Güncelleme Tarihi:
* Elle ile yaptığınız işbirliğinden bahsederek başlayalım sohbetimize...
- Elle’in mevcut koleksiyonu içinden bir seçki hazırladım. Babetten spor ayakkabıya, topuklu ayakkabıdan düğün ayakkabısına kadar her şey var içinde. Altı aydır bu iş için çalışıyoruz.
* Ayakkabıları siz tasarlamadınız yani?
- Ben işin tasarım kısmından anlamıyorum. Göz zevkim var, modaya her kadın kadar sempati duyuyorum ama tasarım işine girsem, yanıma bunun materyalinden, kalıbından anlayan birileri lazım. Tasarımcı değilim, öyle bir mayam yok. Ama işin detaylarını öğrenirsem, yarın öbür gün o da olabilir.
* Geri dönüşler nasıl?
- Güzel. Marka da memnun. Bu işbirliği benim için çok özel, çünkü ilk kez böyle bir şey yapıyorum. İş hayatına henüz başlamadığımdan benim için ısınma turu gibi oldu.
* Okul bitti, çocuklar oldu, derken iş hayatı geri planda kaldı tabii...
- Evet, hayata aktif şekilde başladığım için iş biraz geri planda kaldı. Sınıf arkadaşlarımla hâlâ görüşüyorum. Biri master’ı bitirmiş, diğeri büyük bir şirkette işe girmiş... “Sen ne yaptın?” dediklerinde “Çocuklar büyüyor, Ozan turneye gidip geliyor, ben daha çalışamadım” diyorum, şaşırıyorlar.
* Öğrencilik yıllarınızda hayallerinizde kariyer mi vardı, çocuk mu?
- Tabii ki bir kariyer planım vardı, yoksa dirsek çürütmezdim boşu boşuna.
İKİ KIZ ÇOCUKLA SIRTIM YERE GELMEZ
* İki kız çocuk annesi olmak nasıl?
- Muhteşem tabii. Bir kız çocuk annenin bir ayağı, iki kız çocuk iki ayağı. Benim sırtım yere gelmez herhalde. Çok babacılar aslında ama kız çocukları aileye daha bağlı oluyor.
* Çocuklar sizin gibi edebiyata mı meraklı, yoksa babaları gibi müziğe mi yatkınlar?
- Ben kitap okuma alışkanlığını aşılamaya çalışıyorum Arya’ya. Bir yandan da müzikle büyüdü, doğduğundan beri müziğin ve konserlerin içinde. Ama o resim yapıyor. Sanat, içinden bu şekilde çıktı. Şimdi 6 yaşında, ana sınıfında. Seneye ilkokula gidecek. Öğretmeni “3. sınıf düzeyinde resim yapıyor” diyor. Bizim çocuğumuz bize öyle görünüyor zannediyorduk, gerçekten resim kabiliyeti çok yüksekmiş. Hatta galerilere, açılışlara gittiğimizde kendi reklamını yapmaya başladı, “Benim resimlerimi de satar mısınız” diye. (Gülüyor)
* Evinizde nasıl bir ortam var? Bir gününüz nasıl geçiyor?
- Sabah 7’de kalkıyoruz. Şarkı türküyle çocuğu okula gönderiyoruz. Evde gırgır şamata bitmiyor. Sonrasında 21.30’a kadar açığız, bekleriz. (Gülüyor)
* Onlar yatınca?
- Onları yatırıp, sessizliğe gömülüyorum gece. Bir-iki saat de ben kendi kafamı dinliyorum.
* Yardımcınız yok mu?
- Bizim dadımız yok, hiçbir zaman olmadı. En büyük yardımcım annem.
* Dadılara güvenemiyor musunuz?
- Yapamıyorum... Allah anneme ve kayınvalideme sağlık, afiyet versin. Yoksa yapamazdık.
* Duyduğuma göre üçüncü çocuğu istiyormuşsunuz...
- Evet. Biz üç kardeşiz, bir abim, bir de erkek kardeşim var. Ozan’lar da üç kardeş. Kalabalık aile seviyoruz. Çok şükür, iki hamileliğimde de sıkıntı veren hiçbir durum olmadı. O yüzden bana bebek, çocuk, annelik, evde onlarla olmak çok iyi geliyor. Fırsatım olsa dört bile doğururum.
* 20 yaşındayken anne oldunuz. Çocukla birlikte okulu nasıl bitirdiniz?
- Çok zor oldu. Öğretmenlerime “Çocuğum var” da dememiştim. Sonradan öğrenenler çok şaşırdı. Akşam Arya’yı uyuturken masal kitabı yerine tarih kitabı okuyordum. Geçenlerde sınıfındaki arkadaşlarına Fransız İhtilali’nde insanların neden salyangoz yediklerini anlatmış. Enteresan bir çocuk oldu. (Gülüyor)
İÇİMDE BİR BABAANNE VAR
* Eşinizin biyografisini yazacağınız doğru mu?
- İstiyorum yazmayı. Ozan’ın hayatı yazılır. Ufak ufak not almaya başladım.
* Hayatının enteresan yanı ne size göre?
- Benimle tanıştığında 30 yaşındaydı. 4 yaşında sahneye çıkmaya başladığını ve konservatuvarı kazandığını düşünürsek, o 30 yıla çok şey sığdırmış olması lazım. Benim dünyada olmadığım yıllardan bahsediyoruz. 17 yaşında büyük orkestralara çalmış. Şu anda önümüzde böyle bir örnek daha yok.
* Aranızdaki yaş farkı sorun olmadı mı diye soracaktım ama evin büyüğü sizmişsiniz gibi görünüyor...
- (Gülüyor) İçimde bir babaanne var zaten. Bazen kendimi “Hayırlısı evladım” derken yakalıyorum.
* Eşinize büyük hayranlık duyuyorsunuz gördüğüm kadarıyla. Onu anlatırken gözlerinizin içi parlıyor...
- Bir kadının hayatındaki erkeğe, hangi işi yaparsa yapsın, gizliden gizliye hayran olması önemli...
* Aşkınızı canlı tutmayı nasıl başarıyorsunuz?
- Bizim için keyif ve huzur çok önemli. Ufak tefek şeylerden tatsızlık çıkarmamaya çalışıyoruz. İncir çekirdeğini doldurmayacak olayları kavga sebebi haline getirmiyoruz. Birbirimizi o konularda dengeliyoruz.
YAZDIĞIM ŞARKIYI YONCA LODi OKUDU
* Bir şarkı sözü yazdığınızı duydum...
- Yazdım. Ozan’ın mayıs-haziran gibi çıkacak albümünde yer alacak. Yonca Lodi seslendirdi ama adı henüz belli değil.
KENAN BABALIĞI TATSIN iSTERiM
* Bu arada Doğulu ailesi de genişliyor. Görümceniz Canan Hanım yakında evlenecek...
- Evet, haziran ayında evleniyor. Hem de benim sınıf arkadaşımla! Kenan da evlensin istiyoruz artık.
* Biz aslında Kenan Doğulu’yla Beren Saat’ten bir atak bekliyorduk bu aylarda...
- Biz de. (Gülüyor)
* Daha önce çıkan haberlerdeki tarihler doğru değil miydi?
- Değilmiş, bunu da zaman göstermiş oldu. Onlar ne zaman uygun görürlerse, o zaman evlenecekler. İki senedir birlikteler. Kenan çocukları da çok seviyor. Babalığı tatsın isterim.