Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

Güncelleme Tarihi:

Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir
Oluşturulma Tarihi: Haziran 23, 2018 10:26

İşe gitmek birçoğumuz için tam bir çile. Hele de İstanbul’da! Beş yıl boyunca 500 bin araç takip edilerek yapılan Trafik Otoritmi Araştırması, hayatlarımızın ortalama üç buçuk yılının trafikte geçtiğini söylüyor. Ama aramızda bu yol eziyetini hiç çekmeyen hatta bu işi tam bir sefahate çeviren şanslı insanlar da var. Bütün Türkiye’de onların izini sürdük; biraz özendik, azıcık da kıskandık...

Haberin Devamı

Haftanın bir günü yola gidiyor
Beykoz Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi akademisyenleri beş yıl boyunca İstanbul trafiğindeki 500 bin aracın koordinatlarını ve hızını takip ederek ‘Trafik Otoritmi Araştırması’ yaptılar. Raporun sonuçlarına göre İstanbul’da yaşayanlar hayatlarının ortalama üç buçuk yılını trafikte geçiriyor. Bu da haftada bir işgünü mesai fazladan yapmış etkisi yaratıyor. Beykoz Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serkan Gürsoy, trafik nedeniyle kısa vadede zaman; orta vadede çevre kirliliği ve sağlık kayıpları; uzun vadedeyse sosyoekonomik ve sosyokültürel kayıplar yaşandığını söylüyor.

İşime atımla gidiyorum, işte aradığım medeniyet bu!
Zeynep Bakır - Kaş

Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

Kaş’a taşınmadan önce İstanbul Moda’da oturuyordum ve Topkapı’daki işyerime metrobüs kullanarak gidip geliyordum. Her sabah metrobüse binip inen insanların yer kapma savaşlarını görmek, beni insanlığımdan utandırıyordu. Ya her şeyi göze alarak koltukta oturmayı başaracaksın ya da ayakta kalıp yol boyunca türlü işkenceye maruz kalacaksın. İtilip kakılmaktan, rahatsız edilmekten bıkmıştım. Çok sevdiğim Galata’nın dibinde son kez çay içerek vedalaştım İstanbul’la. Adını ‘Büyükanne’ koyduğum bir işim var. İnsanlara Likya yolunu yürütüyorum. Ama asıl güzel yanı işime atımla gidiyorum. “İşte” diyorum, “aradığım medeniyet bu!” İşe ne kadar sürede gittiğimin, kaç kilometre geçtiğimin, saatin kaç olduğunun önemi kalmıyor. Çünkü yolda olmanın ne demek olduğunu şimdi fark ettim. Yolda olmak yaşamakmış. Ve İstanbul’un trafiğinde geçirilen zaman yoldan çıkmakmış.

Haberin Devamı

 İşine dünyanın en güzel su yolundan gidiyor

Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

Başar Kozanoğlu, annesi Neslihan Kozanoğlu gibi büyükbaş besicilikle uğraşıyor. Anadoluhisarı’nda oturuyor ve şehir içi iş toplantılarını ve görüşmelerini Boğaz üzerindeki lokasyonlarda yapmayı tercih ediyor. Trafikten kaçmak için de denizyolunu tercih ederek her sabah güne kendi teknesiyle Anadoluhisarı’ndaki Göksu Deresi’nden hareket edip Tarabya, İstinye, Yeniköy ve Bebek kıyılarını kullanarak devam ediyor.

Haberin Devamı

Bisikletle yolculuk özgürlüktür  
Gülay Büyükkaplan / İstanbul

Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

Nişantaşı’nda oturan 57 yaşındaki Gülay Büyükkaplan işine dört yıl önce kullanmaya başladığı bisikletiyle gidip geliyor. Korukent’teki bir reklam ajansında çalışan Büyükkaplan genellikle Beşiktaş-Ortaköy rotasını kullanıyor. Akşam dönüş yolunda, bisikletle yokuş çıkmamak için Kabataş’tan fünikülerle Taksim’e çıkıyor ve düz yoldan Nişantaşı’na ulaşıyor. Her gün bisikletiyle trafikte sıkışıp kalan arabaların arasından geçerek ortalama 15 kilometre yol yapıyor. Bu mesafe bazen 20 kilometreyi bulabiliyor çünkü Gülay Hanım bazı günler öğle yemeğinde Bebek’e gitmeyi tercih ediyor. Ajansta çalıştığı için giydiği kıyafetler genellikle spor ve bisiklet kullanmasını engellemiyor. Ofise vardığında duş alma şansı da olduğundan hiçbir şey onu bisiklet kullanma tutkusundan vazgeçiremiyor. Gülay Büyükkaplan, “Bisiklete binmek benim hayatımı değiştirdi, bisiklet özgürlüktür” diyor ve bisikletiyle yola çıkmak isteyen tüm kadınlara Bisikletli Kadın İnisiyatifi’ne ulaşmalarını öneriyor.

