Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2006 00:00
Tiyatro İstanbul’un Genel Sanat Yönetmeni Gürün ile yeni sezona girmeden önce oyunlarını ve oyunculara bakışını konuştuk. Gürün, Hülya Koçyiğit ve Hülya Avşar tiyatrosunda neden oynatamadığını da anlattı.
Tiyatro İstanbul sezonunu ne zaman açıyor?
- Yeni sezonu, kasım başında geçen yılki oyunlarımız ’Tepetaklak’ ve ’Dönme Dolap’la açıyoruz. Onlar geçen sene büyük bir rekor kırdılar. Tiyatro İstanbul’dan sonra gelen tiyatro, Tiyatro İstanbul’un yüzde 30’u kadar izleyiciye ulaşmış. İnsanlar hálá merak ettiklerini ve oyunu görmek istediklerini bildirdiler. Öbür oyunumuz ise ’Kaçamak’ isimli bir Fransız oyunu. Özel tiyatro için kalabalık bir oyun; 10 kişilik. Bir ressam, bir sosyete yemeğinde çok hoş ve şık bir hanımla tanışıyor. Resim alması için onu atölyesine davet ediyor ama bu bir flört başlangıcı aslında. Daha sonra şık gecelikli başka bir hanım, ressamımızın kapısını çalıyor. Ressam diğer kadın gelecek diye onu içeriye almak istemiyor ama balkondan yan balkona atlama planları yapıyor... Yıllar önce Paris’te görmüştüm ve çok sükse yapmıştı bu oyun. Ünlü oyuncular oynuyordu.
Bizim bildiğimiz aktörler var mıydı? Mesela geçen seneki oyununuzun komedi olduğu teyidini aldığınız Alain Delon gibi?
- (Gülüyor) Hayır, Alain Delon yoktu. Aslında bu yıl Julia Roberts’ın Amerika’da oynadığı üç kişilik bir oyun vardı. Fakat oyun çok vasat geldi bana, bizim seyircinin kavramayacağını düşündüm. Kritiklerini de okudum, Julia Roberts’ı acımasızca yerden yere vurmuşlar. Ama tanesi 250 dolardan satışa çıkan biletlerin hepsi bitmiş. Ticari olarak kazanmış. Biz ise kadro ile aksaklıklar yaşadık. Geç kalınca da oyuncular başka yerlerle anlaşma yaptılar. Şimdi de söylüyorum bütün güzel genç kız oyuncular bu oyunda. İnşallah onlar da ilerinin yıldızları olacaklar.
1500 dolara oynuyor
Sizin bir projeniz daha vardı. Anton Çehov’un ’Vişne Bahçesi’ni sahneye koyacaktınız...
- Hálá çok istiyorum bu projeyi gerçekleştirmeyi. Aksilikler yüzünden sahnelenemedi. Benim en sevdiğim yazar Çehov, onun en sevdiğim oyunu Vişne Bahçesi... O kadar bize benziyor ki! Çarlığın son dönemindeki o aileler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki ailelere benziyor. Bu oyunu tam sahneleyecekken başrol oyuncusunun işi çıktı. Maalesef olamadı ama bakarsınız bir gün olur...
Söz konusu isimler arasında iki ünlü Hülya vardı; Hülya Avşar ve Hülya Koçyiğit...
- İkisi de o rolü oynayabilecek insanlar. Hem güzel, hem yetenekli, hem deneyimli iki büyük star. Hülya Avşar’la biz o sıralarda açıkçası My Fair Lady’i konuşuyorduk. Ama tabii ki Vişne Bahçesi de olsa Hülya Avşar’la çok güzel olurdu. Hülya Koçyiğit’in de bir dizisi gündemdeydi ve onu tercih etti, haklı olarak maddi imkanlar farklı tabii ki... Hülya Koçyiğit’i çok beğenmişimdir. Onunla ilgili çok hoş bir hatıram da var. Atina’da Kıbrıs hadiseleri olmuştu ve Türkiye’ye karşı bir tutum vardı. Türk filmlerinin ithalini yasaklamışlardı. Hülya Koçyiğit’in daha önce ithal edilmiş filmleri yeniden gündeme geldi ve önünde kuyruklar oluştu. En düşman dönemde Hülya Koçyiğit’in sevilmesinden gurur duymuştum.
Hülya Avşar’ı televizyonda mı izlediniz yoksa tek kişilik oyunu sırasında mı?
- Önce televizyonda bir filmde izlemiştim. Sonra burada tiyatroda o tek kişilik oyununda izledim. Çok beğendim. Onun gözlerinin nasıl ışık aldığını sahnede gördüm. Ama vakti yok herhalde şu aralar...
Biliyor musunuz yurtdışında
sinema ve tiyatro çok farklıdır. Oradaki insanlar tiyatroda oynamak isterler ve çok küçük paralara oynarlar. Jack Lemmon gelir National Theatre’da bir maaşa oynar, Al Pacino öyle... En son Nicole Kidman bundan dört yıl önce en parlak döneminde Londra’ya geldi, bir tiyatroda ’Mavi Oda’da oynadı ve ayda 32, haftada 8 temsil ayda bin 500 dolar aldı. Onlar aktris ve aktör olduklarını böyle hissediyorlar. Tiyatro er meydanı, daha zor..."