Güncelleme Tarihi:
Sempatik tavırlarıyla son dönemin dikkat çeken isimlerinden... ‘Gibi’ dizisinde canlandırdığı Ersoy karakteriyle geniş bir hayran kitlesi kazanan Ahmet Kürşat Öçalan şimdi de uzun metrajlı aile filmi ‘Baba Beni Güldürsene’yle kariyerinde yeni bir sayfa açıyor. Söyleşi boyunca arabadan seslenenler veya yolda fotoğraf çektirmek isteyenler hiç eksik olmuyor.
Yeni filminiz ‘Baba Beni Güldürsene’de sakar bir babayı canlandırıyorsunuz. Filmden iyi bir baba olmak adına çıkardığınız dersler oldu mu?
Her baba-çocuk ilişkisi biricik ve kendine özgü. Filmde iyi bir baba figürü tasvir edilirken tam tersi bir modeli de görüyoruz. Ben Murat karakterini canlandırıyorum. Filmin ana konusu Murat’ın kızı Ayşenaz’la ilişkisi olsa da Murat’ın babasıyla ilişkisi de aslında önemli mesajlar veriyor.
Siz nasıl bir aile ortamında büyüdünüz? Evde mizah var mıydı?
Çalışan bir anne-babanın tek çocuğuyum. Kalabalık bir ailede büyümedim ama neşemiz hiç eksik olmazdı. Akrabalarımın taklidini yaptığımı ve ilgi odağı olduğumu hatırlıyorum. En küçük halamla oyunlar kurardık. Mizah konusunda elbette bizimkilerden bana gen aktarımı olmuştur. Ailedeki anlayışa ek olarak benim mükemmel bir ortaokul ve lise hayatım oldu. Sınıf arkadaşlarım çok eğlenceliydi. Kendi kendimize oyunlar uydururduk. Dönüp baktığımda bayağı drama çalışıyormuşuz esasen. Oyunculuğuma ve mizah anlayışıma okul hayatımın çok etkisi oldu.
Oyunculuk eğitimi aldınız mı?
8-9 yaşımdan beri oyuncu olmak istiyordum. Kastamonu’da lisede okurken üniversitelilerin arasına karışıp bir tiyatro oyunu oynadım. Güzel tepkiler aldım. Aklıma konservatuvar okumak düştü ama ailem önce başka bir bölüm okumamı istedi. Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nü kazandım. Fakat içimdeki oyuncu olma arzusu bitmedi. Bilkent’teki son dönemimde, Ankara’da Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin konservatuvar bölümü sınavına girdim ve kazandım. İki yıl orada oyunculuk eğitimi aldım.
‘MİZAH BİZİ RAHATLATIYOR’
Oyunculuğa kadar başka mesleklerde çalıştınız mı?
İktisat bitirsem de buna dair bir şey yapmadım. Anketörlük maceram oldu. Bir ajansta çalıştım. Birçok oyuncunun deneme çekimini yaptım. Bu sayede oyuncu arkadaş-
larım oldu. Reklam filmlerinde oynadım. Arkadaşım Ahmet Orhon’un şirketinde insan kaynakları müdürlüğü yaptım. Şu an bir şirkette insan kaynaklarında çalışabilirim, altın bileziğim mevcut (gülüyor).
Mizah hayatınızı nasıl etkiledi?
Sadece gülüp eğlenmek değil, duygusal olarak bizi rahatlatan bir şey mizah. Hayatımda önemli yer kaplıyor. Ayrıca kariyerimin dönüm noktası, kendine has bir mizah tarzı olan, komedi türündeki ‘Gibi’ydi.
Siz en çok nelere gülersiniz?
Eğlenceli ve komik bir arkadaş grubum var, onlarla çok gülüyoruz. Spesifik olarak şu tarz olaylara gülüyorum diyemem. Çünkü gülmek için geniş bir yelpazem var.
Canlandırdığınız karakterlerde ‘rol kesmeden’ doğal oynuyorsunuz. Bunun bir formülü var mı?
Okuldayken hocalar “Sahnede gerçek bir insan görmek istiyoruz, insan taklidi görmek istemiyoruz” diyorlardı sık sık. Ben de onlar gibi düşünüyorum ve elimden geleni yapıyorum.
Sokakta tanınıyor musunuz? Sizi görenler ne diyor?
Evet... Ben sık sık toplu taşıma kullanan biriyim, metroda falan birçok kişiyle selamlaşıyorum. Yolda yürürken arabalarından bana seslenenler oluyor. Ersoy, Ahmet ya da Kürşat diye bağırıyorlar. Sağ olsunlar, iyi niyetlerini ve sevgilerini gösteriyorlar. Hatta bazıları bana sarılmak da istiyor. Önceleri biraz şaşırtıcı geliyordu ama artık buna alıştım.
Ersoy karakteri çok sevildi. Sosyal medyada kendinizle ilgili yorumları okuyor musunuz?
Mümkün mertebe okuyorum. Genelde güzel şeyler yazıyorlar. Ses benzerliğiyle ilgili videolar atıyorlar, onlara gülüyorum. Video edit’leri çok iyi oluyor. Tarihte yaşamış ve bana benzeyen bazı insanların fotoğraflarını atıyorlar, onlara şaşırıyorum. Gerçekten bazılarıyla çok benziyoruz.