Hayat bu bakımdan onlar için hiç de karmaşık değil. İlişkilerinin sağlamlığını birbirlerinin duygularına samimi şekilde inanmalarına, anlamalarına ve saygı duymalarına borçlular. Bu, evlerinde çatışma değil huzur ve neşe olan iki kız kardeşin öyküsü. 2008 Türkiyesi’nden gerçek mi gerçek bir fotoğraf.Kars’ın Sarıkamış ilçesinde doğdular. Fatih adlı bir ağabeyleri, Gülten adlı bir ablaları, Sibel adlı bir kız kardeşleri var. Arzu ailenin ortanca, Aysun ise en küçük kızı. Bir ay önce pankreas kanseri nedeniyle vefat eden anneleri Torun Hanım ailenin sağlam ve baskın karakteriydi. Sarıkamış’ta tanınmış ve zengin bir beyin kızıydı. Arzu ve Aysun’un babası Hanbey ise fakir bir delikanlı. Torun Hanım, ailesinin bütün itirazlarına karşın "Ya onunla ya da hiç kimseyle" diyerek sevdiği adamla evlendi. Arzu ve Aysun inatçılıklarını, dikbaşlılıklarını ve güçlerini annelerinden aldılar.
Anneleri dinine bağlı, 5 vakit namazını kılan ama başını çene altına düğüm atarak biraz da öylesine bağlayan bir kadındı. O dönemde Kars’ta yapılabilecek en kárlı iş olan askeri malzeme satışı yapan baba ise açık görüşlü, tam bir sosyal demokrat.
Aile, 15 yıl önce müzisyen ağabeyin isteğiyle Sarıkamış’tan Keşan’a taşındı. Askeri malzeme dükkanlarını da Keşan’a taşıdılar. Ağabey, Keşan’da düğünlerde şarkı söyleyerek bayağı ün yapmış durumda. Ablaları Gülten önce dikiş nakış kursunda okudu, şimdi diğer kardeşi Sibel’le birlikte dükkanda babasına yardım ediyor.
Aysun, Trakya Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde okuyor. Geçen yıl 2.5 yıldır birlikte olduğu erkek arkadaşıyla evlendi. Arzu, Sivas’taki Cumhuriyet Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Keşan’da babasının dükkanında çalışmaktan zevk almadığı için geçen yıl İstanbul’a geldi. Üç arkadaşıyla birlikte Koşuyolu’nda bir evde oturuyor ve bir yayınevinde çalışıyor.
BABASI KIZDI AMA ARZU YİNE DE ÖRTÜNDÜKimse Arzu’ya başını ört demedi. Zaten dese belki örtmezdi. Çünkü o öyle bir kız. Kararlarını ve hayatta duracağı yeri sadece kendisi tayin eder. Evet, annesi Torun Hanım dindardı ama böyle bir telkinde hiç bulunmamıştı. Babası Hanbey’e gelince; ona göre kapanmanın hiç gereği yoktu ama hiçbir kızına, hiçbir şey için baskı yapmadı. Ne Arzu’ya başını aç, ne de Aysun’a sen de kapan dedi.
Arzu, evin ilk örtünen kızıydı. Kararı orta ikinci sınıftayken verdi. Hayatı sorguladığı, kıyamet kavramına merak sardığı, biraz da ergenlik buhranları yaşadığı bir dönemde varoluşçulukla ilgili kitaplar okumaya başladı. İlkokuldayken sırf mahalledeki arkadaşlarından daha zeki olduğunu kanıtlamak, ezberinin kuvvetini sınamak için onlarla birlikte Kuran kursuna gitmişti. Varoluşçuluk kitaplarından sonra din kitaplarına merak sarmasında bunun da etkisi vardı tabii. "Örtünmeyle ilgili bir ayet-i kerime var, kapansam ne olur" diye düşündü. Anne ve babasının karşı çıkmasına, kızım daha çok küçüksün demesine rağmen okuldan sonra dışarı çıktığında, ya da aklına estiğinde, yani arada bir, başını örtmeye başladı.
