İkinci hayatında şarapçı oldu dünyanın en farklı 8’inci bağını kurdu

Güncelleme Tarihi:

İkinci hayatında şarapçı oldu dünyanın en farklı 8’inci bağını kurdu
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 01, 2007 02:00

Geçen günlerde saygın İngiliz gazetesi The Guardian, farklı bir şarap yolculuğu için dünyadaki en iyi 10 adresi yayımladı. 8’inci sırada ünlü mimar Reşit Soley’in Bozcaada’daki bağları vardı. Yazıda "Türkiye’deki tatilciler burada üretilen şarapların son derece içilebilir olduğunu keşfetmeye başlıyor. Ziyaret edilecek bağlardan birisi Corvus’un Bozcaada’daki bağları olabilir. Bozcaada şarap yapımı konusunda üç bin yıllık tarihe sahip. Alternatif olarak da Ankara’daki Kavaklıdere bağlarına uğrayabilirsiniz" deniliyordu. Üretime sadece üç yıl önce başlayan Reşit Soley’i, Latince karga anlamına gelen Corvus adlı şirketinin tesislerini ve bağlarını görmek için Bozacada’ya gittik.

Reşit Soley (51) subay bir babanın çocuğu. Babasının görevi nedeniyle Ağrı Karaköse’de kerpiçten bir evde doğdu. Anadolu’da çok dolaştı. Farklı şehirlerde, farklı insanlar ve farklı yaşam tarzlarıyla büyüdü. İTÜ Mimarlık Fakültesi’ni bitirdikten sonra Roma Üniversitesi’nde master yaptı. 1983’te İstanbul’a dönerek Leo Design adlı mimarlık şirketini kurdu, 20 yıl boyunca mekan tasarladı. Beymen, Vakko, Yargıcı gibi zincir mağazaların binalarını yaptı, Garanti Bankası, Akbank, Etibank, Egebank ve Turkcell gibi şirketlerin görsel kimliklerini oluşturdu.

Adı, tasarımda çok iyi bilinen bir imzaya dönüşmüştü. Bir yandan da 1987’de Bozcaada’da önünde üç dönüm bağı olan eski bir ev satın almış, burayı bir hafta sonu evi yapmıştı. Sonra 2002’de birdenbire mimarlığa son noktayı koyup, tamamen Bozcaada’ya yerleşti. Artık o bir bağcı, şarapçıydı. Bu kararı nasıl vermişti?

BOZCAADA’NIN FİLMİNİ GERİ SARACAĞIM

"Mimar ve tasarımcı olarak çok keyifli bir 25 yıl geçirdim. O arada Bozcaada’da mütevazı bir ev almıştım. Bu evde ruhumu şarj ediyordum. Sonra düşündüm ki, Bozcaada’da bağcılık ve şarapçılık mirası yok oluyordu. Hiç unutmuyorum, 2002’nin 29 Ağustos günü bir karar aldım. Adanın filmini geriye saracaktım. Ama evin önündeki bağın üzümünü toplayamayan, evine saksı sokmayan bir bağ sahibiydim. Bu proje bir başkaldırıydı. O sabah aileme, ’adanın tarihini geri saracağım,’ dedim. Çılgın olma dediler. Bağların nasıl yıprandığını, tükendiğini, en önemlisi nasıl tüketildiğini, evimin önünde de görüyordum. Projem bir anlamda arkeolojik bir kazı olacaktı. Çünkü ada üzümlerinin köklerine ulaşmaya karar vermiştim. Para kazanmak gibi bir niyetim de yoktu."

Soley, o güne kadar Bozcaada’daki evinin önündeki üzüm bağıyla hiç ilgilenmemişti. İlk olarak daha önce hiç işlenmemiş, karayel ve poyraz rüzgarlarına sırtını yaslamış, kayalıklardan oluşan Ayana Koyu’nun vadi yamaçlarında yeni bir bağ satın aldı. Bu bağlarda Cabernet Sauvignon, Merlot, Şiraz ve Malbec üzümleri yetiştirmek için fidanlar dikti. Bununla yetinmedi, Habbele Koyu’nun adıyla anılan arazileri ve güneye bakan yamaçlarını satın alıp bağ haline getirdi. Buralara da Vasilaki ve Çavuş üzümleri ekti.
/images/100/0x0/55eaa24ff018fbb8f88cd428


TEKEL FABRİKASINI ALDI 4 AYDA AYAĞA KALDIRDI

Başlangıçta 20 dönümlük küçük bir bağ, ufak bir şaraphane kurmayı düşünüyordu. Üstelik, daha önceden elma ile armut ağacını birbirinden ayırt edemeyen birisiydi. Ama sonunda, daha önce hiç işlenmemiş topraklardan 200 dönüm arazi alıp ciddi şarapçılığa başladı: "Birden kök, asma, üzüm, meteoroloji gibi konuları okumaya başladım. Toprak analizini profesyonellere yaptırdım. Son 20 yılın tüm meteorolojik dökümlerini inceledim. Sonra bağların projelerini çizdim. Bağlar için Fransız ve İtalyanlarla, sulama sistemi için de İsraillilerle çalıştım. 2004’ün Şubat ayında, Tekel’in konyak imalatı için kullandığı Bozcaada fabrikası ihaleye çıktı. Herkesten yüksek bir teklif verdim. Yaklaşık 600 bin dolara aldım. Sanki bu işte bir takdiri ilahi vardı. Önce bağlarım, ardından da hurda ama ülke çapında bir fabrikam olmuştu. İtalya’dan ve Fransa’dan tüm ekipmanları getirttim. 20 yıllık tesisi dört ay gibi kısa bir sürede dünyanın ileri teknolojileriyle donatılmış çağdaş bir şaraphane haline getirdim."

