Güncelleme Tarihi:
Ölene kadar haklarında söylenebilecek ağır eleştiri ve kötülemelerin önüne geçerler. Bir anlamda kendilerine dokunulmazlık zırhı çekerler.
1960 ihtilali yapanların kendilerini “ölene kadar senatör” ilan etmeleri gibi.
1980 darbecilerinin de Anayasa’ya haklarında soruşturma açılamayacağına dair hükümler koydurmuş olmaları gibi.
1960 ihtilalini yapanlar “Güle oynaya ihtilal yaptık; ülkeyi karanlık bir döneme girerken uçurumun kenarından döndürdük” diyebilirler.
Hatta kurdukları düzmece mahkemelerin kararlarına dayanarak biri başbakan, diğeri önemli iki bakanı asabilirler.
TBMM’de görev yapan bir partinin tüm milletvekillerini toptan mahkum eder, cezaevlerine tıkabilirler.
Ama bir gün gelir yanlış yaptıkları ortaya çıkar.
Siyaset sosyologları taşları yerli yerine koymasını bilirler.
Ve hiç bir zaman “1960 İhtilali çok güzel bir ihtilaldi” demezler, diyemezler.
1980’de demokrasiye kırmızı kart gösterenlerin yanlışlığı da çok yakın zamanda olmasa bile bir elli yıl sonra su yüzüne çıkacaktır.
Bir kısmı çıktı bile.
Ama bakıyorum bazı meslektaşlarım, hâlâ Evren ve arkadaşlarının yaptıkları 1980 darbesinin meşruluğunu ima ediyorlar.
Neden ki?
Ahmet Kenan Evren, 1980’de tüm siyasi partileri kapatmıştı.
Tabii Atatürk’ün kurduğu CHP’nin de kapısına kilit vurmuştu.
İşte bu partinin 1980 öncesi Genel Başkanı olan Bülent Ecevit’i de siyasettten yasakladığı gibi gözetim altına almış, yazdıklarından dolayı da cezaevlerine tıkmıştı.
Ecevit öldü, Ahmet Kenan Evren Ankara’ya gelip rahmetlinin cenaze törenine katıldı.
Bu iyi haber.
İnsani yanı ağır basan bir duruş.
Bir gün sonra Papermoon’da tek başına yemek yerken görülen Evren için “halkın arasında böylesine rahat olan bir ihtilalci olamaz” gibisinden yorum yapıp, halkın ihtilali desteklediği anlamı çıkarılabilir mi?
Bana göre çıkarılamaz.
Ama meslektaşım rahatça ihtilal liderini savunmakta.
Evren, askeri anayasasını ve kendi cumhurbaşkanlığı seçimini referanduma sunup yüzde 92 kabul oyu almışsa, bu oran “meşruiyet” kazandırırı mı bir ihtilalciye?
Askeri yönetim iş başında.
Askerler kendi anayasalarını sivillere yaptırmışlar.
Sözde Danışma Meclisi’ne, birçok yasa daha çıkarttırmışlar.
Sonra ihtilalin lideri Evren referandumla Cumhurbaşkanı seçilmiş.
Ve şu anda, yani 23 yıl sonra Papermoon’da tek başına yemek yemesi, korumasız, korkusuz halkın arasında rahatca dolaşması “ihtilalciler haklıdır” sonucuna getirir mi bir insanı?
Nasıl mantıktır ki “benim ihtilalim iyidir” dedirtiyor insana.
Evren’in darbesi iyiydi de Cemal Gürsel’in 1960 İhtilali neden kötüdür.
Rahmetli Gürsel nü resim yapmadığı için mi?
Rahmetli Cemal Aga, Papermoon gibi kendi döneminin ünlü bir restoranında tek başına y
emek yemediği için mi?
Ben ihtilalleri sevmem. Hiç sevmedim, sevemedim. Keza ihtilalcileri de...
1980 öncesi bizler de kelle koltukta gazetecilik yaptık. Can güvenliğimiz yoktu. Eve sağ dönüp dönmeyeceğimiz belli değildi.
Ama ihtilal olduğu gece, Rüzgârlı Sokak’taki matbaamıza, yani Hürriyet’in binasına hareket ederken “Eyvaaahhhh, yine 20 yıl geriye gittik” diye bağırdığımı çok iyi hatırlıyorum.
İhtilalci Ahmet Kenan Evren, 2006’da Papermoon’da rahat rahat yemeğini yesin.
Ama benin çocuklarım, ihtilali “Çok isabetli ihtilaldi” diye savunan meslektaşımın kızı, belki 20 yıl önce aynı kalitede bir başka restoranda çoktan yemeklerini bitirmişlerdi bile.
Belki de Papermoon’un Roma’daki mekânında 20 yıl önce keyif çatma şansını elde etmişlerdi.
Bilemem...
Sezai Bayar