Bir gün birkaç arkadaşıyla koşu yaparken Sarıkamış’ın SHP’li belediye başkanına rastladı. Başkan onları çok sevdi ve ertesi gün makamına çay içmeye davet etti. Arzu, bu görüşmeye türbanını takıp gidince kıyamet koptu. Başkan, SHP üyesi babası Hanbey’i arayarak "Bu körpecik beyni kim yıkadı?" sorusuyla başlayan bir nutuk çekti. Hanbey de, "Kızım, Başkan’ın yanına niye öyle gidiyorsun" diye çıkışınca, Arzu kısa ve net şöyle dedi: "Çünkü öyle rahat ettim baba! Bunun bu kadar kötü bir şey olacağını hiç düşünmemiştim." O gün bugündür de başını zorunlu kalmadıkça hiç açmadı. Babası bu durumdan pek hoşlanmasa da ona bir daha bu konuyla ilgili çıkışmadı.
AYSUN İKİ AYDA BİR SAÇ RENGİNİ DEĞİŞTİRDİBirkaç yıl önce, kendi halinde biri olan, büyük abla Gülten "Ya Arzu, ben de namaza başlamak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum" dedi. Arzu, önce anlatarak, sonra adım adım yazarak ona abdest almayı ve namaz kılmayı öğretti. Bir süre sonra Gülten de başını örttü. Ortanca kardeş Sibel de örtünme isteğini ilk Arzu’ya açtı. Sibel, büyük ablaya göre biraz daha moderndi. Yine kotunu, gömleğini giymeye devam etti. Sadece namaz kılmaya ve başını örtmeye başladı.
Ailenin en küçüğü Aysun ise, Arzu gibi başına buyruk, nev-i şahsına münhasır bir karakter. Ailenin neşeli, enerjik kızı, babasının canı ciğeri. Ablalarının kapanması onu hiç bağlamadı. Onlara saygıda kusur etmedi ama inancının örtüyle ilgisi olmadığını anlattı. Saçını saklamak yerine, iki ayda bir başka renge boyadı. Kaşlarını incecik aldı, ojesini, makyajını hiç eksik etmedi. Ne ablaları ona, ne de o ablalarına tercihleriyle ilgili söz söylemedi. Türbanlı ablaları, Aysun’un Atatürkçü Düşünce Derneği’ne üye olmasını bile yadırgamadı. Çünkü o Aysun’du, herkesten bağımsız düşünebiliyordu.
SİNDİRELLA GİBİ PERUK TAKMADIMSINAVIMA GİRDİM AÇTIM, ÇIKTIM KAPATTIM
ÖYLE ÖYLE BİTİRDİM OKULUMU28 Şubat döneminden sonra, üçüncü sınıftayken üniversite hayatı beni zorlamaya başladı. İlk önce kimlik kartlarında başı açık fotoğraf istediler. Bir fotoğrafla inancım azalmayacak ya, gittim çektirdim. Sonra derslere başı açık girilecek dendi. Ama ben babamın, ağabeyimin yanında bile başımı açmam. Hemen babamı aradım "Eğer destek verirsen, bu şartlarda okulu bırakmak isterim" dedim. O da bana "Kızım üniversiteye kolay mı giriliyor. Bu sorunun çözülmesine daha çok var. Emeklerine yazık. Ne diyorlarsa yap" dedi.
