Güncelleme Tarihi:
Uzun zamandır ortalarda yoktunuz en sonunda “İnadına Yaşamak”la karşımıza çıktınız.
- Türkiye’ye döndükten sonra Mustafa Altıoklar’ın yaptığı “Acayip Hikayeler” dizisinin bir bölümünde konuk oyuncu olmuştum. Süreç Film bu dizi sayesinde Türkiye’ye döndüğümü öğrenmiş, bana ulaştılar ve projeyi anlattılar. Beğendim, kabul ettim ben de...
Oysa biz sizi komediyle tanımıştık.
- Aslında oyunculuğa “Yılan Hikayesi” dizisiyle başlamama rağmen sit-com, salon oyuncusu olarak biliniyorum.
Saçlar da gitmiş...
- Çok uzun süre uzun saç kullanmıştım. Önce bir boşluk yaşasam da hemen alıştım. Set için de daha kullanışlı bir model oldu. Eskiden spreyler, köpükler, falan derken epey zaman alıyordu. Şimdiyse kafam rahat, hiç böyle dertlerim kalmadı.
Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?
- Oyunculuğu, oynama eylemini çok seviyorum. Oynayarak öğreniyorum, bu sayede keyif alıyorum, hayata bağlanıyorum, daha mutlu, çevreme ve kendime daha faydalı bir adam oluyorum. Bugüne kadar hem drama hem de komedi oynadım ama birçok kişi beni komediyle tanıdı. Oysa drama oynamayı çok seviyorum. Kendime en uygun komediyi ise “Avrupa Yakası”nda oynadım. Benim mizah anlayışıma çok uygundu. Risk alabilen bir oyuncuyum. Her hücresine iyilik döşenmiş bir karakteri oynamak istemem. Geçmişinde travmaları olan, gizemli ve agresif karakterleri çok seviyorum, ortaya çok lezzetli şeyler çıkıyor.
Agresif bir yapınız var sanki!
- Çok ayağıma basılmadığı sürece agresif olmam. Bir de 30’lu yaşlarla birlikte daha dingin ve ölçülü bir insana dönüşüyorsunuz. Sadece sahne üzerindeyken agresif bir oyuncu olmayı seviyorum.
BEN DE TÜKENMİŞLİK SENDROMU YAŞAMIŞIM
Size hâlâ “Şesu” diyorlar mı?
- Saçımı kestirdikten sonra bu durum tamamen sona erdi. Arada sırada söyleyenler oluyor ve bu durum beni rahatsız etmiyor. Çünkü yedi sene boyunca Amerika’da yaşamış biri olarak döndüğümde bunları duymak çok hoşuma gidiyor. Şesu doğru ve inandırıcı bir roldü.
“Yalan Dünya”yı izliyor musunuz?
- Evet, keyifli bir iş bence. Dizide oynayan arkadaşlarım da var ve görüyorum ki her gün sete gitmek için can atılabilecek bir iş.
Bu dizide yer almak ister miydiniz?
- Gülse’nin yazdığı bütün işlerde yer almak isterim çünkü Gülse fenomen karakterler yaratıyor, onlara uygun performans sahneleri yazıyor. Bu da bir oyuncunun başına gelebilecek en güzel şey. Gülse oyuncusunu sever, çok iyi iletişim kurar ve oyuncunun enstrümanını çok iyi kullanmasını sağlar.
“Avrupa Yakası”nda herkesin sevdiği, beğendiği bir karakteri canlandırırken birden bire neden diziden ayrıldınız ve Amerika’ya gittiniz?
- O zamanlar adını bilmediğim, Meryem Uzerli sayesinde öğrendiğimiz “tükenmişlik sendromunu”nu ilk yaşayanlardan biriyim sanırım. Bir baktım benim o dönem yaşadıklarımla aynı şeylerden söz ediliyor. 20 yaşıma kadar çok ciddi tiyatro tecrübelerim oldu, bu da disiplinli biri olmamı sağladı. Daha sonra diziler hayatımıza girdi, birden bire fenomen bir karakteri canlandırmaya başladım. Her yerde kameralar, foto muhabirleri bizi çekiyor, ilgi gösteriyorlar derken özel hayatım çalkalanmaya başladı. İster istemez hatalar yapmaya başladım. 2007 yılına geldiğimde bu durumu psikolojik olarak kaldırabilecek halde olmadığımı fark ettim. İçinde bulunduğum dünyadan mutlu değildim, öğrenme sürecim tamamen durmuştu. Bu durum için kimseyi suçlamıyorum, benim hatalarımdan dolayı yaşam gittikçe çekilmez bir hâl almıştı. Hayat beni bir karar vermeye zorladı.
