Güncelleme Tarihi:
Sen aslında kimsin?
-Ben aslında serbest çevirmenim. Daha önce Superonline’ın destek koordinatörüydüm. İlk ‘geek’ olarak tanımlanmaya da o zaman başladım. ‘Geek’lik o zamanlar sadece çizgi romana bağlanmıyordu, ne yaptığı anlaşılmayan insanlara da deniyordu. Sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi Yaratıcı Yazarlık Bölümü’nde okudum. Üzerine Bilgi Üniversitesi’nde Sinema TV geldi. O arada sinema yapmaktansa sinemayla ilgili konuşmanın daha çok hoşuma gittiğini fark ettim. Bir kanal açtım. İnsanların da bu tip kanallara ilgi gösterdiğini gördüm.
Marvel tırmanışa geçmişti, DC’den bir atak vardı, insanların da çizgi roman konuşası gelmişti. “Ben de bir şeyler anlatayım madem bu işleri bilirim biraz” dedim.
Türkiye’deki YouTuber’lık müessesesinden memnun musun şu ana kadar?
- Şöyle özetleyebilirim: Başta basın gösterimlerinde filmleri izlerim, o filmi kendi perspektifimden eleştirir, “Bu adamın kafası benimkiyle aynı, o beğendiyse ben de beğenirim herhalde” diyenlere de bir faydam dokunur gibi düşünmüştüm. Bu plan tutmadı. Tutmayışının nedeni de bizde insanların YouTube’u ağırlıklı olarak fikir almak için değil kendi fikirlerini teyit etmek için kullanıyor olması. Fikirler tutmazsa da sinirleniyor. O anlamda hâlâ biraz bocalıyorum yani. Bizde yurtdışında olandan farklı ilerliyor işler.
Bizim jenerasyonumuzda geek olmak ülkenin en yaygın işi değildi. Bu iş buraya nasıl geldi?
-Bence internet ve dünyanın küçülmesi sayesinde oldu. “Falancanın kaseti çıkacakmış” diye Akmar’da beklediğimiz veya bir çizgi romanı aylarca aradığımız dönem bitti. Şimdi bir çizgi romanı çıktığı gün internetten sipariş verip okuyabiliyorsun. Bir de ‘Yüzüklerin Efendisi’ film olarak gelerek işleri değiştirdi. Bu bir noktadan sonra paylaşmayı da artırdı. Tamam, bu bizde yurtdışındaki kadar hızlı gitmedi ama oraya geliyoruz yavaş yavaş.
Yurtdışında bu noktada kalacak mı ki? ‘Yüzüklerin Efendisi’ ile başlayıp Marvel filmleriyle devam eden, ‘Game Of Thrones’ ile zirve yapan bir dalga var. Ama anaakım olan bir şey bir süre sonra da geri düşmeye mahkûm değil mi?
-Biraz düşse bile yine de yüksekte kalır. Çünkü daha geniş bir tabana yayıldı. Biraz çağın özelliklerini de sergiliyor tabii. Biz daha kutuplaşmaya yatkın bir toplum olduğumuzdan ‘Marvelcılar, DC’ciler’ gibi tartışmalar görebiliyoruz. Yayılınca insanların beklentileri de farklılaştı. Bizim zamanımızda geek olmayanlar, olanlara özenmezdi. Şimdi erkek tekelinden de çıkıp daha genele yayıldı. Biz ‘Star Wars’u kız arkadaşlarımıza izletirken bile zorlanıyorduk. Şimdi herkes hastası.
Peki daha geniş bir tabana yayılan kültür kendinden bir şey kaybediyor mu?
-Tabii ki. Kült film kavramını kaybettik mesela. Bir filmin adını hepimiz biliyor ve internetten 10 dakikada bulabiliyorsak artık ortada bir kültlük falan kalmamıştır. Ne kadar kalabalıklaşırsak altkültürden biraz çıkıyoruz.
Game of Thrones televizyon tarihini değiştirebilecek bir dizi
Dönemin en popüleri ‘Game of Thrones’a dönelim. Öveni de eleştireni de bol son bölümlerden sonra. Sen ne diyorsun?
-Hikâyenin kitaplardan çıktıktan sonra biraz sapıttığı fikrine bir parça katılıyorum. Ama her dizi bu evreye giriyor. Bu sadece ‘Game of Thrones’un başına gelmiş bir şey değil. Televizyon kitleselliği sebebiyle böyle bir mecra. Mesela biz şimdi 5 bin tane teori üretiyoruz. E peki bunun senaryo yazarı internete girmeden mi yaşıyor? “Herkes böyle bir şey bekliyor, demek ki farklı bir yöne gitmem lazım” demiyor mu? Bizi şaşırtmak için dizinin kaderini değiştirmeleri gerekebiliyor. Bence Game of Thrones, televizyon tarihini değiştirebilecek bir dizi. Nasıl ki ‘Lost’ geldiğinde sinema kalitesinde işlerin televizyonda çok izlenebileceği gerçeğiyle bizi yüzleştirmişti, bu da öyle.
