Güncelleme Tarihi:
‘İki Kişilik Bir Oyun’un altı yıl önceki versiyonuyla bugünkü arasında en belirgin farklar neler?
- Tek kelimeden oluşan diyalog konseptini tutarak bu kez tamamen farklı bir yapı tasarladım. Metin farklı, yazan farklı, sahneleme farklı. Bu kez doğrudan hikâye anlatmayan, ilişkide dönüşüme odaklanan, hikâye etme yerine ilişki formundaki dönüşümleri gösterme ve sonunu açık bırakma hali var. ‘Rolü’ oyuncuların kendi karakterleriyle birleştirip, hayat soyutlamasıyla rol yapma gerçekliğinin konstrastlığından yararlanmaya çalıştım.
Oyunda kelimeler de oyuncular da havada ama geçirdiği hissiyat bir o kadar sağlam...
- Tek kelimenin sınırlamalarını ve soyutlamalarını hissettirmeyen bir metin. Amaç biraz da izleyiciye “Çok kelimeli uzun cümleler gereksizmiş” dedirtmek. ‘Tek kelimeyle de konuşuluyor, anlaşılıyormuş’ duygusunu geçirmek, kuşkusunu uyandırmak.
Oyunu izleyen kelimeler de tasarrufa gidiyor ki bu da güzel bir şey...
- Önerim yeni iletişim çağında harfleri değil, kelimeleri azaltmak. Düşünmeyi azalttıkça kullandığın kelimeyi arttırırsın.
Düşünce tembelliğinden, filtre ya da süzgeç kullanma üşengeçliğinden mi kaynaklanıyor bu durum?
- Oyun bir öneri değil, bir kıssadan hisse çıkartmak hiç değil. Sadece ‘kendinden menkul’ bir yapı geliştirmek ve ortaya bırakmak. Amaç, ortaya bıraktığın şeyle izleyici arasındaki ilişkiye karışmamak. Öğretmenlik yapmamak!
İMKANSIZLIKTAN İMKAN YARATILIYOR
Tek kelimelik diyaloglar, sahneleme anlayışının zorunlu hareketleri... Tüm bunlar yaratım süreci için birer engel değil mi?
- Mimarlıkta da tasarımda da üretim sürecinde kişi, kendisini kısıtlayan bir programla karşı karşıya kalır. Bu kez kendi engelimi, kendi programımı kendim yarattım. Bir afiş, bir oyun ya da bir kurumsal kimlik olsun karakter yaratmanın önemine inanırım. Aksanlar, aksaklıklar ve engeller o karakterin oluşmasına imkân verir. Bu tür engeller karakterin netleşmesine, anlaşılır olmasına imkân sağlar.
‘Engel’, yaratıcılığı tetikleyen bir durum olarak mı yorumlanmalı?
- Hareket kabiliyetini daralttığında, hareketi sınırlı tuttuğunda başka yollar arıyorsun, daha farklı yollara giriyorsun. İmkansızlıktan imkan yaratmaya çalışıyorsun. Oyunun afişini tasarlarken de benzer bir durum söz konusu. Hecelemeyi, yazma ritmini bozdum. Oyundaki yapıyı hikaye etme yerine, afişi ‘iki harfle yazı yazma’ oyunu haline getirdim.
Bugünkü bakışınızla altı yıl önceki oyunu nasıl buluyorsunuz?
- Altı yıl önceki oyuna şimdi baktığımda cinsiyetçi, seksist buluyorum. Aşk, sadece heteroseksüellere bağlı bir durum değil. Oyun metnindeki o diyaloglar her tür ilişki yapısı için geçerli. Aynı kelimelerin, ayrı cinsiyetten ilişkilerde farklı anlamlar kazanabildiği görülüyor.
Metin, Türkçenin cinsiyetsizliğini de gösteriyor...
- Kullanılan kelimelerde zorlama yok. Olan biteni daha rahat, daha gündelik şekilde ifade ettiğin zaman, kelimenin nasıl da kendiğilinden cinsiyetsizleştiğini görebiliyorsun. Az kelime kullanmak anlaşılmaya ve anlamaya engel bir durum değil.
KÜNYE
Konsept, sahne tasarımı ve yöneten Bülent Erkmen
Yazan Aslı Mertan & Bülent Erkmen
Sahne Projelendirme Yeşim Bakırküre
Oyuncular Ece Dizdar & Pınar Töre, Tan Temel & Serkan Salihoğlu
İkililerden birini seçin
‘İki Kişilik Oyun’ adından da anlaşılacağı gibi ikişer oyuncuyla sahneleniyor. Yani, bilet aldığınızda ‘Pınar Töre&Ece Dizdar’ ya da ‘Tan Temel&Serkan Salihoğlu’ ikilisinden birini seçmeniz şart.
İki Kişilik Oyun’u 12-19-26 Kasım’da Salon İKSV’de izleyebilirsiniz. (212) 334 07 00.