Güncelleme Tarihi:
Biriyle tanıştığında ilk intiba önemlidir denir. Gören insanlar için bu daha çok nasıl göründüğü, kıyafeti, jestleri, mimikleri, davranışlarıdır. Görmeyenler için ilk intiba nasıl oluyor?
Beklemediğiniz anda biri “Merhaba” derse işte o zaman gerçek intiba ortaya çıkıyor. Ona bakıp, an gereği dokunup, onu duyup ya da durum gereği kullandığınız duyunuzdan aldığınız veriye bağlı olarak oluşuyor gerçek intiba. Yani ses, koku ve doku
ilk intibayı bırakıyor bana ve bu intiba üzerinden devam ediyorum. Sonrasında ne hissedersem genelde direkt soruyorum. Planlanmış bir tanışma varsa ilk intibayı düşünmem çünkü bir önyargıya düşebilirim o kişi hakkında.
Çok bariz bir güvensiz hareket olmadığında hemen güvenirim insanlara. Çok da yanılmadım bugüne kadar. Ama içimde ufak da olsa hep bir endişe olmuştur. Bu endişenin süresi karşımdakinin hal, hareket ve mimiklerine bağlıdır. “Mimikleri nasıl görüyorsun” diye sorabilirsiniz ama yüz ifadeleriniz ağzınızdan çıkıyor. Nefes alışınız bile bir ifadedir bana göre. Yürüyorsak temponuz, konuşma hızınız, kelimeler, tonlamanız, konuşurken nereye baktığınız ve daha birçok şey yani…
◊ Elektrikler kesilince birkaç dakika karanlıkta kaldığımızda bile ne yapacağımızı bilemiyoruz. Tam tersi bir şekilde sen de bir anda görmeye başlasan panik olur musun?
Birdenbire görmeye başlama düşüncesi korkutuyor. Şu an ben bile bıraktığım gibi değilim görsel olarak, kendimi beğenmeyebilirim, hatta eşimle ilgili bütün fikrim değişebilir, görsel anlamda tabii ki. İstanbul ve dünya da benim bıraktığım gibi değil. Hepsi bir travmaya dönüşebilir ve kabul edemeyebilirim. İki ömür yaşadım yani ikinciyi yaşıyorum şu an, üçüncüye başlama düşüncesi bile korkutuyor. Tabii ki tekrar alışırım zihnen ama harekete ve davranışa dönüşmesi yıllar sürebilir. Doğuştan kör olanlar için genelde merak konusudur nasıl bir şey acaba görmek diye. Sizin kör olmanız nasıl bir travmaysa onun görmeye başlaması aynı travmadır bence. Hatta çoğunun eski hayatına dönmek istemeyeceğini düşünürüm. Ama bu benim fikrim.
En çok görmek istediğim şey kendim. 20 yıldan fazla oldu Harun Sarıkaya ile aynada görüşmeyeli. Kendimi görsem beğenir miyim, merak ediyorum. Rahmetli babaannem geliyor aklıma; “Oğlum insan kendini beğenmezse çatlar, ölür” derdi. Keşke görsem dediğim zamanlar en çok sinirlenince oluyor. “Ulan seni bir görseydim” diye başlıyor cümleler genelde.
◊ Görmeyen biri nasıl âşık oluyor?
Nasıl âşık olunurun net bir cevabı yok. Benim için ilk soruda bahsettiğim doku, koku ve tabii ki sesten yakalayan ve yakalandığımı fark etmeden, yani doğal halde ve andayken bu duyulardan aldığım veriler âşık ediyor. Yani kontrolsüz, doğal haller beni etkiliyor. Fiziksel görünüşün bir önemi yok bende, her şey tamamen duygusalda gerçekleşiyor. Kahrolası bir Balık burcuyum, belki de ondan böyle oluyordur.
Kıyafetten hiç bahsetmedim, çünkü hiç beni ilgilendirmiyor kıyafetiniz. “Merhaba” deyip uzattığınız elinizi tutunca kıyafetinize verdiğiniz önem anlaşılıyor ama benim için. Kokunuz, dokunuz ve sesiniz… Sonra bir görüntü oluşuyor tabii ki, çünkü ben sonradan kör oldum. Tam görme yaşayan biri değildim ama gördüğüm şeye dair bir hayalim oluyor. Ama bu hayal herkesle olmuyor. Kimi hayal edip etmeyeceğime karar veren ben değilim gibi aslında. Bilinçaltının kodladığı, benim önceden farkında olmadan kurduğum profillere yakın sesler birden beliriyor aklımda galiba. Etkilendiğim bir koku ya da ses duyunca da döner bakarım. Ama aslında ben gerçek görüntüye değil, aklımda yarattığım profile bakıyorum; gördüğüm zamanki bedensel alışkanlıktan dolayı. Sonra gülüyorum yine unuttum kör olduğumu diye...
◊ Görme engelli oluşunla ilgili insanlardan duyduğun ve seni en çok şaşırtan, güldüren, üzen yorumlar neler?
En çok güldüğüm şey yanımdan geçerken “Geçmiş olsun” diyenler ve haline şükredenler. Bazen de konuşurken “Korkmayın, kör olmak o kadar da zor değil, ben öğrendim, siz de öğrenirsiniz” diyorum. Hemen bir “Allah göstermesin” geliyor cevaben. “Zaten göstermiyor” diyorum, hep birlikte gülüyoruz. Bazen de gözüm görmüyor evet ama kulağımın duyduğunu unutup benim hakkımda konuşanlar komik geliyor. En ilginç soru da yolda biri tarafından yakalanıyorsunuz ve “Nereye gideceksin” diyor. Kötü niyetli değil ama rahatsız edici. Size hiç soran oldu mu mesela? Üzüldüğüm şeyse bir şeyi biliyor olmama rağmen karşı tarafın buna inanmakta zorlanması, “Ama siz görmüyorsunuz, nasıl bilebiliyorsunuz” demesi.
Genelde acaba şöyle biri midir diye düşündüğümde daha çok yanılıyorum. Kendi kendine oluşan imgelerde yanılmıyorum ama. Bilinçaltında daha önce kodlanmış imgeler bunlar, genelde gerçeğe yakın çıkıyor.
Tabii ki yetmez. Çünkü bir şey duyarsanız ya da size biri dokunur, normalin dışında bir durum olursa hemen gözlerinizi açıp bakarsınız. Tam olarak anlayabilmeniz için her durumda kör olmanız gerekiyor; yani yangın da çıksa, deprem de olsa, birisi size vursa da… Bunu da sadece İstanbul Diyalog Müzesi’nde yapabiliriz birlikte…