Bu kadar popüler olmasını bekliyor muydun?
-Hayır. Yani annemin izleyeceğini düşünmüyordum ama izliyor. Anneannem de ‘Lost’ izliyordu ve benim aklıma gelmeyecek noktalara takılıyordu. “Sayid Müslüman değil mi domuz yedi bu bölümde” demişti bir keresinde.
Türkiye prodüksiyon âleminden de fantastik işler görme sıklığımız artar mı?
-Kendi kültürümüzle yaparsak olur. Yurtdışındakini taklit etmeye çalışılınca olmaz. Bütçeler bizde o noktada değil, oyunculuk o noktaya evirilmiş değil, dolayısıyla sen gidip onun taklidini çekersen ben de gider fantastiğin, vampirin orijinalini seyrederim. Yani kendi fantastik ögelerimizle yaparsak izlerim. ‘Hakan: Muhafız’ yaparsak izlemem. Onun ikinci sezonunun çekilmesi ‘Game of Thrones’da Ned Stark’ın kafasının uçurulmasından daha çok şaşırttı beni.
ARYA BİRAZ FAZLA OLDU
Arya meselini nasıl yapacağız?
-Arya’nın da baştan itibaren o yaptığı iş için düşünüldüğünü sanmıyorum. Bence bir-iki sezondur buraya hazırlanır oldular. Bunun sebebi de bizim diğer bütün sonları deşifre edip tüketmiş olmamız. Bronn veya Lyanna Mormont’u da seyirci bu kadar sevmeseydi görmeye devam etmeyecektik örneğin.
Senarist kafasıyla bakacak olursam Arya’yı ortadan kaldırırım. İzleyici olarak da onun ölmesi gerektiğine karar verdim zaten. Çünkü fazla güçlü oldu. Büyü var, istediğin kılığa girme var... Ayrıca çok fazla güçlü karakteri öldürdü. Bir karakterin bu kadar terminatöre dönüşmesi anlatıcı için sıkıntı.
Kimse oturup bizim Kaptan Kirk’ü izlemek istemiyor
Yeni hikâyelerin eskileri ince ince bozmasına ne diyorsun? Örneğin Star Trek Discovery’de Mr. Spock’un daha önce hiç duymadığımız bir üvey kardeşi olduğunu, onun da evreni kurtarmışlığı olduğunu görmüş olduk.
-Yeni jenerasyonlar geliyor onlar da haliyle yeni şeyler görmek istiyor. Bu kaçınılmaz. Bunun da belli taktikleri var. Soap opera kafasına gidebiliyorsun. Karakterler arasındaki ilişkileri daha derinlemesine açabiliyorsun. Yeni karakterler, akrabalar sokabiliyorsun. Bu bir şey katıyor mu? Bize katmıyor. Ama hiç kimse de oturup bizim Kaptan Kirk’ü izlemek istemiyor. Yeni bir şeyler bekliyor. Biz de bu noktada biraz fedakârlık yapacağız galiba. Kahramanlarımızın bir parça dejenere olduğunu izlememiz gerekiyor. Yoksa unutulup gidebilirler o daha kötü olur.
HERKESİN ‘STAR WARS’U KENDİNE
Dünya Star Wars günü vesilesiyle bu konuyu da konuşalım. “Star Wars’u zor izletiyorduk” dedin. Ama şimdi de kendimiz zor izlediğimiz bir yere gelmedi mi bu iş?
-Valla bende ‘Star Wars’tan kasıt üç film. Bu artık bizim Star Wars’umuz değil. Bu yeni neslin ‘Star Wars’u. O yüzden çok da söylenmiyorum ben. Benim kendi ‘Star Wars’um var çünkü. Bu da onlarınki. O da benimki gibi olsun deme lüksüne sahip değilim.
İlk Star Wars’unu hatırlıyor musun?
-Sinemada ilk izlediğim Return of the Jedi idi. Site Sineması’na gelmişti. Dayım seni götüreceğim bir hafta sonra demişti. Geçmedi o bir hafta. Duvardaki saate bakıyorum “Daha beş dakika geçmiş olamaz” diyorum. Daha dört gün var bitmez bu dört gün diye söyleniyordum.