Güncelleme Tarihi:
Çekim nasıl geçti, hep böyle enerjik misiniz objektif karşısında?
- Harikaydı! Marie Claire dergisi benim için çok özel. İlk moda çekimimi 1997’de yine sizin için yapmıştım. Ayrıca çok sevdiğim bir ekiple bir araya geldim bugün. Emre Ünal’la enmoda.com için de birlikte çalıştık. Ancak o çekim markanın ürünleri ile gerçekleşmiş, bittiğinde ikimiz de daha özgür olacağımız farklı bir çekim daha gerçekleştirmek istemiştik. Dileğimiz gerçek oldu! İbrahim’in yaptığı saç, Gülüm’ün makyajı, Mert’in seçtiği kıyafetler ve Emre’nin fotoğrafları... Daha ne isteyebilirim ki?
Mehtap Elaidi’nin enmoda.com için hazırladığı tasarımların kampanya yüzü oldunuz. Nasıl başladı bu birliktelik?
- Enmoda.com ile daha önce de farklı işlerde bir araya gelmiş, çalışmalarının ne kadar profesyonel ve iyi olduğunu görmüştüm. Mehtap Elaidi ile de aynı şekilde daha önce birlikte çalışma şansım olmuştu. Mehtap’ın hem kişiliğine hem de tasarımlarına bayılıyorum. Bu birlikteliğin yüzü olmam istendiğinde inanın bir dakika bile düşünmedim. Yeni koleksiyonu da çok beğendim, her ne kadar ‘Nişantaşı kadını’ desek de, aslında gün içinde farklı yerlerde olmak zorunluluğu yaşayan, çalışan ama aynı zamanda kendine de zaman ayıran, sosyal, dinamik, bakımlı, hem masum hem de seksi olabilen kadına çok uygun.
Kampanyalar, televizyon programları, oyunculuk... Burcu Esmersoy aranan, talep gören bir yüz. Nasıl yönetiyorsunuz iş bazında kendinizi?
- Danıştığım kişiler bana tavsiye verdiğinde işler hesapladığımız gibi gitmezse, kimsenin kapısını çalıp suçlayamam. Bu yüzden her şeye kendim karar veriyorum.
Zor olmuyor mu bu?
- Annemle babam ben 3 yaşındayken ayrıldıkları için hayatta hep yalnız olduğumu ve olacağımı çok küçük yaşta öğrendim. 25 yıldır tek başıma geçindiğim ve ayakta kaldığım için bu otomatik olarak gelişen bir özelliğim oldu. Her genç kadının, ne olursa olsun işler sarpa sardığında sığınacak bir limanı, geri dönüp gideceği bir anne baba figürü vardır. Bu benim için geçerli değildi ve kavram olarak da oturmadı özüme. Evliliğimde dahi “Artık sırtımı yaslayabileceğim, ortak kararlar alabileceğim biri var” diyemedim.
EVLENDİĞİM ZAMAN DİŞİ OLDUĞUMU FARK ETTİM
Kendinizi karşınızdakine kolaylıkla açamıyor musunuz?
- Açmam. Beni tanıyanların beni çok seviyor olmasının nedeni de bu aslında. İçeride çok acayip bir kadın var ama onu göstermek istemiyor. Spor spikerliği yaptığım dönemde kibirli görünen, duvarları olan bir kadındım. Çalıştığım ortamda benden başka kadın yoktu. Ayrıca kendimi izleyicilere ve çalışma arkadaşlarıma ispat edebilmek için ekstra çaba sarf etmem gerekiyordu. “Bulunduğum yeri hak ettim ve korumalıyım” düşüncesinden kaynaklanan dik bir duruştu o aslında. Hayatıma istediğim şeyleri yerleştirdikten sonra rahatladım ve bu rahatlık hareketlerime, giyim tarzıma, konuşmama da yansıdı. Yine de özel hayatımda o kadar rahat değilim, çok yakınıma insan almam.
