İçimde bir öfke var

Güncelleme Tarihi:

İçimde bir öfke var
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 2009 00:00

Melisa Sözen, hasretini çektiği hayatı Mardin’de bulduğunu söyledi.

Haberin Devamı

MELİSA SÖZEN FOTOĞRAFLARI

Elele’ye konuşan oyuncu, “İçimde bir öfke, bir kızgınlık var. Sanmıyorum ki, kimse gidişattan ve sistemden mutlu olsun” dedi. 

Aşksız da idare edebilirim

“Bir Bulut Olsam” dizisi için dokuz aydır Mardin’de yaşayan Melisa Sözen, hasretini çektiği hayatı orada bulduğunu, üzerindeki fazlalıkları attığını söyledi. Elele dergisine konuşan oyuncu, aşk konusunda ise “Güzel bir şey ama olmasa da idare edebilirim” dedi.

Melisa Sözen deyince bir miktar gizemli, hafif melankolik, epey romantik, gündelik yaşamında süssüz püssüz bir kadın canlanıyor kafamda. Bu izlenimlerimin ne kadarı doğru?
- Melisa yer yer parçalı bulutlu, yer yer güneşli, kimi zaman sağanak yağışlı, kimi zaman karlı... Kendim için tamamen melankolik ya da çok eğlenceli diyemem. Ama kolay uyum sağlayan biriyim ve genelde hep iç sesimi dinlerim. “Ne hissediyorum?” diye kendime sorarım. Bir yerde olmak istemiyorsam, olmamaya çalışırım. Kendimle olan bu bağımı asla koparmam. Ve güne nasıl uyanırsam, öyle giyinirim. 

Canlandırdığınız roller mi sizi olgun gösteriyor, yoksa o sizin kendi olgunluğunuz mu?
- Genel olarak olgun ve sabırlıyım. Temmuzda 24 oluyorum. Eskiden çok büyük yaşlar gibi gelirdi 20’ler... Ama yaşa takılmıyorum. Zaman kavramının dışında kalıyorum. 

“Bıçak Sırtı”nda kendinizden 10 yaş büyük birini canlandırmıştınız. Şu anda altı yaş küçük birini oynuyorsunuz. Sizin için düşünülen yaş skalası oldukça geniş. Bu, her genç oyuncunun isteyeceği bir şey, değil mi?
- Elbette! Benden büyük birini canlandıracağım zaman “Uyum sağlayacak mıyım?” diye endişe etmiştim, zamanla oturdum role. Zaten farklı karakterleri canlandırmayı istiyorum. Rol anlamında kısıtlanmayı çok da sevmiyorum.

“Bir eşcinseli de oynarım” demişsiniz...
- Bana “Eşcinseli oynar mısınız?” diyorlar, “Evet” diyorum. Daha gençmişim, demişimdir. Ama bence konuşulmamalı böyle şeyler. Senaryo önünüze geldiğinde anlarsınız zaten oynayıp oynayamayacağınızı. 

Narin karakteri ile ilk tanıştığınızda, neler düşünmüştünüz? a) Zor bir rol b) Benim için çocuk oyuncağı...
- Senaryoyu ilk roman, kitap okur gibi okuyorum, dışarıdan bir gözle... Sonra içselleştirip değerlendiriyorum. Zamansız, mekânsız, çok masalsı bir hikâye “Bir Bulut Olsam”. Karikatür karakterlerin olmadığı, kimsenin salt iyi ya da salt kötü olmadığı, her karakterin iç dünyasının zengin olduğu, hem duygu hem de matematiksel olarak çok doğru işlenmiş ve insanın içini burkan bir hikâye. Hem çok hayali hem çok gerçekçi, hem çok yumuşak hem çok sert.

Narin’in yerinde olmak elbette zor ama Mustafa’nın işi de hiç kolay değil. Gerçek hayatta Mustafa’nın yerinde olsaydınız...
- Ne yapardım, hiçbir fikrim yok! Böyle şeyler için büyük konuşmamalı. An içerisinde, yaşarken, şartlar eylemleri doğuruyor.

Böyle bir tutku, saplantılı bir aşk yaşamadınız anlamına mı geliyor bu yanıt?
- Bilemiyorum!

“Hayatımda aşk olmasa da ben mutlu olabilirim” diyebilir misiniz?
- Evet, tabii ki biri olmayabilir ve idare edebilirim, ama aşk güzel bir şey. Oluyorsa olsun! Olmadığında da niye olmadığını kurcalamam.

GÜZELLİK YETENEKLE ORANTILI OLAMAZ

Oyunculuk nereden çıktı? Neden bankacı, avukat, doktor değil de oyuncu?
- Yapmaktan en çok keyif aldığım, en iyi yapabildiğim şey bu. Farklı şeyler yaşamak için bir ömür yetmediğinden, oyunculuğu seçtim. Her şey olabileceğin tek şey, oyunculuk! 

Hiç, “Ya bir gün aranan bir oyuncu olmazsam...” şeklinde endişeleriniz var mı?
- Hayır, çünkü ben oyunculuğu keyif aldığım için yapıyorum. Getirisini de, götürüsünü de düşünmüyorum şu an. 

Oyunculuk için güzellik şart mı sizce?
- Hayır değil. 

Ama güzel kız-yakışıklı erkek dizilerinin daha fazla izlendiği bir efsane değil.
- En azından benim gerçekliğimde durum böyle değil. Bazen fiziksel özellikleriniz bir role uymayabilir, kabul ediyorum. Ama kusursuz, Barbie bebek gibi olmak iyi oyunculuğu beraberinde getiremez. Yetenekle doğru orantılı olamaz. 