Bir gün hukuk dersinde, başını açmayanların siciline işlenecek dendi. Diğer türbanlı arkadaşlara dedim ki; "Açalım kaç kişi görecek, hem hep beraber açarsak daha az kötü hissederiz." Tamam dediler. En önde oturuyordum. İğnelerini çözdüm, örtüyü indirdim. O anda bir şey hissetmedim. Başımı öne eğmiş otururken, ellerim birden kulaklarıma değdi. Örtülü olunca hiçbir zaman kulaklarına dokunamazsın. O temas o anda beni mahvetti, dünya başıma yıkıldı sanki. Çıplak hissettim kendimi. Sonra arkamı döndüm. Baktım ki, bana söz veren diğer arkadaşlarım açmamış başını. "Ay Arzu başını açtı vah vah" diye ağlıyorlar. O gün benim için çok travmatik bir gündü ama ondan sonra ne zaman gerektiyse başımı açtım. Çünkü peruğa karşıyım. Kuran-ı Kerim’de örtü takamıyorsan, peruk tak diye bir şey yok. Diğer arkadaşlarım Sindirella gibi peruklar taktı, ben yapmadım. Sınavıma girdim açtım, çıktım kapandım. Kantinden bir şey almak gerekince de arkadaşlarım alıp getirdi, öyle böyle bitirdim işte okulu. Bugün üniversiteye giden ve kapanmak istiyorum diyen bir genç kıza, mesela Aysun’a o gün yaşadıklarımı anlatıp "Bunu kaldırabilecek güçlü bir karaktere sahipsen, kapan, yoksa yapma" derim. Çünkü kolay iş değil. O dönemde buhranlara düşüp antidepresan kullanmak zorunda kalan çok arkadaşım oldu. Kardeşim o hale gelsin istemem.
ÜNİVERSİTEDE ÖRTÜLÜ BİR HOBBİT GİBİYDİM, MODASINI BİLMEZDİMBaşımı örtmeye başladığımda bunun şimdiki gibi bir modası yoktu. Üniversiteye başladım, bir arkadaşım dedi ki: "Arzu niye böyle çirkin örtüyorsun?" Kafama yapıştırırdım örtüyü, alın kısmını yuvarlak bağlamayı bilmiyordum. Boyum da kısaydı, Mevlana model dediğimiz dümdüz inen vatkalı mantolardan da giyince acayip, hobbit gibi bir şey olurdum. Aman ne çirkindim anlatamam. Üniversitede, diğer arkadaşlardan öğrendim daha güzel örtünmeyi.
MÜZİK ZEVKİMİZ SEZEN AKSU VE CANDAN ERÇETİN’DE BİRLEŞİYOR
En büyük zevkimiz birlikte
film ve dizi izlemek. Laptop’ta sabaha kadar peş peşe 5 film izlediğimizi bilirim. Lost ve Heroes dizilerinin bölümlerini de arka arkaya seyrederiz. Müzik zevklerimiz pek uyuşmuyor. Ben heavy metal severim, Aysun daha çok pop dinler. Candan Erçetin ve Sezen Aksu’da birleşiyoruz. Bir de bazı ortak sevdiğimiz
türküler var.
AYSUN: DERNEKTE TÜRBANLIYA KÖTÜ DAVRANAN TEYZELERLE KAVGA ETTİM
ARZU: EŞİ AYSUN’UN KAPANMASINI İSTEDİ, BEN ENGEL OLDUMAranızda hiç başörtüsüyle ilgili bir sürtüşme oldu mu?
Aysun: Karslı bir babanın kızlarına karışmaması büyük lükstür ama bizim babamız öyleydi. Ondan böyle gördük, herkesin kararlarına saygı duymayı öğrendik. Benim örtünmeye hiç niyetim yok. Arzu ablam da bir gün bile bana örtün dememiştir. Fakat bu son gelişmelere, insanların meydanlara dökülmesine babam çok üzülüyor. Sizin gibi kardeşleri bile birbirine düşürecekler diye endişeleniyorum diyor.
Arzu: Aysun’un bir düşünce tarzı var, ona göre bir hayat yaşıyor. Çok akıllıdır benim kardeşim. O yüzden birbirimizi gayet iyi anlıyoruz. Herkes tercihini çok net bir şekilde açıklayabiliyor.
Hiç birbirinizden utandığınız oldu mu?
Aysun: Ablamlardan utanmam çünkü onların gerçekten inançları gereği, içten gelerek, kimseden etkilenmeyerek kapandıklarını biliyorum. Bizzat süreci gördüm. Birçok türbanlı arkadaşım da var. Ama bazı türbanlıların hallerinden ve niyetlerinden utanıyorum. Meydanlardaki türbanlılara kızıyorum. Örtündüysen onun getirdiği bir olgunluk, edep olmalı, ben ablalarımdan öyle gördüm.
