Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2022 07:00
Felsefe ve sanat tarihi eğitimi alan, zihin felsefesi üzerine yaptığı doktorasına devam eden Pelin Dilara Çolak’ın YouTube kanalı ‘Dilozof’ 300 bin aboneye ulaştı. Kanalında hem “Hiç doğmasak daha mı iyi olurdu”, “Hakikat nedir” gibi büyük sorulara yanıt arayan hem de “Nasıl felsefi düşünülür”, “Felsefeye nereden başlamalı” gibi rehber içerikler paylaşan Çolak’la konuştuk.
Kutuplaştırıcı tespitler içeren tweet’ler, estetik olsun derken gerçeklikle bağı koparılmış fotoğraflar, ‘Ben şimdi bunu neden izledim’ dedirten videolar, garip ya da tehlikeli düellolar ve tabii bitmek bilmeyen ürün tanıtımları... Bugün internet biraz böyle bir şey. Ama bu girdapta kaybolmamayı başaranlar kimi ‘anlamlı’ içerikler de bulabiliyor. ‘Dilozof’ YouTube kanalı bunlardan biri. Ciddi ama sıkıcı olmayan felsefe içeriklerinin paylaşıldığı bu kanalın yaratıcısı Pelin Dilara Çolak (30), Mimar Sinan felsefe mezunu. Aynı okulda ve bölümde yüksek lisans da yapan Çolak, ikinci yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde tamamlamış. Şimdi zihin felsefesi üzerine doktora yapıyor. Londra- İstanbul-Marmaris hattında kurduğu hayatını, felsefe merkezli işlerle döndürüyor: Aposto bünyesinde e-bülten yayıncılığı yapıyor. Wiser isimli platformda içerik üretiyor. Herkese Bilim Teknoloji dergisinde köşe yazıları yazıyor. Superpeer’da çevrimiçi eğitimler veriyor. Bir de podcast hazırlığı içinde... Çolak’la YouTube kanalının 300 bin aboneye ulaşması vesilesiyle buluştuk.
◊ Sosyal medyada takipçi kazanmak için türlü ‘şaklabanlıklar’ yapılıyor. Siz felsefe gibi hiç popüler olmayan bir alanda içerik üreterek nasıl 300 bin aboneye ulaştınız?Benim naçizane bilgi ve becerilerimle kişilerin arayışlarının kesiştiği bir an yaşandı diyelim. Beni genellikle felsefe tarihçisiyim sanıyorlar. Aslında akademide çağdaş sorunlarla ilgileniyorum ama kanalın amacı; benim orada felsefe yapmam, felsefecilere felsefe anlatmam veya neyi, ne kadar bildiğimi göstermek değildi.
◊ Neydi peki?Felsefe hakkında hiçbir fikri olmayanlar için bu pratiği görünür hale getirmek suretiyle akıllarda soru işareti yaratmaktı. Bu yüzden felsefi bilgiyi sadece özetlemeyi değil, aynı zamanda anlaşılır kılmayı amaçladım. Hegel gibi karmaşıklığıyla ünlü filozofları nasıl açık kılabilirim diye haftalarca düşünerek şiirlerden, imgelerden ilham aldığım oldu. Bir izleyici Twitter’da “Tüm izleyicilerin öyle akademili değil; seni tekstil atölyelerinden takip ediyoruz biz” yazmıştı. Ev hanımlarından çocuklara, 65 yaş üstü emeklilerden üniversitelilere kocaman, meraklı bir topluluğuz. Dahası kadın-erkek izleyici oranlarının dengeli olduğu nadir bilgi kanallarından. O yüzden takipçi sayısından bağımsız olarak kanalın niteliği mutluluk verici.
‘Başka gelir kaynağım yok’◊ Farklı mecralarda da felsefe içerikleri üretiyorsunuz ve bildiğim kadarıyla geçiminizi bu yolla sağlıyorsunuz. Oysa öğrencilere “Felsefe yazma, aç kalırsın” derler… Felsefe aracılığıyla da girişimci olmak, para kazanmak mümkün mü?Girişimci kelimesinden emin değilim çünkü salt kâr marjımı arttırmayı esas alan bir iş modelim yok. Elbette gelir elde etmeye çalışıyorum çünkü başka bir gelir kaynağım yok. Fakat paylaştıkça azalmayan, aksine artan bir şey üretiyorum. İlgim, bilgim ve yeteneğimle toplum için değer yaratmak ve bu şekilde de gelir elde etmek benim için önemliydi. Bu yüzden kendimi ‘bilgi işçisi’ olarak görüyorum. Miras zengini veya aile desteğiyle kolejlerde okumuş biri değilim. Felsefe bölümünü tercih ettiğimde babam emekli memur, annem ev hanımıydı. Fakat şansım; sevdiğim bir şey yaptığımda hayatımı idame ettirebileceğime dair ailemin inancıydı. “Dilara bir yolunu bulur” temasıyla çocukluğumdan beri kazandırdıkları özgüven çok değerli.
◊ Başka işler yaptınız mı?Üniversite ve sonrasında pek çok iş denedim. Şu anda yaptığım medya üretimiyse lisansta okurken aklımın ucundan dahi geçmezdi. Stoacılar talihi, cesaret ve ona hazır olmakla ilişkilendirir. Zaten birikimim ve naçizane becerilerim bu yöndeydi. Fakat bana kalırsa ‘felsefe okursan aç kalırsın’, zamanı okuyamayan bir düşünce. 20 sene önce öğütlenen kimi meslekler dahi şimdi işsizlikle boğuşuyor.
