Güncelleme Tarihi:
Uluslararası liderler ve uzmanlardan oluşan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) desteklediği Küresel Su Ekonomisi Komisyonu ekimde bir rapor yayımladı. ‘Suyun Ekonomisi: Hidrolojik Döngünün Küresel Ortak Fayda Olarak Değerlendirilmesi’ başlıklı rapor, yaklaşan su kıtlığı için tüm dünyayı uyarıyor!
Ülkemizdeki durumu İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği İstanbul bilim danışmanı Dr. Erol Kesici’den dinledik.
‘YAĞMUR SUYU HASADI’
“İnsanlık olarak ileri mi gittik yoksa geri mi diye kendimize sormalıyız” diyen Prof. Dr. Doğanay Tolunay önlem almazsak bizi nelerin beklediğini anlattı...
- İlk sorunumuz şu: Suyumuzu çok kötü kullanıyoruz. Ülkemizde 2008 ile 2022 arasında 1 yılda kullanılan su miktarı 45 milyardan 63-64 milyar metreküpe çıktı. Ortalama, her yıl 1 milyar metreküpten daha fazla artmış su kullanımımız. Bunun neredeyse tamamı tarıma gidiyor. Çünkü iklime uygun ürün yetiştirmek gerekirken biz bu kadim bilgiden vazgeçtik. Yeraltı sularımız hızla tükeniyor. Türkiye’nin 1 yılda kullanabileceği su miktarı ‘normal iklim’ şartlarında 112 milyar metreküp hesaplandı. Yani su kullanımı kişi başı 1.300 litre civarında ve bu bizi su stresi yaşayan ülkelerden biri yapıyor. Kullanılabilir su miktarı nüfusa bölündüğünde, kişi başına 1 yıllık kullanılabilir su 1.000 metreküpün altına düşerse o ülke su fakiri kabul ediliyor. Nüfusumuz 100 milyonu geçtiği anda Türkiye su fakiri olacak. 2050-60’ta bu gerçekleşecek.
- Anadolu coğrafyasında, kuraklığın olduğu bir bölgede, susuz şartlarda yaşamak için aslında bir kültür oluşturulmuş. Mardin’deki Dara Antik Kenti, İstanbul’daki Yerebatan Sarnıcı ve Binbirdirek Sarnıcı, Muğla’da Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptığı söylenen kümbet şeklindeki su sarnıçları birer örnek. Bunlar kurak coğrafyalarda yağmur suyunu toplama yöntemleridir. Doğrudan suyu toplamayan
ama suyu toprağa sızdıran sistemler de yapmış atalarımız. Akan suyu toprakta biriktirip bitkilerin bundan faydalanmasını sağlamışlar.
- İstanbul büyük akarsuyu olmayan, su fakiri bir yarımadada. Bu yüzden eski dönemlerde bu coğrafyaya Doğu Roma su yolu yapılmış. Kırklareli’nin Vize ilçesinden İstanbul’a su getirmek için kullanılan sarnıçların hâlâ kalıntıları duruyor. Hatta Taksim’in adı ‘su taksim yeri’nden geliyor. Su oradan şehre dağıtılırmış. Bütün şehri suya göre tasarlayan bir kültürden gelip suyu çok kötü kullanan bir millet haline geldik.
- Su kaynaklarımız zaten az ama biz buna rağmen tatlı su kaynaklarımızı kirletiyoruz. Atık su kullanımımız yüzde 10-15. Çok düşük bir miktar bu. Bütün kentlerimizde kanalizasyonlar arıtılmadan ya da yeterince arıtılmadan en yakın su kaynağına; yani dereye, akarsuya, göle veriliyor. Kirlilik yükü arttıktan sonra bu sular içilemez hale geliyor. Marmara Denizi’ndeki müsilajın veya İzmir Körfezi’ndeki balık ölümlerinin sebebi de bu.