Arzu: Aysun lisedeyken bir yıl Sivas’ta benimle okudu. Ben üniversiteye gidiyordum, o da liseye. Abiye giyinip saçlarını garip renklere boyardı. Bir gün bir hocası beni çağırdı, "Aysun’un senin kardeşin olduğuna inanamıyorum. Acaba söylesen de kaşlarını bu kadar ince almasa..." demez mi?! O gün dedim ki ya Aysun liseye de böyle gidilmez ki, bak beni de utandırıyorsun. Ama laf dinleyen kim? Yine mutlu olsun diye sabahları fön çekerdim ona, fönsüz gitmezdi hanımefendi çünkü okula. Onun sayesinde kuaför kadar iyi fön çekmeyi öğrendim.
Birbirinize sırlarınızı anlatır mısınız? Erkek arkadaşlarınızdan bahseder misiniz?
Aysun: Arzu ablama her şeyimi rahatlıkla anlatırım. Erkek arkadaşlarımla da tanıştırmışımdır. Şimdiki eşimle de evlenmeden 2.5 yıl flört etmiştim, Arzu ablam her şeyimi bilirdi.
Arzu: Bugüne kadar bir kişiye aşık oldum. O da Orhan Pamuk’tu. Öyle bir krizimiz var anlayacağınız. Dolayısıyla hiç sevgilim olmadı ama Aysun sayesinde bu olayları öğrendim. Bütün arkadaşlarını tanırım çünkü bizim evden çıkmazlardı. Evde zebella gibi dolaşırlardı. Babam ev gençlerle dolsun çok sever.
BEN ONA EŞARP ALIRIM O BANA LEVI’S’TAN KOT
Birlikte alışverişe gider misiniz?
Aysun: Ben biraz süslüyüm. Alışverişi de çok severim. Ama en çok Arzu ablamla alışverişe çıkmaya bayılırım. Mesela arar "Aysun Levi’s’ta indirim, tam senlik pantolonlar gördüm" der, gideriz. Sağolsun parasını da o öder.
Arzu: O da bana yeni çıkan eşarplardan alıyor. Biraz daha açık renklileri tercih etse daha memnun olacağım ama neyse. Eskiden kıyafet de alırdı ama pek beğenmezdim. Artık kolye, küpe filan alıyor. Kulağımda üç delik var. Kimse görmüyor niye küpe takıyorsun diyeceksiniz, kendim için takıyorum, seviyorum.
Evde eğlence olsun diye birbirinize makyaj yapar mısınız?
Arzu: Aysun makyaj malzemesine çok para yatırır fakat hepsini ortada bırakır. Ben de dağınıklık hiç sevmem. Bir söylerim kaldır diye, iki söylerim. Sonunda bütün o malzemeleri bol bol sürüp yanına gelirim. O da, ya abla o göze sürülür mü, onlar kaç para biliyor musun, niye harcıyorsun filan diye bağırır.
Bir ortamda Arzu türbanlı olduğu için, başka bir ortamda da Aysun başı açık diye dışlansa tepkiniz ne olur?
Aysun: Ablamı sonuna kadar savunurum. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin üyesiyim. Dernekten bir teyze geçen gün türbanlı bir kıza çok kötü söylenmeye başladı. Ama nasıl ağır konuşuyor. Tutamadım kendimi "Teyze rahat bırak kızı! Onun örtüsüyle bu ülke yıkılmaz" dedim. Bayağı bir kavga ettik.
Arzu: Aysun’un eşi evlendikten sonra kapansan mı acaba filan gibi şeyler söylemeye başladı. Ben de çektim kenara dedim ki: Bu kızı böyle sevdin aldın, başı örtülü olsaydı belki sevmezdin. Şimdi sırf kıskandığın için kapansın istiyorsun. Bu işler böyle zorla olmaz. Biz hiç birbirimize karışmadık, sen nasıl karışırsın dedim. Arzu Abla ya sen de mi böyle diyorsun dedi çocuk. Ama konu kapandı. Aysun nasıl isterse öyle yapar.