Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 1998 00:00
Şarkı söyle, uzun yaşa!..30 yıllık dostum Profesör Aydın Kargı, ‘‘Bir dubleden fazla içki yok... Kırmızı et, yağlı
yemek, proteini fazla yiyecekler de yok... Sigarayı bırakmanı sana 30 yıl önce söylemiştim zaten!..’’dedi. Sol ayağım, iki haftadır davul gibi şişmiş, pabuca sığmıyordu. Yürüyemediğim için aslında hayatımdan memnundum. Zaten, yürümekten nefret ederim. Ama çok fena ağrıyordu meret!..‘‘Bu dediklerini yapmazsam ne olur?..’’‘‘Açık söyleyeyim, gidersin...’’‘‘Ben sigarayla içkiyi bırakırsam zaten üç günde giderim. Biz de seni iyi hekim bellemiştik!..’’‘‘Edepsizlik etme, seni tedavi etmeye çalışıyorum!..’’‘‘Doktorun iyisi, adama sigarayı içkiyi bıraktırmadan tedavi eder.’’Elimdeki sigaradan öfkeyle bir nefes çektim, sigara yarılandı.‘‘En önemlisi, sinirlenmek de yok. Kalbinin teklemesi, damarların bozulması daha çok sinirden. Hayatında içki ve sigara kullanmamış hastalarım var. Kalbinin ve damarlarının durumu senden beter. Stres, en büyük bela!..’’‘‘Pekiyi, sinirlenmemeyi nasıl becereceğim?..’’‘‘Benim taktiğimi dene... Tam sinirleneceğin zaman, bir şarkı söyle!..’’Aydın, davudi sesiyle mahur makamından bir şarkıya başladı.‘‘Ben, çiftliğe indim gittim, a nineem amaan durmadaan...’’‘‘Vah vah!.. Demek insanları kese biçe doktor milleti sonunda hoplatıyor!..’’‘‘Sol yanımdan vurdular beni kıymadaan...’’Aydın Kargı, kalp ve damar cerrahıdır. Her iki doktordan birisi gibi de müzisyendir. Keman çalıp güzel şarkı söyler.‘‘Şarkı söylerken saz da çalarsam daha az mı sinirlenirim dersin?’’‘‘Aklınca benimle dalga geçiyorsun ama, bu konuda dünyanın en ünlü psikiatri uzmanlarının makaleleri var. Sinirli bir ruh hali içinde şarkı söylemek, yabancılaştırıcı etki yapıyor. Yani, o andaki konsantrasyonun kırılıyor normale dönüyorsun. Ölenin arkasından niye konuşur gibi değil de makamla dua okunur?.. Yakınlarını acılı durumlarından çıkarıp sakinleşmelerini sağlamak için!..’’‘‘Ben, şimdi bu topal bacağımla buradan nereye gidiyorum haberin var mı?..’’‘‘Nereye?..’’‘‘Mahkemeye!.. Şevki Yılmaz, karikatürlerimden ötürü bana hakaret davası açmış... Hem de üç tane!..’’‘‘Bir bahar akşamıı rastladıım sizee...’’‘‘Aydın kes şu konseri, fena yapacağım haa!.. Zaten öfkem burnumda!.. Adam, bütün kurumlarına puştlar, pezevenkler dediği laik düzenden dava yoluyla hala para tırtıklamaya çalışıyor. Üstelik, tabanları yağlayıp kaçmış, o güne dek gavur dediği Helmut Kohl amcasının bacaklarının arasına saklanmış... Yüze bak yüzee!..’’‘‘Öfkelenip tansiyonunu fırlatacağına, patlat bir uzun hava!..’’‘‘Ne yani, yargıç bana Şevki Yılmaz'a eşek dediniz mi diye sorunca, ben de ‘‘Evlerinin önü nane... Ben kül oldum yaane yaane...’’ mi diyeceğim? Belki, mapusanelere güneş doğmuyor bozlağı daha iyi gider!’’Aydın, ‘‘Gidelim Göksu'ya bir alem-i ab eyleyelim’’ diye mırıldanarak gitti. Aslında, haklı olduğunu biliyordum. Osmanlı'da bile delileri müzikle tedavi ediyorlardı. Sigarayla içkiyi bırakmaktansa, şarkı-türkü gezmek evlaydı.