Güne 400 metre yüksekten başlıyor
Metin Akıncı / Çamlıhemşin
Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

Metin Akıncı, Çamlıhemşin’in Çinçiva (Şenyuva) Köyü’nden. Mahallesinin adı Çulina ama o mahallesine, ‘Kendini Koruyan Mahalle’ demiş. Çünkü ulaşımı tamamen kendi tasarladığı ve uyguladığı, insan taşıyan bir kabinle sağlıyor, hem de 400 metre yüksekten! Köylerine araba yolu yapmadan, doğasını bozmadan nasıl ulaşım sağlayacaklarını düşünmüşler ve bunun da en iyi yolunun teleferik olduğuna karar vermişler. Daha evvel yük teleferikleriyle ilgili biraz tecrübesi olan Akıncı uzun süre üstünde çalışarak insan taşıyan bir teleferik yapmış. Teleferik altı yıldır çalışıyor. Dere tabanından yüksekliği 400 metre. Yerelden ve dışarıdan gelen insanların alışkın olmadıkları bir ulaşım şekli bu. Akıncı “Zaten herkes de geçemiyor. Ama binenler keyif alıyorlar” diyor. Akıncı her sabah ve her akşam 400 metre yükseklikte teleferiğe binerek muhteşem manzarası olan bir vadinin içinden geçerek işine gidiyor.

Servis var ama koşmayı tercih ediyorum
İlhan Koç - Tokat
Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nde infaz koruma memuru olarak çalışan lisanslı atlet İlhan Koç (54), servis olmasına rağmen spor yapmak için her gün, evden işe iki saat süren 20 kilometrelik yolu koşarak gidip geliyor. Ortaokulda koşmaya merak saran, Kıtalararası Avrasya Maratonu dahil birçok müsabakaya katılan, bu yarışlarda çeşitli dereceleri olan ve yaklaşık 35 yıldır atletizmle uğraşan Koç, haftada ortalama 100 kilometre kat ediyor. İzin günlerinde de spor yapmayı ihmal etmediğini belirten Koç, ayda bir kere de Çamlıbel-Tokat arasındaki 80 kilometrelik mesafeyi koşuyor. Koç, “Trafikte bir yolculuk hayal bile edemiyorum. Daha önce Bursa’da çalışıyordum, orada da evimle işim arasını koşarak gidip geliyordum. Ölene kadar da koşmayı bırakmayı düşünmüyorum’’ diyor.

Karşıyaka vapurunda ‘Hayat gerçekten güzel’ diyorum
Birgül Arıca - İzmir, Karşıyaka
Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

* Karşıyaka-Alsancak vapurunun ruhunu biraz anlatır mısınız?
- 25 yıldır vapur kullanıyorum. Sizi çaya, kahveye bekleyen ve sanki “Hadi şimdi tüm dertlerini anlat, dök bana” diyen 40 yıllık dostunuz gibi. Onun sayesinde güne daha dinç, huzurlu ve mutlu başlarsınız. Akşam da aynı ruhla sarar; işten yorgun dönerken onunla yenilenirsiniz. Ve bizim için tam olarak sefadır, vapur sefası...
* Bu vapurun insan profili nasıl? Herkes birbirini tanır mı?
- Daha çok işe gidip gelenler var. Çoğu bakımlı, şıktır. Genelde kahvaltısını vapurda yapar; kumrusunu, boyozunu yer; çayını içer; gevreğini martılarla bölüşür; kitabını okur. Sakindir ve ‘geç kaldım’ endişesiyle telaşla koşturan yoktur.
* Vapurla seyahat ederken asla kaçırmadığınız bir manzara var mı? Nasıl hissettiriyor?
- Pasaport’a yaklaşırken deniz fenerinin üzerindeki karabatağı görüyorum. Her seferinde “Acaba beni yine karşılayacak mı?” diye merakla bekliyorum. İnsanlar düşen bir damla yağmurda trafik çilesi çekerken, ben nergis, çay ve portakal kokuları eşliğinde işten eve dönüyorum. Ben hayatı çok sık tartarken bulurum kendimi ama vapur bana hep şöyle düşündürüyor: Hayat gerçekten güzel!

Haberin Devamı

Faytonda kendimi eski bir Türk filminde gibi hissediyorum
Rukiye Ay - Burgazada

Yolu böyle olunca pazarları bile işe gidilir

Ben doğma-büyüme Burgazadalıyım. İş hayatımdan önce üniversiteye de vapurla giderdim. Şimdi Sarıyer’de yerel bir gazetede çalışıyorum. İki saat işe gidiş, iki saat de dönüş; günde toplam dört saatim yolda geçiyor. Haftada altı gün çalışıyorum, eder 24 saat. Tam 1 gün! Ama bu, trafikte geçirilen vakitle asla bir tutulamaz. Sabahları iskeleye Adaların simgesi faytonla iniyorum. O sırada kendimi eski Türk filmlerinin bir sahnesindeymişim gibi hissediyorum. Bende nostaljinin yeri çok özel. Güne faytonun ada sokaklarında çınlayan sesiyle başlamak, işe gitmeden önce mutluluk veriyor. Üzerine de vapur... Sonsuz bir mavinin üzerinde giderken bana yaşamın tüm stresinden uzaklaşıp her yeni güne umutla başlayabilme fırsatı veriyor. Çünkü güneşin doğuşu, batışı, martıların çığlık çığlığa vapuru takip edişleri, yunusların denizde dans edişini izlemek o kadar masalsı ki insanın kendisini özel hissetmemesi hatta duygu yüklü şiirler yazmaması elde değil...

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!