Güncelleme Tarihi:
Pınar Eliçe fotoğrafları için tıklayın
Ben eşimi iki yıl önce kaybettim. Dolayısıyla bu son, benim için sürpriz olmadı. Çünkü başıma bunların geleceğini biliyordum. Ama eşimi, çocuklarımı, ailemi sevdiğim için sustum. Elimden geldiğince evliliğimi yürütmeye çalıştım. Ama ben, son dönemlerimi koskoca evde yok sayılarak yaşadım. Saksıdaki çiçek kadar kıymetim yoktu. Bu benim canımı çok acıttı.
n Çetin Çapan’la evlendikten sonra sahneleri bıraktınız. Evinizin kadını oldunuz. Mutlu oldunuz mu?
- Tabii ki. Çünkü evimin kadını olmak isteyen bendim. Bizim meslekte aile yaşamını sürdürmek aslında zor değil. Bunun örnekleri de var. Ama çalışarak evliliği sürdürmek, biraz da evlendiğiniz kişinin bakış açısına bağlı. Benim eşim kıskanç biriydi. Evimde sorun yaşamak yerine mesleğimi bıraktım. Sahne üzerinde olarak mutluluğu yakalayamayacağımı düşünmüştüm, ama yanılmışım. Önemli olan evlendiğiniz kişinin sizi her şekilde kabul etmesidir. Bir kadının her şeyiyle karşısındakine teslim olmaması gerekiyor. Kendi hayatınızdan çok fazla ödün verdiniz mi, olmuyor. Çünkü bir süre sonra verecek bir şeyiniz kalmıyor ve değeriniz düşüyor.
n Böyle olacağını bilmiyor muydunuz?
- Gerçekten bilmiyordum. Bilsem, işime devam ederdim. Aslında çok da güzel devam ettirebilirmişim. Meğer en iyi koca, işmiş. Bunu öğrendim...
n Yani size göre sanatçı, her şeyi bırakıp, evinin kadını olmamalı mı?
- Şimdi ben evimin kadını olduğum için hiç mutsuz olmadım. Ben evimi, eşimi, çocuklarımı çok seven bir kadındım. Dolayısıyla hayattaki her şeyimi aileme göre planlamıştım. O saatten sonra benim için önemli olan çocuklarımın ve eşimin iyiliğiydi. Burada bir tek sizin bakış açınız önemli değil. Karşı tarafın da bunu görebilmesi çok önemli. Fedakarlıklar görülmüyorsa, bu insana çok acı veriyor. Şimdi "Keşke işimi bırakmasaydım, keşke bu kadar hassas düşünen taraf ben olmasaydım" diyorum. Çünkü herkes bir şekilde aslına döndü, ben olduğum gibi kaldım. Dolayısıyla da üzüldüm.
n Anlamadım, biraz daha açık konuşur musunuz?
- Çok fazla detaya girmek istemiyorum. Ben bir evlilik geçirdim ve iki tane çocuğum var. Şartlar ne olursa olsun ben Çetin Bey’i hep saygı ve sevgiyle anacağım. Şunu söylemek istiyorum, Pınar Eliçe olmanız ile Ayşe olmanız arasında hiçbir fark yok. Kadınların yaşadıkları sorunlar, sıkıntılar hep aynı.
n Evliliğiniz süresince şiddet gördünüz mü?
- Asla! Çetin Bey kesinlikle öyle biri değil. Ha çapkın mı, onu bilemem. Neden bilemem, ben hissetmedim, görmedim. Ben evimde çocuklarımla beraber oturan bir kadındım. Onun dışarı çıktıktan sonra ne yaptığını bilemem...
n Aldatıldınız mı?
- Ben bunu hiçbir zaman söylemeyeceğim. Yaşadıklarım benimle beraber mezara gidecek. Biliyorsunuz, boşandığımı bile ben söylemedim. Eşim gazeteye demeç vermiş. Herhalde o demeci okuyan birileri de mutlu olmuştur. Olsun, herkes mutlu olsun. Hiç önemli değil.
n Boşanmayı siz mi istediniz?
- Evet...
n Hangi sebep ya da sebeplerden dolayı boşanmak istediniz, anlayamadım...