O yüzden mademki hiçbir mesleğin garantisi yok ve her durumda adil olmayan bir şekilde zamanımızı parayla mübadele edeceğiz, en azından zamanı kendimiz için değerli olan bir uğraşa adamalı ve bunu bir mesleğe dönüştürmenin yollarını aramalı. Çünkü benim örneğimde olduğu gibi, kişi kendine hiç olmadık yollar yaratabiliyor.
Ev hanımlarından çocuklara, 65 yaş üstü emeklilerden üniversitelilere kocaman bir topluluğuz.
Atsineği misali...
◊ Nasıl karar vermiştiniz YouTube’da bir felsefe kanalı açmaya?
Birkaç yıl önce Türkçe felsefe yayınları oldukça azdı. Fakat felsefe istisnasız herkesin yaşamına değen bir pratik olduğu için bu eleştirel düşünme modeli ve büyük sorulara verilen ufku genişleten yanıtları daha fazla kişiye ulaştırmak bence hayat memat meselesi. Öğrendiklerimi ebeveynlerime bile iletemeyeceksem bu bilginin anlamı nedir diye düşünmeye başladım ve felsefi bir yaşam arayışında olan kişileri bir araya getiren bir topluluğun hayalini kurdum. Şimdiyse bu bilgileri yaşam pratiklerine dönüştüren araçlar tasarlamaya çalışıyorum. YouTube sadece bir adım. Birtakım fikirlerim var; hatta Batı Anadolu’nun bir köyünde fiziksel bir akademi kurma hayallerim dahi var.
◊ Sosyal medyada belli bir kitle edinen herkes can sıkıcı yorumlardan şikâyet ediyor. Size de geliyor mu?Can sıkıcı diyebileceğim yorumlar genellikle cinsiyetçi olanlar. Felsefe tarih boyunca erkeklerin baskın olduğu bir alan. Bu yüzden bir grup insan felsefeyle tanınan bir yayıncının kimi zaman ruj süren bir kadın olması fikrinden hoşlanmıyor; ses tonumdan mimiklerime, kıyafetlerimden duruşuma hakaret ve aşağılamayla itibarsızlaştırmaya çalışanlar oluyor. Fakat bu grup gördükleri kadını eleştiriyor, fikirlerine dair eleştiri sunamıyorlar. Açıkçası bu kişileri sadece varolmak suretiyle bir atsineği misali rahatsız etmek motivasyonumun bir parçası haline geldi. Kadınlar kalıplara uyma kaygısı olmadan diledikleri gibi üretecekler. Saygı duyduğum kişilerin eleştirilerini ciddiye alırım. Ama ‘hater’ dediğimiz insanlara karşı duyarsızlaştım. Bu süreç beni zihinsel açıdan daha güçlü bir insan haline getirdi. Aşılması gereken bir eşikti hayatta, kendimle ve ürettiklerimle hiç olmadığım kadar barışığım.
‘Sabah uyandığımda bir saat konuşmama kuralım var’
◊ “Dolanma, bahçeni ek” içerikli videonuz yayımlandığında çok ilgi görmüştü. Biraz bu yaklaşımı anlatır mısınız?
Hayatın anlamını arıyor çoğumuz. Bana kalırsa işin ironisi de burada, hayatın ‘bir’ anlamı yok ama hayat anlamlı olabilir. Anlam, aranarak bulunan değil, yaratılan bir şeydir. Bu yüzden hiçbir şey yapmak istemediğim dönemlerde kendime “Dolanma, bahçeni ek” diyorum. Voltaire’in ‘Candide’ adlı kitabından ilham aldım, yaşamın mutlak bir anlamı olmasa da birlikte bahçemizi ekip biçmek, yani bir kültür üretmek suretiyle hayatı anlamlı hale getirebiliriz.
◊ Yalnız seyahat etmeyi, uzak coğrafyalarda bulunmayı seviyorsunuz. Yakın zamanda bir Meksika seyahatine çıkmışsınız. Tek başınıza uzak destinasyonlara gitme konusunda sizi ne motive ediyor?
Yalnız vakit geçirmekten hoşlanırım. Tek başıma yemek veya etkinlik rezervasyonu yaptırdığım çok olur. Böyle durumlar
zaman-mekânı daha fazla deneyimleme fırsatı sunuyor gibi geliyor. Çünkü fikir üretmek için belirli bir zihin akışına ulaşmaya çalışıyorum ve bu yalnızken daha kolay oluyor. Sabah uyandığımda bir saat konuşmama kuralım var mesela. Bu yüzden üniversiteden beri tek başıma seyahat ediyorum, bu beni olasılıklara ve dolayısıyla hikâyelere daha açık bir hale getiriyor. Çünkü günün sonunda her şey bir hikâye içindir seyahatlerimde.
◊ Favori filozofu: “Baruch Spinoza, çağının çok ötesinde bir insan.”
◊ Kendisini yakın hissettiğin ekol/kuram: “Ben kendimce fenomenolojiyle harmanlanmış materyalist monizm diyorum.”
◊ Ne kadar uğraşsa da bir türlü anlayamadığı filozof: “Analitik ekoldeki mantıkçıların metinleri beni zorluyor.”
◊ Bu aralar üzerinde en çok düşündüğü şey: “Kafamın içinde konuşan ben, yani öznel bilincim neyin nesi? Bedenli organik varlığımla ilişkisi nedir? Silikon bazlı yaşam formlarında da bu öznel deneyim olabilir mi?”