İçimdekileri anlatmak için hikaye uydurdum

Güncelleme Tarihi:

İçimdekileri anlatmak için hikaye uydurdum
Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 2009 13:04

NTV Yayın Yönetmeni Ömer Özgüner ilk romanı Başkasını Seviyorum’da oldukça ilginç bir konuya el atıyor. Evli erkeklerin saplantılı aşklarına...

Haberin Devamı

İçimdekileri anlatmak için hikaye uydurdum

 

Erkekleri anlamak zordur... Evli erkeklerin yaşadığı iç çatışmaları anlamak ise çok daha zor... Özgüner romanında iyi bir dil yaratmakla kalmıyor, hakiki sevgiyi arayanları da yüreklendiriyor. Anlattığı aşk hikâyesi hayatın içinden. Kitaptaki kadınlar hepimizin çok yakından tanıdığı kişiler.

 

Bir kadının aldatması mı daha ilginç, yoksa bir erkeğinki mi? Kahramanımızın başına gelenlerle, hepimiz olmasak bile bir kısmımız hep karşılaşıyoruz. O olaylar hayatın içinde de fazlasıyla yer alıyor ama romanın farkı hayatta olup bitenlere karşı verdiği özel tepkiden kaynaklanıyor. Bu onu sahte değil, gerçek bir roman yapıyor.

Haberin Devamı

 

/images/100/0x0/55eae067f018fbb8f89c5d29
Yoğun iş temposunun arasında nasıl zaman buldunuz bu romanı yazmaya ve sizi buna teşvik eden içinizdeki can sıkıntısı mıydı yoksa katledilmiş bir duygu mu?

 

Romanı aslında içimden gelen bir dürtüyle yazdım. Çok uzun yıllardır içimde olan bir şeyi yapma isteğinin önüne geçemediğim anda yazmaya başlamıştım bile...

 

Aşk, seven insanın hiçbir zaman yanında olmuyor değil mi?

Aşk, mutluluk gibi bir şey aslında. Bir türlü sürekli olamıyor. Bu yüzden arayışı da hiç bitmiyor. Romandaki karakter de hem aşkın hem de mutluluğun izinde. Beyhude bir çaba içinde yani! Aşkın cinsiyetler üstü olduğu da benden öncekiler tarafından teslim edildi. Ama giderek karmaşıklaştığı da ayrıca fark edilmesi gereken bir durum…

 

Yaşadığımız toplumun en temel özelliği duygusal olması. Sizin kitabınızın duygusunda da bir sahicilik var. Kendi kendinize biriktirdiğiniz, kimseyle paylaşmadığınız şeyleri mi yazdınız?

 

Haberin Devamı

Herhalde her romancı, herkesten kıskandığı şeyleri yine herkese açarak “deşifre” olur. Bir ilk kitap yazarı olarak benim yaptığım çok farklı değildi. İçimdeki duyguları anlatmak için bir hikaye uydurdum. En çok da anlattıklarımın sahici olmasına özen gösterdim. Yavuz karakterini elimden geldiğince yalanlardan ve ikiyüzlülükte arındırmaya çalıştım. Sanıyorum bir hayli

çıplak kaldı!

 

Bütün ilk romanlarda ana karakterler, romanın sahibine benzer. Bu kitap ne kadar otobiyografik özellikler taşıyor?

Olaylar kurgusal. Ama olaylara verdiği tepkiler açısından başta ana karakter Yavuz olmak üzere bütün karakterlere sindiğimi reddedemem. Bu kitapta çağın ruhundan bir şeyler anlatmaya çalıştım. Hal böyle olunca, herkes kitapta kendinden bir şeyler bulduğunu söyledi. İşin doğrusu bu beni mutlu ediyor. Çünkü bazı kadın okurlar da kendilerini Yavuz’a benzettiklerini söyledi. Ruhtan bahsettiğim de böyle bir şey işte…

 

Haberin Devamı

Yavuz siyasi inançlarına hâlâ bağlı, yorgun, yaralı bir solcu ama bir taraftan sınıf atlamak istiyor ve bunu başarıyor. Solcuların hep bir sınıf sorunu var değil mi?

-Kitabın ruhundan bahsederken bir yandan da tekil oluşunun altını çizmek isterim. Çelişki gibi gözüken bu beklentinin anlamı şu: Kadınlar, erkekler, solcular, sağcılar, İslamcılar tek bir blok değiller. Haliyle benim kitabımdaki karakter sınıf atlama çabasında olabilir. Bu bütün solcuları içermez. Aynı şekilde her insan sevgilisine, “Başkasın seviyorum” demez, diyemez. İçi yansa bile. Bu yüzden roman bir istatistik toplamı değil, o istatistiğin ruhu olabilir ancak…

 

Dünyanın en büyük acısı yaşadığımız o ilk aşk acısı değil sanırım. İlk aşk acınızı hatırlıyor musunuz?

Haberin Devamı

Elbette ilkler çok daha acıtıcı oluyor. İlk yanık en zor geçeni her zaman için. Aşk acısına da birçok acıya olduğu gibi alışmak neredeyse imkânsız. Ama insanı aklı, bedeni ve duyguları

zamanla kendi acısını azaltmanın yollarını buluyor. Bu yüzden ilki hep daha derin bir korku ve güvensizlikle hatırlanıyor…

 

Başkasını Seviyorum güzel bir kitap adı. Sizi kimler okusun istiyorsunuz? Var mı kafanızda böyle okur profili?

Herkes okusun isterim. Kimin okuduğundan çok nasıl algılandığıyla ilgiliyim işin doğrusu. Çünkü bazen siz ne derseniz deyin, nasıl istenirse öyle okunmasına mani olamazsınız. Ben bugüne dair bir hikayeyi, basit bir dille anlatmaya çalıştım. Bunu sevecek olan herkesin okumasını yürekten isterim. Kitabın adını yayınevinin genel yayın yönetmeni Deniz Başarır koydu. Malum kitabın giriş cümlesi. Söylendikten sonra çok şeyin yaşanacağının habercisi gibi…

 

Haberin Devamı

Türk medyasındaki edebiyatçılara nasıl bakıyorsunuz? Gazeteci ve romancı yazar denildiğinde aklınıza kimler geliyor?

Kendimde gazetecilikten geldiğim için tarafsız olmam zor. Ama hem bizde hem dünyada gazetecilikten beslenen çok sayıda edebiyatçı var. Zülfü Livaneli, Yaşar Kemal, Perihan

Mağden, Tuna Kiremitçi ilk anda aklıma

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!