Güncelleme Tarihi:
Dizilerde canlandırdığı kötü karakterlerle adını duyuran genç oyuncu Özgül Kavruk, "Gerçek hayatta nasıl birisiniz?" sorusuna şu ilginç yanıtı verdi: "Gerçek hayatta iyiyimdir herhalde bilemiyorum. Aslında bazen içimde bir canavarın var olduğuna inanıyorum. Galiba bu canavar oyunculuğumla ortaya çıkıyor. Yapamadığım şeyleri dizide yapıyorum. Kendimi bu şekilde tatmin ediyorum."
Sizi önce model olarak tanıdık. Daha sonra oyunculuğa geçiş yaptınız. Sanat dünyasının hır gür eksik olmayan ortamında hep aynı çizgide nasıl kalabildiniz?
- Çok disiplinliyim. Bu başarıyı giderek artırmanın temelinde bunlar yatıyor. Disiplin, profesyonellik ve doğru yaşamak... 2004 yılından beri modellik yapmıyorum. Bütün ağırlığımı oyunculuğa verdim. Çünkü o yıllarda mankenlik camiasındaki kalitenin düşüşü beni rahatsız etti ve yeteneğim olduğunu hissetiğim oyunculuğa soyundum. Fakat bu dönemde oyunculuğun prim yapmak için kullanılmaya çalışılması da beni rahatsız etti. Kendisine oyuncu diyen ancak oyunculuğu bir meslek olarak görmeyip gündemde kalabilmek için kullanan tipler var artık.
Senaryoya inanmak önemli
Birçok kadın sanatçının ağız birliği etmişçesine "Yönetmene ve senaryoya inanırsam kamera karşısına her şekilde geçebilirim. Gerekirse soyunurum da öpüşürüm de" demesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Tabii ki bir işe başlarken yönetmene güvenmek çok önemli, çünkü yönetmen o işin başıdır. Dolayısıyla yönetmene inanmak çok önemli. Senariste inanmak da çok önemli çünkü hikayeyi en başta o ortaya çıkarıyor. Herkesin kriterleri vardır. İnandığın şeyi yapmak doğru ve benim için de geçerli. Ama benim için "Yönetmene, senariste inandığım için her şeyi yaparım" gibi bir yaklaşım söz konusu değil. Ben aldığım kararları hep öznel olarak o durum için alırım. Mesela sevişme ya da öpüşme sahnesi için hiçbir zaman "Çekerim" ya da "Çekmem" demem. Yeri gelir çekerim, yeri gelir çekmem.
Bazı oyuncuların "Şu yönetmenin yönettiği bir filmde şöyle bir karakteri canlandırmak isterdim" gibi bir takıntısı vardır ya... Sizde de böyle bir takıntı var mı?
- Bugüne kadar çok başarılı yönetmenlerle çalıştım. Çalışmak istediğim ve şu ana kadar çalışamadığım iki yönetmen var. Biri Yavuz Turgul, diğeri ise Çağan Irmak. İkisi de tarz olarak birbirinden çok farklı ama ikisini de kendi tarzları içinde çok başarılı buluyorum. Karakter seçimi konusunda bir ayrımcılığım yok sadece uzun süredir hep kötü karakterleri canlandırdığım için -ki bundan çok zevk alıyorum- değişik bir şeyler yapmayı isterim. Sonuçta insan her gün makarna yiyemez. Bu tarz bir soru sorulduğu zaman aklıma gelen birbiriyle taban tabana zıt iki karakteri aynı kişide canlandırmak.
Bir şizofrenden bahsediyoruz...
- Evet, dünyanın en kötü karakteri ile en masum karakterini içinde barındıran ve her iki karakterin de birbirinden haberi olmayan bir tiplemeyi konuşuyoruz.
Sizin şu meşhur kötü kız tiplemelerinize gelelim biraz da...
- Sonuçta her dizide kötü birisi vardır.
n Onu canlandırmak da hep size düşüyor ama...
- "Böyle mi Olacaktı", "Gurbet Kadını" ve "Nehir"de zehir zemberek kötüydüm. "Rüyalarda Buluşuruz"daki kız o kadar kötü değildi aslında... Salaklığa varan bir saflığı vardı. En son "Doktorlar"da rol aldım. Oynadığım son dört dizide de kötü karakteri canlandırdım.
"Doktorlar" dizisinde de kötü müydünüz?
- Evet kötüydüm... Kötüydüm derken Doktor Bilge karakter olarak kötü bir kadın değil. Çok iyi bir doktor. Türkiye’nin en iyi kadın doğum uzmanlarından biri. Hastaları ile çok ilgili, mesleğine aşık bir doktor fakat eski kocasına da aşık. Eski kocasının başka bir ilişki yaşaması onu deli ediyor. O yüzden kötülük yapıyor kadın, yani kocasını geri almak için yaptığı şeyler bunlar.
Neden hep sizi kötü kadın rolü için seçtikleri konusuna dönsek...
- İyi oynuyorum. (Kahkahalar)
Peki, gerçek hayatta nasıl birisiniz?
- Gerçek hayatta iyiyimdir herhalde bilemiyorum. Aslında bazen içimde bir canavarın var olduğuna inanıyorum. Galiba bu canavar oyunculuğumla ortaya çıkıyor. Yapamadığım şeyleri dizide yapıyorum. Kendimi bu şekilde tatmin ediyorum.
Reklam için polemiğe girmem
Sanat camiası birbirine giriyor. Örneğin Hande Yener’le Serdar Ortaç’ın ’Bakkal şarkısı’ kavgası hálá dillerde...
- Belirgin özelliği olmayan insanlar kavga edip, reklam yapmak için dikkat çekmeye çalışıyor. Bu insanlar genelde müzik sektöründe olan insanlar... Onların magazinel olmaları bir yere kadar doğru. Ben magazinel bir yönümün ağır olmasını istemiyorum çünkü bu oyunculuğumu etkiler. Benim özelim hakkında insanların ne kadar çok bilgisi olursa canlandırdığım karakterlere inanmaları o kadar zor olur.