Oluşturulma Tarihi: Haziran 09, 2006 00:00
Şüpheli Kimlikler
Simon A. Cole
Çev. Esen Türay
Oğlak Yayınları
İkinci Abdülhamid’in hangi suçluyu affedeceğine, mahkumların özellikle elleri görünecek şekilde çektirdiği fotoğraflarını inceledikten sonra karar verdiği biliniyor. Yıldız Albümleri’nde çok sayıda mahkum fotoğrafının bulunmasının nedeni de buna bağlanıyor. Eğer mahkumun baş parmağı işaret parmağının boğumunu geçerse, bu suça eğilimli olduğunu gösterirmiş. İtalyan psikoloji profesörü Cesare Lombroso’nun kendi adını taşıyan antropoloji ekolü de yine fizyonomiye göre suçlu tespitine dayanıyor biliyorsunuz. Ancak bunların doğuştan suçlu önyargısına dayandığı su götürmez bir gerçek. Ancak, sahtesi yapılamayacak tek imza olarak tanımlanmış bir yöntem var yıllardır. O da parmak izi. Her ne kadar 17. yüzyılda kimlik tespitinde geçerli bir yöntem olarak kullanılmaya başlansa da İÖ 202 yılında Çin hanedanına ait kil tabletlere kakılmış parmak izlerinin imza ya da mühür olarak kullanıldığı sanılıyor. İngilizler de zaten ilk olarak bu yöntemi sömürgeleri olan Hindistan’da kullanmaya başlamışlar. Sanayi Devrimi sonrası kentleşmenin artmasıyla büyük bir problem olarak çıkmış ortaya kimlik tespiti. Kolektif hafızaya ve tanışıklığa dayalı olan sistem çökmeye başlamış. Anatomik ölçümler kullanılmış yıllarca, fotoğraf büyük bir aşama olarak çıkmış ortaya ancak kriminal olaylar söz konusu olduğunda kanıt olarak şaşmayacak sistemlerin başında yer almış parmak izi. İnsanoğlunun DNA’dan önce tek bilinen kara kutusu parmak izinin tarihini, kimlik bilgisi dışında kriminal dünyada kanıt olarak kullanılışının evrelerini farklı ülkelerdeki uygulamalarıyla anlatıyor Şüpheli Kimlikler’de Simon A. Cole. Kriminolojinin bu en çok uygulanan yönteminin tarihini okumak insana polisiye roman okumak kadar heyecan veriyor doğrusu.
Doğaperest
Ali Demirsoy Kitabı
Söyleşi: Figen E. Yanık
İş Bankası Kültür Yayınları
Çevre Haftası nedeniyle pek çok etkinlik düzenlendi, hatta CNN Türk’te ’Sıfır Yokoluş’ başlıklı bir yardım kampanyası yapıldı geçtiğimiz hafta. Çevre için yapılabilecek şeyler tartışıldı. Tam zamanında çıkan bir kitaptan söz etmek istiyorum. Kalbi sadece ve sadece doğa için atan bir bilim adamının hayatını anlatan Doğaperest’ten. Biyolog Ali Demirsoy’la yapılmış nehir söyleşi bu. İşine öylesine gönül vermiş ki oğullarına bile Evren ve Doğa ismini koymuş. Ne yazık ki 1994’te bir
trafik kazasında kaybetmiş eşiyle birlikte onları da. Bu büyük trajediden sonra sadece gönül verdiği doğa kalmış hayatında. Üniversite çevresinden doğal çevreye Türkiye tarihinden bir kesit okuyacaksınız bu kitapta.