İki cinsiyeti bir arada tutan sihirli kuvvet hormonlar

Güncelleme Tarihi:

İki cinsiyeti bir arada tutan sihirli kuvvet hormonlar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 2006 00:00

Evrim psikologları, insan soyunun ne dik yürüyüşle, ne de alet kullanımıyla geliştiğine inanıyorlar. Onlara göre başarının nedeni diğer canlılarda bulunmayan eşsiz çocuk yatırımı. İnsanı tüm türlerinden üstün kılan dev beyni, anne karnının dışında büyüyor.

Texas Üniversitesi evrim psikoloğu David Buss’a göre, "Kadınlar, kendisine ve çocuklarına yatırım yapma olanağı ve isteği olan erkekleri istiyor". Buss, 37 farklı kültür ve altı kıtadan erkek ve kadına 10 bini aşkın soru formu doldurtunca ortaya şöyle bir sonuç çıkmış: Kadınlar güzel erkeği değil, güçlü, sevecen ve dominant erkeği arıyorlar.

Erkeğin sadece çok küçük bir yatırımla girdiği cinsel ilişki, kadında dokuz ay boyu büyük çaba gerektiren zorunlu bir yatırıma dönüşüyor. Ve dokuz aydan sonra da her şey bitmiyor. Kadının çocuklarını büyütmek için uzun yıllar boyu desteğe ihtiyacı var. Gereksinimlerini karşılayan erkek, kendisi ve bebeği için yaşamsal önem taşıyor.

Erkek ise çok daha farklı. Çünkü erkek normalde çok sayıda eş istiyor. Tek gecelik ilişki, erkeğin değişmez davranış repertuvarından biri. Dolayısı ile kadın ve erkeğin üreme stratejileri birbirinden farklı.

Bu nedenle erkeklerin ve kadınların uzun bir süre birbirlerine katlanabilmeleri aslında çok şaşırtıcı. Biyologlar, sırf çocukların birlikte büyütülebilmesi için birbirinden bu kadar farklı iki cinsiyeti bir arada tutan sihirli kuvvetlerin, hormonlar olduğundan eminler.

DOPAMİN YÜZÜNDEN DELİRİYORLAR

Daha ilk kıvılcımda bedendeki uyarı maddeleri testosteron ve adrenalin harekete geçiyor. Araştırmacılar, flörtü "iki aşamalı bir evre" olarak görüyor. Flört, hiçbir sorumluluk taşımayan bir sinyal olarak tanımlanıyor. Çünkü iki kişinin bakışması bir şey ifade etmiyor. Hatta tek gecelik ilişki bile ortak bir gelecek anlamına gelmiyor.

Ama, beden aşkın ikinci aşamasına geçtiğinde durumu değişiyor: Acil seks isteği gibi kuvvetli bir şekilde beyin kökü tarafından çalıştırılan aşık olma durumunda, uyarı maddelerinden oluşan bir karışım tüm bedeni sarıyor.

Hatta biyokimya o zaman aklı bile durduruyor. Pisa Üniversitesi psikiyatrı Donatella Marazziti, aşık kişilerde serotonin seviyesinin önemli ölçüde düştüğünü kanıtladı. "Tıpkı nevrozlular gibi aşıklar da tek bir noktada yani beğendikleri kişide odaklanıyorlar" diyor araştırmacı. Ve saptamanın değerlendirmesi de şu: Aşık olanlar birazcık deliriyor.

Fakat aşıkların akıllarını başlarından alan uyarı maddeleri dopamin ve noradrenalindir. Bunlar kokain alımından sonraki hapşırıkta etkinleşen ödüllendirme sistemi gibi beynin en eski merkezlerinde oluşmakta.

Peki aşıkların çılgınlıklarından sonra neler oluyor? Pembe gözlükler soluklaştıklarında aşıkları hangi kuvvet bir arada tutuyor?

Aşkın büyüsü özellikle de bebeğin doğumundan sonra azalmakta. Ve biyokimyasal normalliğe dönüşümle birlikte genelde ilişkilerdeki sorunlar da ortaya çıkıyor.

AŞK BİTİNCE BAĞLILIK HORMONU DEVREDE

Gerçi uzun vadeli bağlılığı sağlayan özel hormonlar yok değil. Mesela oksitosin ve vasopresin hormonu, güven, iyi hissetme ve yakınlaşmadan sorumlu. Kuzey Amerika’da yaşayan bir fare türünde bu iki madde mucizeler yaratıyor. Zira 24 saatlik seks maratonundan sonra fareler gerçekten de yaşamlarını birleştiriyorlar.