‘KURAKLIK BİZİ BEKLİYOR’
- Özellikle Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da daha sıcak ve kurak yıllar bekliyor bizi. Karadeniz Bölgesi’nde bile dönemsel kuraklık olabilir. Muğla suyu olmayan bir bölge. Yaz nüfusu ve kış nüfusu arasında turizm sebebiyle büyük fark yaşanıyor. Her yeri imara açıp o kadar insanı oraya toplamak büyük su sorununa sebep olacak. Ege ve Akdeniz’deki diğer kötü haber de şu: Artık kuyulardan da yoğun bir şekilde su çekiliyor. Yeraltı suyu seviyeleri giderek azalıyor. Özellikle denize yakın olan bölgelerde, ilerleyen yıllarda bu kuyuları deniz suyu basabilir. Kuyular kullanılmaz hale gelebilir.
- Tuluhan Tekelioğlu’nun su kıtlığına dikkat çektiği ‘Sular Bulanmadan’ isimli belgeselini YouTube’dan özellikle izlemenizi tavsiye ediyorum.
‘Sünger şehirler yaratmamız gerekiyor’
SU HASADI UYGULAMALARININ HAYATA GEÇİRİLMESİ GEREKTİĞİNE DİKKATİ ÇEKEN
Dr. Erol Kesici şunları söyledi:
- Keşke hidrojenle oksijeni yan yana getirip su üretebilen tesisler olsaydı ama bunu yapabilen sadece doğa. Su krizi tarımsal, ekonomik ve turizm açısından sıkıntılara sebep olacak. “Su vatandır” diyoruz. E, vatan elden gidiyor o zaman. Su bizim en büyük beka sorunlarımızdan biridir.
- Yağmur suyu hasadı zorunlu hale getirilmeli. Çünkü bu sular kanalizasyona, denize gidiyor. Üstelik bu sistemi kurmak da çok kolay. Zaten çatılarımızda oluklar var. Oradan akan suyu bir depoda toplamak mümkün. O depoya çok basit bir arıtma sistemi kurarak tuvalette, banyoda, bulaşık yıkamada kullanabiliriz. Tarımda, bahçede, havuzda, araba yıkamada içme suyu kullanmak çok tehlikelidir.
- Japonlar ‘kasukabe modeli’ adında bir sistem geliştirdiler. Yağmur suyunu Yerebatan Sarnıcı gibi bir uygulamayla hasat ediyorlar. Biriktirdikleri su fazla gelince en yakın dereye ve göle veriyorlar. Bu aynı zamanda selleri önlüyor. Bizim sünger şehirler yaratmamız gerekiyor. En büyük tehlikelerden biri de her yeri asfaltlamak. Betona akan su direkt denize gidiyor.
- Aşırı şekilde fosil yakıt kullanıyoruz. Oysa yenilenebilir enerjiyi tercih edersek kuraklığı da önleyeceğiz. Nedir bu: Güneş ve rüzgâr. Bizden para istiyor mu bunlar? Bedava enerji. Hidroelektrik enerji santralları için barajlar kurmaktan vazgeçelim. Göllerin kurumasının en büyük nedenlerinden biri dereler, çaylar ve yüzey sularının olduğu yerlere barajlar yapılmasıdır.
- Kentsel tüm faaliyetlerde ve tarımda suyun kullanımı azaltılmalı. Su verimliliğini başlatmamız gerekiyor. En önemlisi su kanunu çıkarmalıyız. Bir su bakanlığımız olmalı. Birçok ülkede var bu. Belediyeler gölü kendilerinin sanıyorlar ama göl herkesin. Suyun artık bir polisi olmalı. Suyu herkes istediği gibi kullanmamalı. Dereleri kirleten fabrikalara kesilen cezalar onlara su arıtmadan çok daha ucuza geliyor. Devam ediyorsa bu durum, o fabrikayı kapatacaksınız. Mermer ocakları ayrı bir tehlike.
Çok fazla atık çıkarıyorlar.