Güncelleme Tarihi:
Gazetemizin yayın yönetmeni Ahmet Hakan geçen hafta bir yazısında “Eskiden ‘domateees bibeeerr patlıcaannn’ diye bağıran sokak satıcıları olurdu. Var mı hâlâ” diye sormuştu. Biz de bazı sokak satıcılarıyla konuştuk. Her ne kadar artık çoğumuz internetten alışveriş etsek de onların yeri gönüllerimizde ayrı...
‘BİZİM İNSANIMIZDA SİMİT SEVGİSİ BİTMEZ’
Ali Yeşilırmak (73), simitçi
“Konfeksiyoncuydum bıraktım, üç yıldır simit satıyorum. Cihangir, Gümüşsuyu, Kabataş, Taksim civarında, sabah 10.00’dan akşam 21.00’e kadar dolaşıyorum. Yağmurlu havada çıkmam çünkü simit tezgâhım açık. 3.5 liradan günde yaklaşık 150 simit satıyorum. Satışlar eskisi gibi değil, milletin durumu yok. Genelde ‘Siz kendiniz zam yapıyorsunuz’ deyip bizim fiyatları arttırdığımızı düşünüyorlar. Bunun unu, susamı var, anlatmaya çalışıyoruz. Satışa çıktığım zaman sokaklarda ‘Taze simiiiit, sıcak simiiit’ diye bağırıyorum. Evlerden sesimizi duyan oldu mu pencerelerden sesleniyor, sonra inip simit alıyorlar. Pandemi döneminde satışlar daha iyiydi. Mekânlar açılınca satışlar düştü. Yine de bizim insanımızda simit sevgisi bitmez.”
‘EL ARABACIYA İŞ KALMADI’
Osman Sekmez (61), hurdacı
“Eskiden sabah 7.00-7.30’da çıkardım. Şimdi 9.00-10.00 gibi çıkıyorum, 16.00-17.00’ye kadar geziyorum. Bir şey bulabilirsem buluyorum, bulamadım mı dükkâna dönüyorum. 20 yıldır hurdacılık yapıyorum ama genelde köyde duruyorum. Köyde de artık ne gübre alacak ne bir sebze ekecek durum var... Her şey pahalandı. Eskiden bir inşaata vardığın zaman hurda alabiliyordun. Şimdi demirci demirini, camcı camını götürüyor. İstanbul’da el arabacıya iş kalmadı. Sokaklarda elimizden geldiğince sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Ya eskici ya da hurdacı diye bağırıyorum.”
‘SABAH ÇİĞ YUMURTA VE YARIM BARDAK ZEYTİNYAĞI İÇERİM’
Ahmet Yılmaz (66), ciğerci
“20 senedir Galata Köprüsü’nün üzerindeyim. Köprüde benden başka ciğerci yok. Öğleden sonra 17.00’de gelirim, gece yarısına kadar buralardayım. Köprüye çıktığım zaman ‘Ciğer ekmeeek’ diye bağırırım. Sesimi köprüde herkes tanır. Hiçbir zaman da sesim kısılmaz. Sabah kalktığımda bir çiğ yumurta, bir de yarım bardak zeytinyağı içtiğim gibi, tamamdır! Burada her türlü gırgır şamata var. Bu köprünün en güzel tarafı eş-dostla muhabbet iyidir. Yoksa bu yapılacak iş değil...”
‘DUYAN GELİYOR...’
Ramazan Gezici (36), meyve suyu satıcısı
“Korona başladığında ‘Limon ilaçtır’ dediler. Ben de karışık meyve suyu sıkmaya başladım. Sokakta sesimi duyan geliyor, sıktığım meyve sularını içip iyileşiyorlar. Haftada dört gün çıkıyorum. Saat 15.00’ten akşam 20.00’ye kadar Tarlabaşı Çukur Mahallesi ve Çınaraltı civarlarında geziyorum. Nezle olan bile bana geliyor. Meyve suyunu sıktığım müşteriler birinci gün değil, ikinci gün iyileşiyor. Bir de iyileştikten sonra gelip fazladan para veriyorlar bana. Bin dua ediyorlar. Meyve suyu ekşi olduğu için çocuklar tuzlu çok seviyor. İsteğe göre tuz döküyorum. Meyve suyunun bardağı İstiklal Caddesi’nde 45 lira, bende 10 lira. Satışa çıktığım zaman ‘Ekşi ekşiii, vitamiiin, insanı iyileştiriyor. Çocuklar, mahallenize geldim’ diye bağırıyorum.”
‘NİYE BAĞIRIYORSUN DİYEN DE HAKLI AMA BİZ DE İŞİMİZİ YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ’
Coşkun Şengil (48), cevizci
“20 yıldır seyyar satıcılık yapıyorum. Şu anda ceviz satıyorum. Genelde Balat’ın içinde, Karagümrük’te, Fatih’te dolanıyorum. Bazen de pazarlara çıkıyorum. Sabah 8.00’de evden çıktık mı akşam 20.00’de eve geliyoruz. Aslen Balıkesirliyim, 8 tane çocuk var. Onlara bakmak için her gün çıkıyorum. Pandemi döneminde satış yaptığım zaman sesimiz daha çok duyuluyordu. O dönem satış açısından daha iyiydi. Marketler açıldı, iş bozuldu. Sokağa çıktığımda ‘Organik ceviz geldi, taze ceviz geldi, ince kabuk ceviz geldi.
Al cevizini, şekere, kolesterole, tansiyona birebir. Ben demiyorum bunu, doktor diyor’ gibi sözlerle malımızı övmeye çalışıyoruz. Bazen bağırıyoruz, adam balkondan veya camdan çıkıp ‘Kardeşim niye bağırıyorsun? Gece çalışıyorum, gündüz yatıyorum’ diyor. İnsanlar da haklı ama biz de işimizi yapmaya çalışıyoruz. Geçim bu zamanda zor.”
‘BU ZAMANA KADAR ANTİKA DENK GELMEDİ’
Sedat Çetinkaya (29), hurdacı
“10 yıldır hurdacılık ve eskicilik yaparak hayatıma devam ediyorum. Hava şartlarına göre sabah 11.00 civarında Fatih bölgesine çıkıyoruz, akşam 18.00’e kadar iş devam ediyor. Bu civarlarda antika değeri olan pek çok şey çıkıyor ama bu zamana kadar bana denk gelmedi. Sokakta ‘Eskici, hurdacı’ diye bağırıyoruz. Müşteriler de evlerinden, dükkânlarından sesleniyor. 5’inci, 6’ncı kattakiler bazen bağırmamıza rağmen duymayabiliyor. O yüzden sokağa çıktığımda elimden geldiğince sesimi yüksek tutmaya çalışıyorum. Yeri geldiğinde sesimin kısıldığı da oluyor ama artık alıştım.”