Güncelleme Tarihi:
Dünyada yeşil siyaset ve iklim aktivizmi giderek yükseliyor. Türkiye’de de Yeşiller Partisi bu alanda politika geliştirme hedefiyle 21 Eylül’de kuruldu. Parti eşsözcüsü Emine Özkan, Yeşiller Partisi’ni diğer partilerden ayıran en temel özelliğin merkezine insanı değil doğayı alması olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Bu dünya hepimizin yuvası. Ancak başta iklim krizi olmak üzere birçok nedenden dolayı yuvamız yanıyor. Biliminsanlarının ‘altıncı büyük yok oluş’ diye tarif ettiği bu süreç adaletsizliklerin ve eşitsizliklerin derinleştiği ekolojik yıkımı gösteriyor. Ne dünya ne Türkiye bunu ciddiye alıyor. Daha fazla duramazdık. Bu sorumluluğu almamız gerekiyor.”
Geç kaldık ama hızlı yol alacağız
Avrupa ve Amerika’da iklim krizi acil öncelikli bir mesele olarak görülürken Türkiye siyasetinde bunun halen konuşulmadığına dikkat çeken Özkan şunları söylüyor: “Yaşadığımız seller, dolular, artan kuraklık, kapıdaki gıda ve su krizi gibi gerçekler işin ciddiyetini yüzümüze vurmasına karşın siyasi partiler sorunları görmezden geliyor. Oysa Türkiye’de çevre hareketi uzun yıllardır kendini güçlü bir şekilde ifade ediyor. Yeşiller olarak doğa talanına karşı mücadele etmek ana duruşumuzun bir parçası. Büyümeyi tek hedef haline getiren siyasetin sonuna geldik. İklimle birlikte dönüşmeye mecburuz. Bunun savunuculuğunu siyaseten yükselteceğiz. Yok oluştan önce son çıkış olacağız. Belki bir tık geç kaldık ama bundan sonra çok hızlı yol alacağız.”
Yeşiller Partisi’nin daha önce de yürüttüğü ekolojik anayasa çalışmalarını öne alacaklarını söyleyen Özkan, “Doğayı çevre olmaktan çıkarmalıyız. Bu, insanı merkeze alan bir söylem çünkü. Biz hiçbir şeyin merkezinde değiliz, doğanın parçasıyız. Anayasayı doğanın ve canlıların yaşam hakkını onlara iade edecek şekilde dönüştürmeli, doğayı kaynak, başka canlıları mal olmaktan çıkarmalıyız. Doğanın hak sorunu çözülmeden insana dair sorunlar da çözülemez. Bu kolay olmayacak. Çünkü biz nehirlerin, ormanların, hayvanların yaşamının güvence altına alınmasından bahsediyoruz” diyor.
Geçmişteki salgınlara (kuş gribi, domuz gribi) bakıldığında hepsinin ekolojik tahribatla ilişkili olduğunu belirten Emine Özkan, “Endüstriyel tarım ve hayvancılık yöntemleri, biyoçeşitliliğin azalmasına, türlerin yok oluşuna giden süreci getiriyor. COVID-19 salgınını ekolojik tahribat ve iklim krizinden ayrı düşünmek mümkün değil. Doğa merkezli politikalar gezegenin kendisini onarmasını sağlayarak benzer küresel salgınların önüne geçebilecek ya da etkilerini hafifletebilecek alanları açacaktır” diyor.
Bu üçüncü parti
Türkiye’de 30 yılı aşkın bir süredir siyasi hayatın içinde olan Yeşiller, 1988 ve 2008 yıllarında iki kez parti kurdu. Türk siyasi tarihinin üçüncü Yeşiller Partisi ise geçen 21 Eylül’de faaliyetlerine başladı.