Güncelleme Tarihi:
* Neler hatırlıyorsunuz çocukluk yıllarınızdan?
- Fransa’da doğdum ama bütün tatillerimi Erdek yakınındaki büyük, bahçeli, kümesli bir yazlık evde geçirdim. Büyükannem ve (Türk tarafım olan) baba tarafından kuzenlerim orada olurdu hep. Türkçeyi de böyle öğrenmiş oldum.
* Ailenizde sanatçılar var mı? Kimden almış olabilirsiniz sanatçı ruhunuzu?
- Babaannem Türk sanat müziği solistiydi. Annem ressam değil ama resim yapar. Özellikle annem Türkiye’de geçirdiğimiz aylarda resme çok ağırlık verirdi. Bu tür etkilenmeler yaşamış olabilirim. Ayrıca tek çocuk olduğumdan çok yalnız zaman geçirirdim ve bunun da yaratıcılığıma büyük etkisi oldu.
* Belki çok klişe ama hatırlıyor musunuz elinize ilk fırçayı ya da fotoğraf makinesini aldığınız günleri?
- Çok küçük olduğum için ilk resim yaptığım zamanı hatırlamıyorum, 7 yaş civarı olmalı. İlk siyah-beyaz fotoğrafımın banyosu için karanlık odaya girdiğimdeyse 13 yaşındaydım. Sonuç olarak sanat hayatımın ortasındaydı.
* Nasıl ya da kim keşfetti yeteneğinizi? Ya da belki sizi teşvik eden evde, bir kitapta ya da galeride gördüğünüz bir resim, fotoğraf da olmuş olabilir...
- Birinin keşfettiğini ya da ‘çok yeteneklisin’ dediğini hatırlamıyorum. Ama 14 yaşındayken odamın duvarları resim ve fotoğraflarla kaplandığında, ailem şöyle demişti; “O zaman burayı sana atölye yapıyoruz ve yaşayacak başka bir oda veriyoruz.” Okuldaysa başarılı bir öğrenci olduğumu söyleyemem ama kendime güvendiğim alan buydu ve onu hayatıma geçiriyordum.
* Sanat eğitimi almaya nasıl karar verdiniz? Aklınızda bunun dışında yapmak istediğiniz seçenekler var mıydı?
- Önce sanat tarihi eğitimi aldım çünkü daha erken yaşlarda para kazanmanın ressamlıkla mümkün olmayacağını düşünüyordum. Geçimimi sağlamak için eğitimci olabileceğime inandım.
* Eğitim yıllarınızda ne tür işler üretiyordunuz? Sergide gördüklerimizi çağrıştırıyor muydu?
- Evet, öğrenciyken, bugünki işlerimi çağrıştıran baskılar yapıyordum.
* Mezun olduktan sonra hemen karışık teknikler üzerine mi çalıştınız?
- İlk önce fotoğraf ve resim ayrı ilerliyordu ama baskı ve denemeler sayesinde ikisini aynı medyumda buluşturdum. Yeni mezun olduğumda yerleşik bir stüdyomun olmayışı da yaratıcı yöntemler denememde etkili oldu.
* İki farklı kültürden anne babaya sahip olmanın sanatınıza yansımaları oluyor mu?
- Türk ve Fransız kültürleri, kökleri geçmişe uzanan çok güçlü ve geleneksel yapıya sahip iki kültür. Dolayısla, sırtımı yaslıyorum demeyeceğim ama böylesi bir zenginlikten tabii ki etkilenip besleniyorum.
KİMSESİZ VE ŞÖHRETSİZ İDOLLER
* Türkiye’deki ilk sergide sanatınızı izleyiciyle hangi üslupla tanıştırıyorsunuz?
- Ben çalışmalarımda farklı hikâyelerden anlar sunmayı tercih ediyorum ve arzum, izleyicinin o bir ‘an’a ya da kareye şahit olduğunda içine girip kendi hikâyesini inşa edebilmesi.
* Ne zamandır sergideki işler üzerine uğraşıyorsunuz? Neydi hazırlarken aklınıza takılan sorular ya da sorunlar?
- Sergideki işler için altı ay çalıştım. Ve aklımı kurcalayan asıl mesele kendi çektiğim karelerden oluşan mekânsal işlerle eski figüratif fotoğraflardan oluşan işler arasında kuvvetli bir bağ oluşturabilmekti.
* İşlerinizdeki kişiler hep Fransız mı?
- Hayır Fransız değiller. Yüzde 90’ının kimliği belirsiz. Özellikle uyruksuz ve bağsız olmalarını istiyorum. İkon da değiller. Ama imajlarını büyük ölçekte kullandığımda ikonlaşıyorlar. Aslında onlar bir bakıma hiç kimsesiz ve şöhretsiz idoller. Sadece bazı küçük ölçekli işlerimde Brigette Bardot, Alain Delon ve Marilyn Monroe gibi tanınmış simalar görmek mümkün.
* İşlerinizde daha çok kadınlar dikkat çekiyor. Bunun özel bir nedeni var mı?
- Erkekleri sevmiyorum, gibi bir şey söylemiyorum ama kadın olmaktan gurur duyuyorum. Onları temsil etmeyi seviyorum kullandığım kadın imajlarıyla.
* Eserler beni geçmişe götürüyor; renkler, duruşlarla... Amacınız bu muydu?
- Evet, geçmişe özellikle gönderme içeriyor çalışmalarım çünkü geçmişi açığa çıkararak hâlâ ona dair içimizde bir yerlerde derinliklerimizde yer alan noktalara dokunmak istedim.
* Siyah-beyaz fotoğraf kolajları, boya ve vernik işlerinizin içindeki. Bu yolla yapılmış eserlerle izleyiciyle nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
- Sanırım benim oyunum böyle başlıyor. İzleyicinin tek bir fotoğraf karesine ya da resme bakarkenkinden farklı olarak benim işlerime bakarken merak etmesini seviyorum. Sonuçta gördüğünüz şeyin resim olduğunu biliyorsunuz. Ama aynı zamanda fotoğraf baskı mı, kolaj mı ya da siya-beyaz renklendirilmiş mi gibi sorularla zihinleri kurcalamayı seviyorum.
FRANSA’DA ‘BAYAN WARHOL’ DİYORLAR
Erken dönem baskılarım Warhol’un tekniğiyle benzerlik gösterdiği için ‘Bayan Warhol’ olarak anıldığım doğru ve böyle bir benzetme beni gerçekten onore etmişti. Andy Warhol’un işlerinin görünen pop kültürün yansıma ve eleştirilerinden çok daha derine gittiğini düşünüyorum. Bu bakımdan evet, tarzıyla bir bağ ve yakınlık kurduğumu söyleyebilirim.
BİTPAZARINDAN TOPLANAN FOTOĞRAFLAR
‘Suspended Moment’ ya da tam Türkçesiyle ‘Asılı Kalmış An’ adı, işlerimin fotografik altyapısına gönderme içeriyor. Bir de kullandığım fotoğrafların bir çoğunu Paris başta olmak üzere pek çok ülkedeki bit pazarlarından, eskicilerden topluyorum. Diğer bir deyişle onlar belirsiz anlara aitler.