Kariyerinizin dönüm noktası spor spikerliği miydi yoksa diğer televizyon programları mı?
- Spor spikerliğine başlamak ve bırakmak! 1997’de güzellik yarışmasına katıldıktan sonra ekrana çıkmam için çok teklif geldi. Bahsettiğim duvarları olan, içine kapanık kadın çok fazla izlenmekten hoşlanmıyordu o zamanlar... Ekran önünde olmadan iki yıl çalıştım. Yöneticilerim geri planda kendime yazık ettiğimi söylüyorlardı hep. En sonunda televizyona çıkma konusunda direttiler ve beni zorla spor spikerliğine başlattılar.
“Memoli” ve “Çocuklar Duymasın” dizilerinde oyunculuğu da denediniz. Devam edecek misiniz?
- Şu sıralar bir dizi projesine ayıracak zamanım yok ama haziranda çekimlerine başlayacağımız, Haluk Piyes’in yazdığı bir dram filminde oynayacağım.
Kadınlar güzelliğinin farkında olduğunda bunu kullanmayı çok iyi bilirler. Siz güzelliğinizi ne zaman keşfettiniz?
- Çocukluğumda erkek gibi olduğum için genç ve alımlı bir kadın olduğumu çok geç fark ettim. Küçükken hep erkeklerle oynardım. Sonrasında da onların ağırlıkta olduğu işlerde çalışan ve yine onların hâkim olduğu bir çevrede var olabilmek için tomboy havasına bürünen bir kadına dönüştüm. Evlendiğim zaman dişi olduğumu fark ettim ben. Geç oldu ama kadınsılığın tadını daha yeni yeni çıkarıyorum ve hâlâ sıkılmadım!
NE YAPARSAM YAPAYIM ÜNLÜ OLACAKTIM ZATEN
Tanınır olmak kimi zaman zor gelmiyor mu size de?
- Bir süre önce astroloji haritamı çıkarıp pin koduma baktılar. 2013’te olmam gereken kişi olacakmışım. Yani ben ne yaparsam yapayım ünlü olacaktım zaten. Ayrıca insanların ilgisi, beğenisi, sevgisi ya da yolda görüp konuşmak istemesi bana o kadar güzel bir enerji veriyor ki... Özellikle annelerin beni beğeniyor olması çok hoşuma gidiyor.
Güzel bulduğunuz kadınların, ortak bir noktası var mı?
- Ben kısrak gibi maskulen kadınları seviyorum. Uzun bacaklı, uzun vücutlu ve erkeksi yüz hatlarına sahip kadınlar... Benim kıstaslarıma göre en güzel kadın Gisele Bündchen. Türkiye’de de Çağla Şıkel’in sert hatlarını beğeniyorum.
Kendinizle özleştirdiğiniz bir kadın var mı?
- Hiç kimse yok ama Grace Kelly’nin hayat hikâyesine hayranım. Külkedisi masallarını çok seviyorum, çünkü bütün kadınlara prenses hayatını yakıştırıyorum. Kadınlar el üstünde tutulmalı bence, prenses gibi muamele görüp, üzerine titrenmeli.
HAYATTA HER ŞEY BOŞ
Kapısını kapattıktan sonraki Burcu Esmersoy’un hayatı nasıl?
- Bir kedim var, Emirgan’da onunla birlikte yaşıyorum. Çok sabit bir hayatım var aslında. Hatta evde televizyonun karşısında, hep aynı yerde oturmaktan koltukta bir çukur oluştu bu yüzden. Uyurken telefonum uzakta durur. Uyandığımda ilk yaptığım salona gidip telefonuma bakmaktır. Daha sonra odamı havalandırırım. Haberleri izlerken kahvaltı yaparım. Sonra çıkıp spora giderim ve gün işte o zaman başlar. Şimdi düşündüm de tüm bunları hep aynı sırada yapıyorum...