Reşit Soley, önce adaya ait olan Kuntra, Karalahna, Vasilaki ve sofralık Çavuş üzümlerini ekti. Ayrıca Cabernet Sauvignon, Merlot, Şiraz, Boğazkere Öküzgözü gibi üzümleri de adaya getirerek işledi. Bağlarda 2003 Nisan ayında yeşeren küçük yapraklar, Ağustos ayında ilk ürünlerini verdi. İkinci yılında hasat yapıldı. 2004’te ilk şaraplar şişelendi.

Bütün bunlar kolay olmamıştı. Bozcaada’nın soğuk kış rüzgarında 60 bin asma kökünü beş ayrı yerden toplam 300 bin makas darbesiyle tek tek kendisi kesmişti. Makas darbelerinden sağ elinin parmaklarında yüzde 80 his kaybı oldu. Piyanist ve noter katiplerinde rastlanan karpal tünel sendromuna yakalanmıştı. Ameliyat oldu ama sağ eli hálá tam olarak açılmıyor. "Olsun, şaraplarımın başarısı beni yüreklendiriyor" diyor. Şimdiki hedefinde de çok iddialı: "Adaya ait Kuntra, Karalahna, Vasilaki ve sofralık Çavuş adlı dört üzüm çeşidini dünyaya tanıtacağım. Adada gizli kalmış yedi-sekiz çeşit üzümü de bulup çıkartmaya çalışıyorum bir yandan."

MEZARIMDA İKİ TAŞ OLACAK, BİRİ MİMARIN ÖBÜRÜ ŞARAPÇININ

İkinci yaşamı yaşıyorum. Birincisi mimar, ikincisi şarap üreticisi Reşit Soley olarak. Ama bu ikinci yaşamın da bir sonu olacak. Bu sonu da hazırlamak gerekiyor. Bu nedenle mezarımda iki taş olacak. Bir tanesi pırıl pırıl, granitten, tertemiz dikdörtgen bir taş. Bu taş rafine bir adam. İyi eğitimli, şık giyinen, iyi yerlerde gezen, otomobil yarışlarına katılan, uçak ve Porsche marka otomobil kullanan Reşit Soley’i anlatacak. Taşın üzerinde "Reşit Soley 1956’da doğup 29 Ağustos 2002’de öldü" yazacak. Diğer taş ise yontulmamış, sıradan bir kaya parçası olacak. Bu şarap üreticisi Reşit Soley’in mezar taşı. Bu taş, kendisini doğada bulan adamın mezar taşını simgeleyecek. Neden derseniz ben bir hayatı öldürdüm, yeni bir hayatı başlattım. Mimar Reşit Soley marka kıyafetler giyen bir adamken, diğer adam Bozcaada’da traktör kullanan, bir hafta aynı pantolonla gezip, işçilerle ekmeği kopararak yiyen bir adam da ondan.
/images/100/0x0/55eaa24ff018fbb8f88cd42a

9 MİLYON DOLAR HARCADI

Reşit Soley, Bozcaada’daki bağları için 9 milyon dolar gibi bir servet harcadı. Şimdi tam 300 dönüm bağda üzüm yetiştiriyor. Üzümlerini satın aldığı, başkalarına ait 150 dönüm bağ da sürekli kontrol ediliyor. Yılda 400 ton üzüm işleniyor ve 400 bin şişe şarap yapılıyor. Corvus şarapları geçen yıl Avustralya’ya satıldı. Bu yıl ABD ve Japonya’ya da şarap ihraç edecekler. İç piyasada ise Metro ve Makro marketlerinde, gurme ve şarap butiklerinde, Bozcaada, İstanbul Ortaköy ve Akaretler ile İzmir’deki Corvus mağazalarında satılıyor.

NEDEN KARGA?

Reşit Soley’e en çok "Corvus ne anlama geliyor" diye soruluyormuş: "Corvus, Latince’de bilimsel olarak karga türlerinin genel aile ismidir. Dünyanın en zeki hayvanlarından olan kargalar, Bozcaada’nın geçmişten getirdiği en önemli tanıklarıdır. Adanın her köşesinde karşınıza çıkan bu kuşlar bağların da misafirleri. Kargayı bu nedenle sembol olarak kullandım. Ayrıca da Henry Ward Beecher’in dediğine göre; eğer insanoğlunun kanatları ve simsiyah tüyleri olsaydı, çok azı karga olabilecek kadar zeki olurdu."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!