Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2006 00:00
Dansözün Ölümü
Şebnem Şenyener
Can Yayınları
Kolay kolay kimsenin duvarına asmaya cesaret edemeyeceği bir resim Dünyanın Merkezi. Türk diplomat Halil Bey’in ressam Gustave Courbet’e siparişle yaptırdığı bu eserin ününü sanatla az buçuk ilgilenen hemen herkes bilir. Bir kadının cinsel organını tüm çıplaklığı ile gösteren bir tablodur. İşte bu tablo New York’a götürülür, Brooklyn Müzesi’nde sergilenmek üzere ve serginin açılışını da ünlü bir dansöz olan Mu yapar. Yedi tül dansını bitirdikten sonra da kuliste ölü bulunur. Ancak ölümü bir mesaj taşır. Dünyanın Merkezi’nin cisimleşmiş şekli gibidir. Cinsel organı aynı tablodaki gibi çerçeve içine alınmıştır. Kim böyle bir cinayeti işleyebilir ve niye böyle bir mesaj vermek ister? Şebnem Şenyener Amerikan ahlakçılığının da sorgulandığı ilginç bir polisiyeye imza atıyor. Bu arada eğer yanlış hatırlamıyorsam Dünyanın Merkezi adlı tablo Enis Batur’un da başını belaya sokmuştu. Batur, Elma adlı kitabında tablonun fotoğrafını kullanmış ve muzır neşriyattan kitap mahkemeye verilmişti. Ancak tablo bir sanat eseri olarak kabul edilince kitap da beraat etmişti. Evet bu kez ünlü tablo bir polisiye kurguda çıkmış oluyor karşımıza.
Kitabın Adı Budur
Tan Oral Kitabı
Söyleşi: Aydın Engin
İş Bankası Kültür Yayınları
Karikatürist Tan Oral’ın hayatını anlatan söyleşi kitabında soruları dostu, yazar Aydın Engin soruyor. Birbirini çok iyi tanıyan iki arkadaşın su gibi akıp giden sohbetine kaptırıyorsunuz kendinizi hemen. 1937 doğumlu Tan Oral. Baba asker. Doğum yeri Merzifon ama bir daha hiç gitmemiş oraya. İsminin Tan olmasını ise telgrafçının Mors alfabesini yanlış yazmasına borçlu. Halası doğduğunda ’Hoş geldin Tunç’ şeklinde bir isim önerisinde bulunur ama telgraf memuru Tan olarak yazınca öyle kalır. Çizgileri gibi bir yaşamı var Tan Oral’ın kitaptan çıkan. Fazlalıksız, yalın ve sade. Karikatür dünyasının iç çekişmeleri, tartışmaları da kıyısından köşesinden giriyor tabii bu kitaba.
Therapia’dan Tarabya’ya
Orhan Türker
Sel Yayıncılık
Adı Bizans döneminde ’tedavi olunan yer’ anlamına gelen Therepia olarak konmuş Tarabya’nın. İstanbul’un en eski sayfiyelerinden biri olan Tarabya daha sonra yabancı ülke elçiliklerinin de yazlıklarını taşımalarıyla diplomatlar köyü olarak anılmış. İlk döneminden günümüze gelene kadar geçirdiği evreleri anlatıyor Orhan Türker bu semt monografisinde. Özellikle Rumların ağırlıklı olarak yaşadığı Tarabya’nın hane hane kaydını çıkartıyor. Kitaptaki en ilginç hikayelerden biri Tarabya Oteli’ninkisi. Bir türlü tutmayan bir otel oldu Tarabya. Müthiş bir ahşap işçiliği şaheseri olan Tokatlıyan Oteli’nin yanmasından sonra etrafındaki binaların da istimlak edilmesiyle yapılmış bugünkü otel. İstimlak edilen yerlerden biri de Metropolitlik binasıymış. İşte o yüzden de lanetlendiğine inanılırmış. Hálá kapalı olduğuna göre doğruluk payı var galiba.