İçtiğiniz her yudum içki bebeğinizin beynine gidiyor

Güncelleme Tarihi:

İçtiğiniz her yudum içki bebeğinizin beynine gidiyor
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 16, 2006 00:00

"Ara sıra alınan az miktarda bir içki, hamile olsanız bile kesinlikle zarar vermez" sıklıkla duyduğumuz bir söz. Ancak bilim dünyası, artık o kadar emin olmayın diyor. Hamilelikte alkol alınmasının sonuçlarına ilişkin araştırmalarını sürdüren bilim insanları, son yıllarda doğum öncesi alkol hasarının tanımını Fötal Alkol Sendromu (FAS) tanısının ötesine taşıdılar. Ve Fötal Alkol Spektrum Bozuklukları (FASD) diye daha geniş bir yelpazede değerlendirmeye başladılar.

Hamilelikte ara sıra alınan bir kadeh içki bilim dünyasında kafaları iyice karıştırdı. Fötal Alkol Sendromu’nun (Fetal Alcohol Syndrome - FAS) yalnızca anneleri alkolik olan çocukları etkilediği biliniyordu ancak yeni araştırmalar küçük miktarlarda alınan alkolün bile, gelişmekte olan fetüse zarar verebildiğini ortaya koyuyor.

Gelişmeler doğrultusunda bazı hükümetler, hamilelik sırasında içki içilmemesi yönündeki uyarıları daha da keskinleştirme kararı aldılar. Ancak kimileri, bu konuda kesin bir kanıt olmadığını ileri sürerek beklemeyi tercih ediyor. Dolayısıyla hamilelikte ne kadar içki tüketilebileceği konusunda anneye ve topluma verilen mesajlar, bir ülkeden öbür ülkeye ciddi biçimde farklılıklar gösteriyor.

Geçtiğimiz yıl, ABD Sağlık Bakanlığı, hem hamile annelere hem de çocuk sahibi olmayı planlayanlara içkiyi kesinlikle bırakmalarını önerdi. Fransa ve Kanada, hiç içki içilmemesini öneriyor. İngiltere Sağlık Bakanlığı ise "Hamile kadınlar haftada bir-iki kez birer kadehten fazla içki içmemeli" uyarısını revize etmeye hazırlanıyor.

Her ne kadar uyarılar içki limitini giderek kısıtlama yönünde olsa da, görülüyor ki pek çok ülkede hamile kadınların az miktarda içki tüketmesi oldukça olağan. Örneğin 2002 yılında İngiltere’de yapılan araştırmaya katılan hamile kadınların yüzde 61’i gebelikleri süresince haftada bir-iki kez birer kadeh içki içtiklerini söylediler. ABD’de ise bu oran yüzde 13’lere düşmüş durumda.

FAS, annenin hamilelikte alkol tüketimine bağlı olarak çocukta özel doğumsal bozukluklar ve zeka geriliği tablosu olarak tanımlanıyor. Bu çocuklarda başkaları ile kolay iletişim kuramama ya da sonucunu düşünmeden derhal eyleme geçme gibi davranış ve gelişim bozuklukları görülebiliyor. Ayrıca yüz şeklinde de belirgin farklılıklar olabiliyor. Hamilelikte alkol alınmasının sonuçlarına ilişkin araştırmalarını sürdüren bilim insanları, son yıllarda doğum öncesi alkol hasarının tanımını FAS tanısının ötesine taşıdılar. Ve Fötal Alkol Spektrum Bozuklukları (Fetal Alcohol Spectrum Disorder - FASD) diye daha geniş bir yelpazede değerlendirmeye başladılar. Buna göre artık illa çocuğun yüz şeklinin bozuk olması gerekmiyor. Bugün yüz şekline bakılmadan, çocuğun gösterdiği fiziksel, zihinsel ve davranış bozuklukları da dikkate alınıyor.

FAS’lı çocuklar gibi FASD’li çocuklar da aritmetikte zorlanma, dikkat toplayamama gibi sorunlar yaşıyorlar. Bu çocuklar işitsel sorunlar, yeme zorluğu, uyku düzensizlikleri, tuvalet eğitimini geç alma, geç yürüme, hiperaktivite gibi sorunlar da yaşayabiliyor.

FASD, henüz resmi tıbbi tanı literatürüne geçmedi, ancak kimi araştırmacılara göre oldukça yaygın. Washington Üniversitesi’nden Ann Streissguth ve meslektaşları, her 500 canlı doğumda bir FAS vakası görülmesine karşın, FASD oranının ABD’de yapılan araştırmalara göre her 100 doğumda bir olduğunu belirlediler. Başka çalışmalara göre ise bu sayı 300 yeni doğumda bir şeklinde. Her iki durumda da sayı oldukça dramatik. Down sendromu taşıyan çocuklar ise her 800 doğumdan birinde görülmekte.