Bir dönem aldatıldığınıza dair sayısız haber yer aldı medyada. Etkileniyor musunuz bu tarz haberlerden?
- “Ben üstünde durmuyorsam, siz de dert etmeyin” bakış açısını taşıyorum aslında. Bu yüzden aldatılmayı şikâyet olarak dile getirmedim hiçbir zaman. Çıkan haberlerde sanki bu durumda mağdur olan taraf benmişim gibi yansıtıldı. Oysa şu hayatta beni hiçbir şey şaşırtmadı, şaşırtamaz da. Burcu Esmersoy olmam aldatılmayı büyütmemi gerektirmiyor. Aldatmak başlı başına zayıflık demek zaten. Çok kaygan bir zemin. Bir insanın gözlerinin içine bakarak sizi kandırıyor olması... Bilerek ve isteyerek! Sadece bundan rahatsızlık duyarım. O kandırma eylemi iyiliğiniz için yapılmamıştır çünkü hoşnut olmadığım budur hep.
“Hayatta her şey olur” diye düşünse de kişi, hiç üzülmez mi?
- 30’lu yaşların getirdiği güzelliklerden biri de bu... Hayatta her şeyin boş olduğunu görüyorsunuz. Hastalık ve ölüm dışında, çözümsüz hiçbir şey yok. O çaresizlik hissi üzüyor beni. Onun dışında hiçbir şey fazla üzmüyor artık.
HER KADIN HAYATINDA BİR KEZ EVLENMELİ
Kolay ağlar mısınız?
- Babaannem 2001’de öldü. O zamandan bu yana hiç ağlamadım ben. Ta ki geçen yıla kadar. İzin vermiyordum kendime. Artık serbest bıraktım kendimi. Ağlamak çok rahatlatıcı. İnsanı hafifletiyor.
Aşk için de mi ağlamadınız hiç?
- Hayır! Hâlbuki aşk harika bir duygu. Çok sık yaşamadım ama yaşadığımda çok güzel yaşarım! Kendimi olduğu gibi akışına bırakırım hep. Ayrıca bana göre yolunda gider ya da gitmez, her kadın hayatında bir kez mutlaka evlenmeli. Gelinlik giymek gerçekten çok farklı bir duygu yüklüyor insana. Tek gece de olsa bir prensese dönüşmeli herkes!
Çocuk sahibi olmayı düşündüğünüz bir dönem oldu mu hiç?
- Daha 16 yaşımdayken; “22 yaşında evleneceğim, 24 yaşında da anne olacağım” derdim. Yıllar o kadar çabuk geçiyor ki, o arayı kaçırmışım doğrusu. Evlendiğimde 27 yaşındaydım ve çok istemiştim anne olmayı. Hatta biraz da bu nedenle evlenmiştim. Olmadı. Şu anda böyle bir beklentim yok. Çocuk istersem olur zaten ama bekârım ve çok yoğun çalışıyorum. Ayrıca şu an bunu düşünecek zamanım dahi yok.
İDEAL KADIN DEĞİL İDEAL ERKEĞİM
Güzelsiniz, sarışınsınız, futboldan anlıyorsunuz. İdeal kadın siz olabilir misiniz acaba?
- Bence ideal kadın değil de, ideal erkeğim aslında. Yemek yapmayı hiç sevmem mesela. Muazzam bir yemek masası hazırlamam mümkün değil. Hayatımda hiç kek ya da börek yapmadım ama öğretilirse baklava bile açabilirim.
Erkekte neler arıyorsunuz?
- Fiziksel görünümle değil bana verilen değerle ilgileniyorum sadece.
Peki, size hayatta en çok kim değer veriyor?
- Hayattaki tek dayanağım ablam. Her zaman yanımda olan arkadaşım, en güvendiğim dostum, beni asla yalnız bırakmayacağını bildiğim sırdaşım.
