Yaşadığı gibi gitti..

Güncelleme Tarihi:

Yaşadığı gibi gitti..
Oluşturulma Tarihi: Haziran 02, 2018 12:46

Sıfırdan yarattığı öncü ve popüler mekânlarla bilinen Aliye Turagay’ın az bilinen öyküsünden çıkarılacak ders çok. Cenazesinden bir hafta sonra, oğlu Mehmet Can ve 25 yıllık hayat arkadaşı Joost karşımda, birlikte Aliye’yi yâd ettik.

Haberin Devamı

“Ne yapacağını bilemediğin, ne yöne gideceğini kestiremediğin zamanlarda dur ve etrafındaki kuş seslerini dinle...” Fransız bir kuşbilimci ya da Yunan bir felsefecinin değil, Aliye Turagay’ın sözü... Yarattığı mekânlara neden hep kuş ismi koyduğu sorulduğunda, “Onlardan öğreneceğimiz çok şey” var diyen Aliye… Genç yaşında kimseye muhtaç olmadan iki çocuğuna bakmaya çalışan bir anneyle, gözü karalığı hayatına mal olmuş babanın evladı, babasının ruhen kopyası annesinin biricik kızı...
Baba Atilla Turagay, 40’lı yılların girişken, adrenalin tutkunu jet pilotu. Gözü hep yükseklerde, ruhu Türkiye’den çok uzaklarda... ‘Jet set’ çağının gelişini belki de herkesten önce görenlerden... “Bu iş ileride çok büyüyecek” diyerek, kendisi gibi jet pilotu olan yakın bir arkadaşıyla Amerika’da bir jet şirketi kurar. 20 yaşındaki eşi Nil, iki yaşındaki kızı Aliye ve bir yaşındaki oğlu Umur ile Amerika’ya göçmek için tüm hazırlıklar yapılır. Büyük yolculuktan bir gece önce iki yakın dost, son bir veda turuna çıkar. Maksat, en büyük eğlencelerini son bir kez daha yaşamak: Gecenin bir yarısı Merzifon’daki piste sızacaklar, gizlice iki jet kaçırıp otobanda olabildiği kadar alçaktan uçarak gece yolcusu kamyonları korkutacaklar... Ancak yüzünde hınzırlığın ve adrenalinin verdiği bir mutluluk ifadesi, ruhunda bir özgürlük hissiyle karşısına çıkan ağaca çarparak olay yerinde hayatını kaybeder Atilla Turagay.
Babasız hayat, yaş toplamı 24 bile etmeyen bu üç kişilik aileyi birbirine kenetler. Anne, çocuklarını en iyi koşullarda yetiştirmenin yollarını arar. İnsan gücü arayışındaki Almanya’dan gelen ‘işçi çağrısı’ cazip gelir, BMW fabrikasında yöneticilik pozisyonu bulur kendine. Çocukları ilkokul çağına geldiğinde Türkiye’ye döner, beş yıldızlı bir otelde yönetici olur. Kaderi tersine çevirmesini de bilir. Çocukların uçak kazasıyla bir anda yok olan ‘daha Batılı, daha vizyoner’ eğitim hayallerini 10 sene içinde kendi elleriyle yerine koyar, Aliye’yi ortaokul çağında İsviçre’ye yatılı okula gönderir.

Yaşadığı gibi gitti..

Aliye ve Joost 
Yeşilçam masalı
Aliye 15’inde kendi rızasıyla Türkiye’ye döner, liseyi doğup büyüdüğü Ankara’da bitirir. İstanbul Üniversitesi’nde Osmanlı Sanat Tarihi okurken harçlık çıksın diye tur rehberliği yapar, sinema sektörüne sızmanın yollarını arar. Aile arasında bu dönem, ‘Aliye’nin İstanbul’un altını üstüne getirdiği yıllar’ olarak hatırlanıyor. İstanbul’un fethine, Yeşilçam setlerinden başlar. Ali Özgentürk’ün 1979 tarihli ‘Hazal’ filmiyle oyunculuğu dener. Setlerde vakit geçirdikçe kameranın önü değil arkasındaki sihire kapılır. Atıf Yılmaz’ın ‘Deli Kan’ filminde yönetmen yardımcılığını üstlenir.
“Garantici işlere ‘çok sıkıcı, neden uğraşalım ki’ diye bakan biriydi” diye anımsıyor Joost. Israrcılığını, bildiğini okumasını, 80’lerde yardımcılıklarını yaptığı Atıf Yılmaz’dan, Şerif Gören’den alır. Gören ile sette yakaladıkları uyum aşka dönüşür. Ortaklaşa çekilen bir dizi Yeşilçam filminin ardından (‘Herhangi Bir Kadın’, ‘Derman’, ‘Güneşin Tutulduğu Gün’…), çift 1983’te evlenir, bir yıl sonra oğulları Mehmet Can, üç yıl sonra kızları Ayşe Can dünyaya gelir. Aliye altı yıl sonra Yeşilçam’ı da, sinema setlerini de evliliğiyle beraber rafa kaldırır. Şerif Gören ile, ömrünün geri kalanında, arkadaş sayılacak kadar sık görüşmeseler de çocuklar sayesinde buluştuklarında güzel sohbet edebilen, birbirine saygıda kusur etmeyen, düşmana dönüşmemeyi becerebilmiş birer ‘eski eş’e dönüşürler. “Bize en ufak bir sorunlarını, anlaşmazlıklarını yansıtmamışlardır” diyor oğulları Mehmet Can.
Yaşadığı gibi gitti..


