Güncelleme Tarihi:
Dediğim gibi, bir teknik sorunu oldu, pazartesi günü, Hürriyetim yarım yamalak yayınlandı, ben de yazamadım. Ve siz bu satırları okurken, muhtemelen havada olacağım.
Programımı tam yapmadım, ama Kars, Sarıkamış, Eleşkirt, Ağrı... şöyle dört beş günlük bir tur yapıp, pazar döneceğim inşallah. Salaş otellerde uyuyacağım, tipi altında, virajlı dağ yollarında, sigara dumanından göz gözü görmeyen döküntü otobüslerle gezeceğim, köy kahvesine oturup “Bir çay, yanında kaşık da olsun!” diyeceğim...
Bu söylediklerim sizin için bir şey ifade etmeyebilir. Hatta “Bu karda kışta, Doğu’nun yolları, buz gibi oteller, hışır hışır battaniyeler, leş gibi kokan, dumanlı otobüsler... Allah muhafaza!” diyebilirsiniz.
Ama inanın bana, içim kıpır kıpır.
Kars’a, Selim’e, adını ne akla hizmetse Akyaka diye değiştirdiler, Kızılçakçak’a, Digor’a, Ağrı’ya, Eleşkirt’e, Doğu Bayazıt’a, Patnos’a ... ne bileyim, kader ve otobüsler beni nereye götürürse, Doğu’ya gideceğim diye benim için kalkıyor, içim!
Sevdiniz mi, benim gibi bir İstanbullu’nun bile burnunda tüter Anadolu.
Size “neredeysem oradan” yazmaya, yazdığımı bir yolunu bulup Hürriyetim’e geçmeye çalışacağım. Kolay olmayacak, biliyorum. Onun için, az yazarsam, hatta yazımı geçemezsem, ne olur kızmayın!
Borcum olsun!
*
Not: Bir de, oralardan, yorumlarınızı, belki de e-postalarınızı göremeyeceğim, bilginiz olsun.