- Son zamanlarda anlaşamıyorduk... Neden anlaşamıyorduk; herkesin etrafında kendisine akıl veren, ne yapması gerektiğini söyleyen bir insan topluluğu vardır. Bu topluluk arasından bazıları çıkar ve sizin kişiliğinizi eline alıp ve "Onu yap, bunu yap" diye talimat vermeye başlar. Ve siz hiç sesinizi çıkarmadan her şeyi yaparsınız. Çünkü benliğinizi kaybetmiş olursunuz. Oysa bir insanı insan yapan, kişiliği, onurudur. Benim eşim belki de böyle bir hayat yaşamak istemiyordu. Ama birileri ona ne yapması gerektiği konusunda talimat veriyor, o da gelip bana o söylenenleri yapıyordu.
n Eşinizi yönlendiren kim, ailesi mi?
- Bilemem. Ama onun üzerinde manevi bir baskı vardı. Doğal olarak benim üzerimde de...
n Bu baskı ikinci bir kadının baskısı olabilir mi? Belki de eşiniz bir başkasına aşık oldu.
- Sanmıyorum, ama hayatta her şey olabilir. Dediğim gibi ben hiç hissetmedim. Bu manevi baskı, başka bir kadından kaynaklanan baskı değildi. Başka bir şeydi. O başka bir şey de mezara kadar benimle kalacak... Çünkü bir kadının bizim yuvamızı yıkmaya gücü yetmezdi. Bizim aramızda çok büyük bir aşk ve sevgi vardı. Hálá da var... Bu kolay kolay bitmez.
n Huzursuzluk ne zaman başladı?
- Ben eÅŸimi iki yıl önce kaybettim. Dolayısıyla bu son, benim için sürpriz olmadı. Çünkü başıma bunların geleceÄŸini biliyordum.Â
n O zaman neden sustunuz, gardınızı almadınız?
- Eşimi, çocuklarımı, ailemi sevdiğim için sustum. Elimden geldiğince evliliğimi yürütmeye çalıştım. Ama hep yok sayıldım. Hayatta yok sayılmak kadar kötü bir şey yoktur. Ben, son dönemlerimi koskoca evde yok sayılarak yaşadım. Bir hiç gibi. Evde oturuyorum ama bir hiçtim... Saksıdaki çiçek kadar kıymetim yoktu. Bu benim canımı çok acıttı.
n Çetin Bey, birilerinin etkisinde kalarak sizden uzaklaştı, siz de bu yüzden boşanmaya karar verdiniz. Aslında işin özeti bu...
- Evet. Artık ben yokum, umarım sonsuza kadar mutlu olur.
n Peki... Şimdi sahnelere mi dönüyorsunuz?
- Evet... Güçlü ve sosyal olmak adına çalışmak istedim. İlk başlarda sahnelere dönmek hiç aklımda yoktu. Ticaret yapmak istedim. Bunun için çalışırken, menajer Oğuz Arınmış aradı. Ben sahneye dönmeyeceğimi söyledim. Fakat Oğuz Bey beni ikna etti.
n Albüm ne zaman piyasaya çıkacak?
- Şubat sonunda. Selim Çaldıran ile çalışıyorum. Şehrazat’tan, Gökhan Tepe’den, Bülent Özdemir’den, Murat Güneş’ten besteler aldık. Çok güzel, çok modern bir albüm oldu. Müziği, imajı, tarzıyla günümüze yakışan bir Pınar Eliçe olarak herkesin karşısına çıkacağım. Albümden sonraki projeler ise vakıf yararına konserler vermek ve kadın programı yapmak. Bunlar için şimdiden çalışmalara başladık. Annem dediğim modacım Canan Yaka ile birlikte çok profesyonel bir ekip kurdum kendime. Bu ekiple, sanat dünyasında profesyonelliğin ne demek olduğunu, düzgün insanların da bu işi yapabileceğini göstereceğim. Benim amacım bu.
Onu hálá seviyorum
n Peki eşinizden ayrıldıktan sonra dost kalabildiniz mi?
- Ben bu dost lafını sevmiyorum. Sonuçta o benim çocuklarımın babası. Saygı duyuyorum. Ama dost falan olamam. Aramızda ne geçtiyse hiçbiri önemli değil artık. Allah Çetin Bey’e uzun ömür, sağlık versin. Tek dileğim bu. Çünkü onun nefesi bile çocuklarıma yeter.
 Onu hálá seviyorsunuz...
- Tabii ki seviyorum... Ben onu çocuklarımın babası olduÄŸu için, iyi bir insan olduÄŸu için seviyorum. O da beni seviyor. Åžartlar ve koÅŸullar bizi bu noktaya getirdi. Kader diyelim...   Â