Güzellik kavramı size ne ifade ediyor?
- Geçen gün Mardin’de Naz adında bir kız çocuğu gördüm. Annesine sevgiyle bakıyordu. O bakışı, o masumiyeti anlatamam. Oydu güzellik benim için.

Estetik kaygılarınız var mı peki?
- Gözaltı kırışıklıkları, saçların beyazlaması gibi şeyleri kafama takmam. Hatta o yaşanmışlıkları seviyorum. Ama bazen kalkıp da, “Yok, bugün olmamışım” dediğim günler oluyor. “Şu an estetik yaptırmam” diyorum ama 10 sene sonra ne derim, bilmiyorum. Sanırım sağlıkla ilgili bir sorunum olmadığı sürece yaptırmam.

Ekranda çok daha zayıf görünüyorsunuz, aslında ideal kilodasınız. Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
- Ben yemek yapmayı da, yemek yemeyi de çok severim. Ama etobur değilim. Et de severim ama sebzeyi daha çok tüketirim. Hiç diyet yapmadım. “Çemberimde Gül Oya” zamanında 67 kiloydum. Ben bir de, belden aşağı doğru genişliyorum kilo alınca. Ergenlikten geçiş dönemiydi sanırım. Spor yaparak verdim o kiloları. Şu sıralar, Mardin’de şartlara uygun olarak spor yapmaya çalışıyorum. 10 şınav çekebiliyorum.

BELLİ HIRSLARIN İÇİNDE GRİLEŞTİK 

Mardin’e uzanırsak, bu şehir size neler öğretti?
- Daha süreç tamamlanmadı ama şu anda üzerimden fazlalıkları, omzumdan yüklerimi atmış gibiyim. 

Fazlalıkları derken...
- Büyük şehirlerde, belli karmaşanın, belli hırsların içinde grileşmiş insanlarız biz. Mardin’de önce yalnız hissediyorsunuz kendinizi. Kendinizle baş başa kalıyorsunuz. Kendimle kaldıkça, yaşarken edindiğim, başkalarında aldığım aitliklerden kurtulup, “Ben aslında nasılım, benim başkalarıyla kurduğum ilişkiler nasıl daha sade, daha gerçek, daha sabırlı, daha hoşgörülü, daha kendime dönük olabilir” diye düşünmeye başladım. Mardin’de yaşayan insanların yüzlerinde başka bir huzur, başka bir güç, başka bir sevgi var. Ve onlar bunu paylaşmaktan çekinmiyor. Ben de kendimi daha iyi hissediyorum oradayken. 

Bir çeşit Uzakdoğu felsefesi gibi bir şey mi Mardin’de kazandıklarınız?
- Körü körüne inandığım şeyler yok. İnanç çok içsel, doğarken var olan, kişisel bir şey. Ve bence şekillendirilmemeli, bir kalıba sokulmamalı. Ben çok inançlı bir insanım. Hayata, var oluşa olan inancım çok yüksek. Hayatı, yaşamayı seviyorum. Göremediğim, bilemediğim şeyleri de seviyorum. Mardin gibi yerlerde o temizliğe daha yakın hissediyorsunuz.

Haberin Devamı

GELİN OLMAK GİBİ BİR HAYALİM OLMADI

Haberin Devamı

Küçükken “Ben büyüyünce gelin olacağım” mı, yoksa “Asla evlenmeyeceğim” mi diyen tarafa yakındınız?
- Gelin olmak gibi bir hayalim olmadığını biliyorum. Şimdi de “Aman da evleneyim, gelin olayım” demiyorum. Bunlar, pek programlı şeyler değil benim için. Bir şey olacaksa kendiliğinden olur. Bende durum böyle! 

Bir erkekte sizi en çok ne etkiler?
- Belli kıstaslarım yok. Genelleyecek olursak, kendi kendiyle kalabilmeyi başarabilen insanlarla kurulan ilişkiler daha sağlıklı oluyor. Biri sizi sevdiğinde kendinizi sevip, biri sevmediğinde sevmiyorsunuz. İnsanın doğasında böyle bir özgüven eksikliği var. Ancak, insanın kendi kendine yetebildiği, kendi kendiyle mutlu olabildiği noktada, başka biriyle kurduğu ilişki de daha sağlıklı oluyor. Çünkü birini, seni sevdiği için sevmiyorsun o zaman. 

Peki, bu düşünce tecrübeyle sabit mi?
- Tabii ki ben de süper özgüvenli değilim. Kendimi güçsüz hissettiğim, birinin desteğine ihtiyaç duyduğum dönemlerim oldu. Ama evet, zamanla şunu fark ettim: İnsan yalnız bir varlık!

Haberin Devamı

İÇİMDE BİR ÖFKE BİR KIZGINLIK VAR

Facebook, Google, msn pek çoğumuzun hayatının olmazsa olmazları içerisindeki yerlerini aldı. Sizin internetle yakınlık durumunuz nedir?
- Ben, bana atılan bir mail’i bir ay sonra görüyorum. Çünkü hâlâ bana mail atanın bunu arayıp haber vermesi gerektiğini düşünüyorum. Son zamanlarda haftada bir mail’lerimi kontrol etmem gerektiğini öğrendim, hepsi bu! 

Peki siyaset? “Çemberimde Gül Oya” bir dönem dizisi olduğu için size bu açıdan pek çok bilgi kazandırmıştır elbette. Şu anda, siyasetle ne kadar ilgilisiniz?
- Ülkenin gidişatıyla ilgili elbette söylenecek çok şey var. İçimde bir öfke, bir kızgınlık var. Sanmıyorum ki, kimse gidişattan ve sistemden mutlu olsun. Ama şöyle bir gerçek var, “Bu niye böyle?” diyebilmem için, bu konuyla ilgili bir şeyler yapmam gerekir!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!