Bunun nedeni ise şu: Oksitosin ve vasopresinin reseptörleri ödüllendirmeden ve hoş duygulardan sorumlu beyin merkezlerinin yakınında yer almakta. Fareleri tek eşliliğe yönlendirmek için tek bir gen yeterli.

Fakat sadık farelerle ilgili bu öykü güzel ancak yalnızca bir istisna. Bu farelerin yakın bir benzerleri yine tek eşlilikten uzaklaşmakta. İnsanda da bağlılığın kimyası aşktan önceki kadar etkili değil.

Bilim, romantik aşktan olgunlaşmış ilişkiye giden uzun yolu açıklamakta zorlansa da, ömür boyu aşka inananları naif olarak tanımlamakta. Kanıtlar, insanın uzun vadeli olarak tek eşli yaşamak için yaratılmadığını ortaya koymakta.

Yapılan araştırmalara göre, "Avrupa ve Amerika’daki çocukların yüzde 10’u birlikte yaşanan eşten değil." Sonuçta erkeklerin kadın ve aileye yaptıkları yatırımda bir güvensizlik söz konusu.

Gerçek olan şu ki, çiftlerin çoğu ilk hormon patlamasından sonra sadece birkaç yıl katlanabiliyorlar birbirlerine. Örneğin büyük kentte yaşayanlar, 30 yaşına kadar ortalama olarak dört ilişkiyi geride bırakmış oluyorlar. Bu sonuç, Hamburg Üniversitesi Cinsel Araştırmalar Bölümü’nün bir araştırmasıyla ortaya çıkmış. Oysa bugün 70 yaşında olanlar, hayatları boyunca bile bu kadar eş değiştirmemişler.

Ancak yeni ilişki modeli beklenilenden çok daha "namuslu" yürümekte. Araştırmaya katılan çiftlerin (bunlara evliler de dahil) yüzde 95’i yalnızca birlikte olduğu kişilerle cinsel ilişkiye girmişler. Aldatma sadece yüzde 1 oranında görülmüş. "Bu durumda çapkın bekárlara da geriye pek bir şey kalmıyor, onlar da ilişkilerinde daha ’tutumlu’ davranıyorlar" diyor, araştırmayı yöneten Gunter Schmidt.

MONOGAMİ KARŞITI KANITLAR VAR

Evrim araştırmacıları, evliliği de tartışıyor. İnsan gerçekten de ömür boyu tek bir eşle yaşamak için mi yaratıldı? Boşanmaların artışı daha çok biyolojik bir kararın kanıtı değil mi? İstatistikler, evliliklerin günden güne kısaldıklarını gösteriyor. ABD’li araştırmacılar David Barash ve Judith Lipton, "Monogami Miti’’ adlı kitaplarında "Tek eşliliğin insan doğasına uygun olmadığını gösteren güçlü kanıtlar var" diyor. Lipton’a göre tek eşli yaşayan insanların sayısı daha az ve bu insanlar bu beraberlik için çok büyük bir çaba harcıyorlar. Amerikalı antropolog Helen Fisher ise tek eşliliğin çocuğun doğumuna kadar devam ettiği görüşünde. Seri halinde gerçekleşen monogami yani çiftlerin belli bir süre için birbirlerine bağlı kalmaları, araştırmacıya göre doğa tarafından sunulan ilkel modelle örtüşmekte. Bu açıdan bakıldığında hayatımız atalarımıza benzemeye başlayacak gibi gözüküyor. Fisher buna neden olarak günümüzde ekonomik bağımsızlığa kavuşan kadının daha kolay boşanmasını örnek gösteriyor.

Uzun süreli birliktelikler, eskiden olduğu gibi cinselliğin eşlerin tekelinde bulunmasını sağlıyor ama insanların birbirlerine sadık kalma biçimleri değişti. Evliliğin yerini yaşam evreleri aldı. Çağdaş insanlar mutlu bir poligami yaşıyor ama sırayla. Aldatma genelde ilişkinin sonunda gerçekleşiyor. Ve o zaman da zaten eski ilişki bitiyor ve yenisi başlıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!