*Gazeteye gelirken, arabasını parçalamak pahasına bir burun daha öne geçmeye çalışan araba sahiplerine camdan kafamı çıkarıp sırasıyla şu şarkı ve türküleri söyledim:Yine bir gülnihal, aldı bu gönlümü...Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık...Asmam çardaktan, suyu bardaktanBi yol öpeyim de gocaman gız ilimon göbekten...Ben armudu dişledim...Manda yuva yapmış söğüt dalına...Sürücülerden kimi kafayı üşüttüğümü sandı, kimi ‘‘Kendini buralarda harcama moruk... Git kendine bir klip çektir, bu sesle köşeyi dönersin!’’ dedi. Yalnız mandalı türküyü söylediğim genç irisi herif, arabasından inip inip üstüme yürüdü. Ben de ‘‘Karakolda ayna var’’a geçtim...*Gazetede şarkı söylememi gerektirecek bir olay olmadı. Yalnız gazeteleri ve
haber gündemini okurken iki yürük semai icap etti. Bir ara, koridorda ‘‘Kanaryam güzel kuşum...’’ şarkısını söylerken spor yazarımız eski Fener'li Kaptan Ziya;‘‘Eğlen bakalım abi, o monşerle şampiyon olunmayacağını ben daha sezon başında yazmıştım’’ dedi. Bir de Tamburi Mustafa Çavuş'un Hisar Buselik ‘‘Dök zülfünü meydana gel...’’ şarkısını söylerken Yazı İşleri Müdürümüz Fikret Ercan kötü kötü baktı. Halbuki, alınmasına neden yoktu. Dikkatle bakılınca başında hala saç olduğu görülüyordu. Tam Yesari Asım'ın ‘‘Saçlarıma ak düştü’’sünü söylüyordum ki, Ertuğrul Özkök'ü görünce içimden söylemeye devam ettim. Bu şarkı-terapinin bazı sakıncaları vardı.*Aslında, Aydın haklı çıkmıştı. Artık eskisi gibi sinirlenmiyor, burnumdan solumuyordum.Akın Birdal'ı mı vurdular?Gülyüzlülerin şevkine gel, nuş edelim gel aman aman...320 kanun tasarısı rafta beklerken Meclis esnafı aylarca tatile mi çıkıyormuş?Ada sahillerinde bekliyorum...Deniz Baykal, yine bir cevher mi döktürdü?Tennennii... Tennennennii... Tenenaa...Dolar 260 bine yelken mi açtı?..Islıkla Rumeli Karşılaması.Yolda yürürken kadınlı erkekli magandalar üstünüze çıkıyor ve böğrünüze çarpıyor, hatta hasta ayağınıza mı basıyor?..Dağdan kestim kerresteKuş besledim kafeste...Şarkılar sayesinde gerçekten sakin ve huzur dolu bir adam olmuştum.*Karşımdaki polis, telefonla konuşuyordu.‘‘Oğuz Aral adındaki adam sizin kocanız mı?.. Şu anda kendisi Levent Karakolu'nda. Gelip almanızı rica ediyorum.’’‘‘........’’‘‘Hayır... Hayır kocanıza bir şey olmadı. Az daha olacaktı da biz araya girdik.’’‘‘........’’‘‘Bir arabanın kapısını tekmelemiş. Merkez Şarküteri'nin camını kırmış, manavın kafasına da patlıcanla vurmuş. Bütün bunları yaparken de gazel atıyormuş.’’‘‘........’’‘‘Hayır efendim, esnaf kocanızı eskiden beri tanıdığı için şikayetçi olmadı. Kendisini oraya buraya daha fazla saldırmasın diye karakola getirdik. Yaşlı adam, birisi bir şey yapabilir.’’‘‘........’’‘‘Evet, duyduğunuz ses kocanızın sesi... Ama vallahi dokunmadık bile... Şimdi uzunhava okuyor. Demin komiserin masasına çıkıp ‘‘Yine de şahlanıyor aman, kolbaşının kıratı’’nı söylüyordu. Zor bela aşağıya indirdik ama, bir türlü susturamadık. Bir an önce gelip almazsanız hastaneye göndereceğiz. Millet karakolda adam boğazlıyoruz sanacak!..’’*Eve dönerken Tolga dişlerinin arasından ‘‘Kara bahtım kem talihim, taşa bassam iz olur’’ uzunhavasını söylüyordu.
button