Erkekleri anlamak kadınları anlamaktan daha mı kolay sizce?
- Erkekler mesaj vermiyor. Oysa kadınların söylediklerinde hep bir alt metin vardır ve anlaşılmayı beklerler. Aslında iletişimde sıkıntı yaratan biz kadınlarız. Hâlbuki açık olacaksınız, düşündüklerinizi çekinmeden söyleyeceksiniz. Buna rağmen anlaşamıyorsanız, dönüp gidersiniz. “Ne yapması gerektiğini artık bilmesi lazım” diyerek kendi kendinizi yemenize de gerek kalmaz o zaman. Benim yaptığım da bu. Bir de erkeklerle konuşurken onları çok sıkmadan kısa cümleler kurmak lazım. Dikkatleri çok çabuk dağılıyor çünkü.
30’lu yaşlarda olmak nasıl bir duygu?
- O kadar güzel ki... Kadınlara adeta sihirli bir değnek değiyor ve hayatın bütün sırları çözülüyor... Hem erkekleri daha iyi anlıyorsunuz hem de tam olarak ne yapmak istediğinizin ya da istemediğinizin kararını veriyorsunuz. 30’lu yaşlara gelene kadar aklınız hep biraz karışık. Yılların nasıl geçtiğini anlamadan sürekli bir şeylerin peşinden koşturuyorsunuz. Sonra bir anda dilediğiniz her şey yağıyor adeta. Ben 30’lu yaşlara kadar yaptıklarımın faydasını şimdi görüyorum. Sakin, huzurlu, hırslarımdan arınmış bir şekilde ilerliyorum yolumda. Geleceğe dair daha bilinçli planlar yapıyorum. Salt bu bile çok güzel.
YETERİNCE MUTLU DEĞİLİM
Kendinize en sık sorduğunuz soru?
“Mutlu musun?” diye çok sorarım kendime. Onu arada bir kontrol etme ihtiyacı hissediyorum. Ara sıra ‘mutlu gibi’ hissettiğim zamanlar oluyor ama asıl soru her zaman şu; “Gerçekten mutlu musun?” Şu sıralar yeterince mutlu değilim, çünkü istediğim bazı şeylere henüz sahip değilim. Ancak zamanı geldiğinde o eksiklerin bana geleceğini gayet iyi bildiğim için içim rahat da.
RİSK ALMAYI SEVMİYORUM
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz şu anda?
- Haziranda “Survivor”dan döndükten sonra Çeşme’de sezonluk bir ev kiraladım ve hiçbir şey düşünmeden tatil yaptım. Ardından “Nedir Ne Değildir” ve “En Güzel Bölüm” isimli iki program geldi. “Popstar” yarışmasıyla da çok yoğun bir tempoya girdim ama bu yoğunluk çok iyi geliyor bana, çünkü yaptığım işi seviyorum. Şu anda sosyal hayatım hareketli değil. Evde zaman geçirmeyi özlemişim. Haftanın bir günü mutlaka arkadaşlarımla uzun bir yemek programı yapıyorum. Canım dans etmek istediğinde haftanın bir iki gecesi Münferit’e ya da Ulus 29’a gidiyorum. Bir de benim için alışkanlıklar çok önemli. Gittiğim yerlerden de çok bellidir bu. Tatilde dahi. Aynı yere gidip, aynı şezlongda güneşlenirim. Risk almayı sevmiyorum galiba. Çok ilginç! Bu soruyu sorduğunuzda fark ettim. Sabahları kalktığımda da hep aynı şeyleri yapıyorum, plaja dahi hep aynı merdivenden iniyorum. Restoranda oturduğumuz masada bile yerim değişmez. Diğer insanları rahatsız etmemek adına kendi güvenli ortamımı devam ettiriyorum. Tanımadığım ve bilmediğim yerlerde kendimi güvende hissetmiyorum çünkü.