Valentino’nun kreatif direktörü Piccioli: ‘Boğaz’da birbiri ardına düşen iki âşık gibi...’

Pembe bir gece elbisesi. 4 metre uzunluğunda bir pelerini var. Yaka hattındaysa lale işlemeleri göze çarpıyor. Valentino’nun kreatif direktörü Pierpaolo Piccioli bu elbiseyi şöyle anlatıyor: “Valentino’nun çağdaş ve tarihi senaryosunun en iyi yanlarını aldım -hacimler, tüyler, dokular, renkler, kimlik-, bunları Türk romantik sembolü lalelerle süsledim. Bu iki lale, Boğaz’da birbiri ardına düşen iki âşık gibi...”

Bu toprakların zengin tarihinin ilham verdiği tek tasarımcı Piccioli değil. Bir başka örnek Balmain’in kreatif direktörü Olivier Rousteing. O da tasarladığı elbise, şapka, küpe gibi gözalıcı parçalar için “Ekibim ve ben, Osmanlı zanaatkârlarının ünlü ihtişamını Türkiye’nin zengin mirasıyla birleştirerek olağanüstü kumaşlara, boncuklar ve mücevher niteliğindeki detaylarla nakışlara yansıttık” diyor.

Etro’nun kreatif direktörü Marco de Vincenzo ise tasarımını “Yıllar önce yansımaları ve yoğunluğuyla beni derinden etkileyen Boğaz’da deneyimlediğim ilk günbatımına övgü niteliğinde” diyerek yorumluyor.

Valentino’dan Balmain’e, Sevan Bıçakçı’dan Victoria Beckham’a, Etro’dan Isabel Marant’a... 50’yi aşkın lüks markanın gözlerini aynı anda bu toprakların 500 yıllık tarihine çevirmesi elbette tesadüf değil. Beymen’in hazırladığı özel bir proje onları aynı fikirde birleştiren. Bu projenin ortaya çıkışı iki yıl öncesine dayanıyor. Marka, 50’nci yılı için bu coğrafyanın zanaat kültürünü, nesilden nesile aktarılan geleneklerini, pamuğunun gücünü, ipliğinin sihrini, kısacası 500 yıllık zengin kültürel mirasını bugüne taşıma hayaliyle yola çıkıyor.

Önce aralarında akademisyenlerin, sanat tarihçilerinin, müze müdürlerinin ve yazarların olduğu uzman isimlerden bir danışma kurulu oluşturuluyor. Bu kurul bir yılı aşkın bir sürede 500 yıllık tarihimizde iz bırakan objeler ve mücevherlerden el yazmalarındaki motif ve süslemelere uzanan titiz bir araştırma gerçekleştiriyor. Ve ortaya çıkan ‘ilham dosyası’ modaya yön veren global markalarla paylaşılıyor. Markalar da aldıkları ilhamla kendi kimliklerini de yansıtan özel parçalar tasarlıyor. Şimdi bu tasarımlar, Beymen’in 50’nci yıl kutlamaları kapsamında, küratörlüğünü gazeteci ve yazar Laurence Benaïm’in üstlendiği ‘Golden Opulence’ sergisi kapsamında görülebilecek.

Moda haftalarındaki ses getiren projeleriyle tanınan tasarım ajansı Bureau Betak tarafından fütüristik bir yapıya dönüştürülen Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde yarın açılacak sergi üç bölümden oluşuyor. ‘Precious Dreams’ (Kıymetli Hayaller), ‘Bosphorus Gardens’ (Boğaziçi Bahçeleri) ve ‘Mineral Roundness’ (Mineralin Gücü). Sergide sadece bu proje için yaratılan yeni tasarımlar değil, moda markalarının özel arşivlerinden alınan parçalar, ülkemizin önde gelen koleksiyonerlerinin bu proje için gün yüzüne çıkardıkları çok özel eserler de var. Ayrıca sanatçı Hakan Yılmaz’ın sergideki parçalardan ilhamla yarattığı dijital eseri ‘In The Mind of a Designer’ (Bir Tasarımcının Zihni) ve Japon sanatçı Miyouki Nakajima’nın ‘Flowers’ (Çiçekler) adlı eserleri de 30 Kasım’a kadar görülebilecek.

Serginin küratörü Benaïm’in dediği gibi ‘Bu sergiyle laleler ve İznik seramikleri; paltoları, elbiseleri, koltukları, mücevherleri ve kristal vazoları değişime uğratıyor... Geçmiş günümüze yansıyor”...

KİTABI ÇIKTI, BELGESELİ DE GELİYOR

Bu proje kapsamında Assouline yayıneviyle moda, kültür ve sanatın tarihine ışık tutan bir de kitap hazırlandı. ‘Golden Opulence’ kitabının yazarlığını, serginin küratörü Laurence Benaïm üstlendi. Kitabın fotoğraflarıysa ünlü fotoğraf sanatçısı Laziz Hamani’nin imzasını taşıyor. Lüksün bu topraklardaki yolculuğuna atfedilen bir de belgesel çekildi. Depo Film ile hazırlanan belgeselin yönetmen koltuğundaysa ödüllü İngiliz yönetmen Khadifa Wong var.