ALKOLÜN ALINMA

ZAMANI ÖNEMLİ


Streissguth bu konu ile ilgili ilk çalışmalarına 1993 yılında başladı. İlk araştırma, hamilelikleri döneminde haftada 7-14 kadeh içki içen annelerin 7 yaşına gelen çocukları üzerine yapıldı ve bu çocukların aritmetik ve dikkat konusunda sorun yaşadıkları tespit edildi.

Ekip, söz konusu çocukları 20’li yaşlarının başında bir kez daha inceledi ve aynı IQ’ya sahip diğer çocuklarla karşılaştırdı. Bu çocukların daha saldırgan oldukları ve dikkat dağınıklıklarının sürdüğü tespit edildi. Bir diğer dikkat çekici unsur da bu çocukların gençliklerinde içki hatta uyuşturucu bağımlılığının daha fazla olması...

Bir diğer dikkat çekici unsur da hamileliğin hangi döneminde alkol alınmasının çocukta ne tür bir hasara yol açtığının tespit edilmesi. Uzmanlara göre hamileliğin erken dönemlerinde alkol alınmaya başlanması, çocuğun yüz yapısında daha belirgin FAS karakteristikleri oluştururken, daha sonraki dönemde alkol alınmaya başlanması, yüz yapısını, artık oluşmuş olduğu için etkilemiyor ama zihinsel fonksiyonlarına zarar veriyor.

Bilim dünyasında tartışmalar hararetli şekilde sürerken sivil toplum kuruluşları da işe el atmış durumda. Hamile kadınların kesinlikle içki tüketmemelerine yönelik hem ulusal hem de uluslararası kampanyalar sürüyor. "İçtiğiniz her yudum içki, bebeğinizin beynine gidiyor" ya da "Her 100 çocuktan biri annenin aldığı alkolün kurbanı" yazılı panolar, birçok ülkede giderek daha çok görülüyor...

HAFTADA 7 KADEHTEN SONRA FASD GÖRÜLÜYOR

Bilim dünyası, hamilikte alınan içkinin sonuçları konusunda, şu aralar miktar-zarar ilişkisini aydınlatma peşinde. Örneğin Amerika Detroit’te Wayne State University’de iki psikolog Sandra ve Joseph Jacopson, ne kadar doz alkolün zararlı olduğunu araştırıyor. Hamileliklerinde haftada 7 kadehten fazla içki içenlerin çocuklarında FASD’ye bağlı sorunlar tespit edilirken, 7 kadehin (günde 1 kadeh) altında kalanların çocuklarının normal aktivitelerini sürdürdüklerini gözlediler. Ancak burada alkolün hangi koşullarda alındığı (yemekle birlikte mi, önce mi, sonra mı) ve beden metabolizması önem taşıyor. San Diego Devlet Üniversitesi’nden Ed Riley ve meslektaşları ise, manyetik görüntüleme sistemi ile çocukların beyinlerini incelediler. Anneleri çok fazla alkol alan çocuklarla daha az alkol alan çocukların beyin yapılarında ciddi biçimde farklılıklar olduğu tespit edildi

BEYİN EN FAZLA 4 GRUP BİLGİYLE BAŞ EDEBİLİR

Cerrahlar, hava trafik kontrolörleri, otobüs sürücüleri - stresli işlerde çalışan herkes- sürekli olarak hemen çözüm bekleyen çok yoğun bilgi akışına maruz kalırlar. Ancak beyin ne kadar bilgiyle baş edebilir? Avustralya’daki bilim adamları, insanların belirli bir zaman diliminde ancak dört bilgi grubunu işlemden geçirebileceği sonucuna vardı. Bunun üzerindeki bilgi akışı, kafaları karıştırıyor. Böyle bir durumda mantık yürütemedikleri için aldıkları kararlar "yazı-tura atmaktan" öteye geçemiyor.

Queensland Üniversitesi’nden Graeme Halford ve ekibi, öğrencilerine arabalar, kekler veya giysiler hakkında grafikler göstererek bazı sorular sordular. Sorulardan birinde insanların çikolatalı kekleri havuçlu keklere tercih ettiğini gösterir bir grafik sunuluyordu. Ancak, buzlu, yağı alınmış veya kremalı keklerin de bulunduğu seçeneklerin sunulduğu durumlarda insanların tercih derecesi değişiyordu. Denekler, dört parça bilginin sorulduğu soruları doğru yanıtlayabiliyorken, beş parçalı bilgi sorulduğu zaman şaşırıyordu. Halford’un deneyinin özelliği grafiklerin sunuluş tarzıydı. Grafiklerin tasarımına bağlı olarak denekler verileri birleştirmekte zorlanıyordu. İnsanın bilişsel yeteneğinin sınırlarını çizmek, bazı durumlarda yaşam kurtarabilir. Halford bu deneyden elde edilen bulguların, stresli çalışma koşullarına düzen getirilmesine yardımcı olacağını umut ediyor: "Modern dünyada pek çok işin çok karmaşık bir yapısı var. Ve kimse bu karmaşık yapıyla nasıl baş edeceğini bilmiyor."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!