Şimdi reklamlar
90’ların başı, Türkiye’nin Özal’lı yılları... First lady Semra Özal’ın koyduğu bir kasetle neşesini bulmaya çalışan Türkiye, ilk özel televizyon kanalıyla beraber çok renkli yayına ve hayata geçer. Aliye’nin ‘şimdi reklamlar’ kuşağının parıltısını keşfetmesiyle, kardeşi Umur’un Paris’ten memlekete dönmesi aynı zamana denk gelir. İnsan ilişkileri kuvvetli, yapımcılık nedir iyi bilen, sinemanın kalbinden çıkan, çok dilli, çok kültürlü abla-kardeşin kurduğu yapım şirketi, cesur işleri ve vizyoner duruşuyla bir döneme damga vurur. Fikret Kuşkan’ın bir travestiyi oynadığı, 90’ların MTV’sinde gösterilen ilk Türk klibi olan ‘Gemiler’, ‘bir gecede star’ döneminin başlama noktası Mirkelam’ın ‘Her Gece’si, Sezen Aksu’nun ‘Beni Alma Onu Al’ı hep Aliye-Umur Turagay prodüksiyonudur. Abla-kardeşin iş anlaşmazlığı yaşaması, Umur’un farklı bir yapım şirketiyle, Aliye’ninse yurtdışından getirdiği yabancı yönetmenlerle çalışması 90’ların sonuna denk gelir. ‘Kopyala-yapıştır’ virüsünün ilk kıvılcımları, agresif ve delikanlı reklamcı Aliye’i yeni mecralara sürükler.

Haberin Devamı


Yaşadığı gibi gitti..

Barınaktan aldığı iki köpeği, Bambi ve Lokum ile 
Allah cesurun yanında
Aliye ve Joost’un tanıştıkları Bodrum gecesinin büyüsü Joost’un dün gibi aklında. Yeni yıldan bir gece önce Ora Bar’da tanışan çift, beş ay sonra evlenir. “Çok doğru bir histi. Beklemedik bile. Zaman içinde daha da iyi anladık ne kadar doğru olduğunu” diyor. Özgürlüğü için yaşayan, kısıtlatıldığını düşündüğü bir işte ya da ortaklıkta bir gün bile durmayan, yeniden başlama konusunda tereddüt etmeyen bir kadın, nasıl olur da 25 yılını hem iş hem özel hayatında bir kişiye etle tırnak gibi geçirir? Aliye’e göre aşk dediğin, her şeye rağmen özgür hissedebilme lüksüdür. Sessizliğinle kendinin ve karşındakinin ihtiyaç duyduğu kişisel alanı sağlamak, yan yanayken bile yalnız ve özgür durabilmek aşkın gerçek lütfudur.
Aliye-Joost ikilisinin ilk restorancılık deneyimi ‘8’ olur. Taksim’de, kimsenin adım atmadığı bir sokakta harabe görünümlü bir bina satın alıp servet değerinde bir yatırım yapmak, ikisi dışında kimseye akıl karı gözükmez. “İnanmak da değil sanki önceden bilmek haliydi o” diyor oğlu Mehmet Can. 8’den sonra Bird, Flamingo ve Fenix gelir. Ardından da Atelier Raw ile Bebek Baylan...
Ölümünden bir hafta evvel, rutin doktor muayenesinden çıkan sonuç, ‘beyindeki pıhtından ötürü her an felç kalma ve kör olma ihtimali’ demektedir. Kimseye hissettirmeden son bir karar alır. Vedası, onu tanıyan herkesin hemfikir olduğu gibi son derece cesur, tam bir Aliye hareketidir. Özgürlüğü ve yaşam alanı kısıtlanmış, başkasına muhtaç bir hayat, bu masala ters bir son olurdu. Ailesine “Saygıyla karşılıyoruz” demek düşer. Her kararında olduğu gibi...
Son sözü, hayatının her noktasında olduğu gibi bu yazıda da Aliye’ye bırakmalı, ailesine bıraktığı mektupların satır aralarından cımbızlamalı: “Kimseyi kırma. Negatif enerjiden beslenme. Kendi yolundan, bildiğinden, kalbinden şaşma. Kendine dürüst ol. Ve unutma… Allah hep cesurun yanında.”

Haberin Devamı

 Aliye Turagay’dan hayat dersleri

• Başkaları için değil, kendin için üret. Tekrar izlemek istemeyeceğin bir filmi ya da canın çekmeyeceği bir yemeği yapma.
• Popüler olanın değil, doğru olduğunu hissettiğin şeyin peşinden koş.
• Bıkmadan her gün gitmek isteyeceğin o mekânı yarat.
• Kelimelerin kıymeti çok. Dikkatli seç ve kullan. Az konuş. Çok dinle.
• Hayatta hata diye bir şey yoktur. Ancak deneme cesaretinin ürünü tecrübeler vardır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!