbul’u çok özlüyordum. Rahatlamak içinse favori yerim Boğaz’dır. Ailemle beraber zaman geçiriyorsam kahvaltı yapmaya, yemek yemeye, bir şeyler içmeye muhakkak Boğaz’a gideriz.