Bu çok riskli bir karar değil miydi?
- Tabii riskli bir karardı. Ama Türkiye’de kalıp bu sarmalın içinde tükeneceğime eğitim almak ve dil öğrenmek için Los Angles’a gitmeyi tercih ettim.
GÜNDÜZ OKULA GİTTİM GECE BARDA ÇALIŞTIM
Los Angles olmasının özel bir nedeni var mıydı?
- Sürekli güneşli ve güzel bir yer. Zaten bütün delileri tedavi için oraya yolluyorlar.
Ne kadar süre kalmayı planlıyordunuz?
- Aslında bir yıl kalmayı düşünüyordum. Ama baktım ki oraya uyum sağladım, süre uzadı.
Orada oyunculuk yaptınız mı?
- Dil okulundayken rahat durmadım tabii, küçük skeçlerde rol aldım. O zaman da oyuncu olduğum anlaşıldı.
Oyuncu olduğunuzu bilmiyorlar mıydı?
- Bilmiyorlardı.
Nasıl anladılar peki?
- Skeçlerin birinde okul müdürünün taklidini yaptım. Çok beğenildi. Daha sonra beni Google’dan araştırmışlar ve oyuncu olduğumu öğrenmişler. Okuldaki hocalarımdan biri, Los Angles’ta oyunculukla ilgili bir şeyler yapmak isteyip istemediğimi sordu. Bunun zor olacağını söylesem de bana yardım etmek istedi. Onun desteğiyle Stella Adler’ın oyunculuk atölyesinin seçmelerine katıldım.
Sonra biraz da New York’ta yaşadınız değil mi?
- Evet, Al Pacino’nun “Venedik Taciri” oyununu izlemek için New York’a gittim. Oyunu izledikten sonra Los Angles’a dönmekten vazgeçtim, iki yıl da New York’ta yaşadım.
Orada neler yaptınız?
- Gündüzleri yine oyunculuk dersleri aldım akşamları da bir Türk’ün işlettiği barda çalıştım. “Avrupa Yakası”ndan kazandığım tüm parayı eğitimime harcadım. Doğal olarak bir süre sonra çalışmam gerekti. Sonra baktım ki barda çalışmak çok hoşuma gitmeye başladı, işletmeciliğini yapmaya başladım.
APTALCA HAYALLERE HİÇ KAPILMADIM
Amerika’ya giderken orada oyunculuk yapmak ve dünyaya açılmak gibi bir hayalinizin olduğu doğru mu?
- Hep bu şekilde algılandı ama değil. Gerçekçi olmamız lazım; uluslararası sineması olmayan bir toplumun, uluslararası bir oyuncusu olma ihtimali çok düşük. O yüzden böyle aptalca hayallere hiç kapılmadım.
Peki ne oldu da Türkiye’ye dönemeye karar verdiniz?
- Açıkçası sadece benim kararım değildi, ailece verdiğimiz bir karardı. Babam rahatsızdı, kalp pili takılmıştı. Ben de aileme çok bağlıyımdır. Yanlarında olmak istedim ve döndüm. Yaklaşık bir yıldır Türkiye’deyim.
Yurt dışındayken en çok neyi özlediniz?
- Gurbet hissi çok acayip bir şey. Çok öğretici ama bir o kadar da zor. İstanbul’u ve ailemi çok özledim. Zaten İstanbul aşığı bir adamım. Döner dönmez de hemen adapte oldum. Ülkemizde sahip olduğumuz güzelliklerin ve nimetlerin daha çok farkına vardım.
İKİ İNSANI ÇOK ÜZDÜM
Romantik bir insan mısınız?
- Romantizmi zaman zaman seven biriyim. Kız arkadaşımla romantik konuşmalar yapıp, mum ışığında yemek yemek bana haz verir. Her ne kadar asi gözüksem de aslında değilim. Kız arkadaşıma yemek yapmak çok hoşuma gider mesela. Eskiden kötü yemek yapardım ama şimdi yaptığım yemekler en azından yenilebiliyor.
Şu an bir kız arkadaşınız var mı?
- Yok ama karışık bir durumdayım. Ani kararlar verip kıta değiştirmenin bedelini bir şekilde ödüyorsunuz. Aniden Amerika’ya gidip yine ani bir şekilde Türkiye’ye dönerek hayatımdaki çok önemli iki insanı epey üzdüm.
Hep ani kararlar mı verirsiniz?
- Çoğunlukla. Hiç rahat duran bir tip değilimdir.