Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2020 07:00
Önce koronavirüs... Ardından Elazığ depremi... İdlib’de 8 şehit... Van’da çığ... İstanbul’da uçak kazası... Peş peşe gelen dehşet haberleriyle neye üzüleceğimizi, kimin yasını tutacağımızı, kime yardım yollayıp kendimiz için ne tedbir alacağımızı şaşırdık. Televizyonu, telefonu kapatıp eve de kapanamıyoruz, deprem riski var. Biz bütün bunlarla nasıl baş edeceğiz?
Komşuluk ilişkileri önemli rol oynuyor
PSİKİYATR DR. İLKER KÜÇÜKPARLAK
Bütün bu yaşananlar toplum genelinde kaygıyı artırıyor. Kitlesel travmaların sonrasında toplumda depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, psikosomatik yakınmalar (ruhsal kaynaklı -başta ağrı olmak üzere- bedensel yakınmalar) ve alkol bağımlılığı görülme olasılığı yükseliyor. Kadın ve çocukların bu tür kitlesel travmalardan daha çok etkilenebildiklerini biliyoruz. Yine de kalıcı hasardan bahsetmek kolay değil. Etkilenme ne kadar fazla olursa olsun, bahsi geçen durumların hiçbiri geri döndürülemez değildir.
- İnsan başkasının yaşadığını kendi deneyimliyormuş gibi hissedebilir. Empati dediğimiz şey insanın doğasında var zaten. Fakat ‘empati yorgunluğu’ diye bir kavram da var. İnsan taşımakta zorlandığı düzeyde üzüntü ve çaresizliğe tanık olabilir ve bu durum artık tanıklık etme yeteneğini zedeleyebilir.
- Travmanın en önemli etkilerinden biri temel güven duygusunun sarsılması. Bu kaygıyla baş edebilmenin yolu, hayatlarımızı kontrol edebildiğimiz ve öngörebildiğimize dair bir bakış açısı olacaktır. Yarın ne yaşayacağımızı tam olarak bilmesek de yarın olduğunda da sevdiklerimizin kim olacağını, nerede yaşıyor olacağımızı biliyoruz en azından. Travma tam da bu bakış açısını parçalar.
- Bireysel olarak yapılabilecek şeylerin başında güvenlik duygusunun tesisi geliyor. Burada güvenlik duygusundan çok, güvenliğin tesisini öncelemek daha makul olacaktır. Kişinin güvende değilken güvende olduğuna ilişkin kendisini telkin etmesi ne kaygıyla baş etmek için ne de gerekli önlemleri alması yönünde faydalı olacaktır. Güvende olmak için gerekli önlemleri aldıktan sonra herkesin başta yaşadığı yer olmak üzere bağlantılarını tekrar gözden geçirmesini öneririm. Deprem gibi lokal düzeyde etkili, ulaşıma ket vuran ve akut dönemde çaresizlik yaşanan afetlerde komşuluk ilişkilerinin tesis edilmiş olması ya da olmaması önemli farklara neden oluyor.
- Travma temel güven duygusunu bozduğu için yabancı insanlar da tehlikeli görünebilir. Koronavirüs gibi bir salgın travması karşısında yabancı insanlara dair güvensizlik hissetmek daha olasıdır çünkü o yabancıyı düşmanlaştırmanın bedeli de daha az olacaktır. Tıpkı Çinlilere verilen anlamsız tepkiler gibi.
Çocuklara yapılacak en büyük kötülük onlara yalan söylemektirTürkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Der. Bşk. Prof. Dr. Eyüp Sabri ErcanÇocuklar tam olarak ifade edemeseler bile olup bitenin farkındadırlar. Bir çocuk size tam olarak ‘şu felaket şurada oldu, şu kadar kişi öldü’ diyemese bile yaşanan olumsuzlukları bir şekilde hisseder veya kulak misafiri olur. Bu durumda olan biteni saklamak, ‘annem babam benden sakladığına göre daha büyük bir olumsuzluk var ya da yalan söylüyorlar’ duygusu oluşturur. Bu nedenle yaşanan felaketleri çocuklardan saklamamalıyız.
- Yaşanan felaketle ilgili doğru, kısa ve net bir açıklama yapılmalı. Örneğin; “Ülkemizde deprem oldu. Yaralananlar, ölenler var. Çok üzücü bir durum ama şu anda güvendeyiz. Hepimiz çok üzüldük ama ailece birbirimize destek olarak bu durumun üstesinden geleceğiz” tarzı bir açıklama çok yararlı olur.
- Çocuklarınızı medyadaki felaket görüntülerinden koruyun. Çocukların mümkün olduğunca yaralı, acı çeken ya da yaşamını yitirmiş insan görüntülerini izlemesine engel olun. Aşırı dramatize eden konuşmalardan, açıkoturumlardan vs. de çocuklarınızı uzak tutun.
- Dünyanın en güvenli evinde de yaşasak çocuk evin yıkılacağından korkuyorsa bu duygusunu ifade etmesine müsaade edin. Sözünü kesip mantık çerçevesinde yorumlar yapmak bir işe yaramaz. Çocuk yeterli bir süre duygularını ifade ettikten sonra açıklama yapmak en doğrusu.
- Üzücü olaylara karşın yaşam devam ediyor. Yaşanan felaketlerden en az etkilenmenin yolu, bir an önce günlük yaşantımıza dönmek ve elimizden geldiğince felaketzedelere yardımcı olmaktır. Hissettiklerinin anlaşıldığını bilen çocuklar olumsuz olaylardan sonra günlük yaşamlarına çok daha sorunsuz olarak geri dönerler.
Risklerle yaşamanın bireyler ve toplumlar için ciddi bir yükü varYeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Demet Lüküslü- Bu tür olaylar günlük rutini bozan ve her an her şeyin olabileceğini hatırlatan olaylar. Halihazırda var olan fay hatlarını, kutuplaşmaları su yüzeyine çıkartıyor, görünür kılıyor. Risklerle yaşamanın bireyler ve toplumlar için ciddi bir yükü var. Yaşanan savaşlardan, felaketlerden, kazalardan ders çıkarılması gerektiği sürekli tekrarlanan bir klişe ancak bu dersleri çıkarıp alternatifler üretebilmemiz gerek.
-Medya ve sosyal medya üzerinden sayısız imaj ve mesajlara maruz kalıyoruz. Takip ettiğimiz olaylar sanki bir
film karesiymiş gibi hareket ederken bu olayları tekrar ve tekrar yaşıyoruz. Aslında bir yandan da hangi konularda başarılı olup hangilerinde çuvalladığımızı da görüyoruz. Bu yüzden de var olan düzenimizin yanlışlarını bir ödev listesi gibi gözler önüne seriyor.