Güncelleme Tarihi:
◊ Konserden konsere koşuyorsunuz. Bir aydır konuşacak vakit bile bulamadık. Sizin cephede neler yaşanıyor?
- Emin adımlarla ilerlemek istediğim bambaşka bir dünyanın içine girdim.
◊ Zor ya da şaşırtıcı mı bu yeni dünya?
- Hiç zor değil ama şaşırdığım şeyler var. Mesela sanatçıların destek vermesi, “Beraber bir şeyler yapalım” demeleri... Bunlar gibi pozitif şeyler oluyor. Bir yandan da insanların aşağı çekme isteğini görüyorum.
◊ Ne oldu da bir anda böyle patladınız?
- Patlamak için tasarlanmış bir proje değildi. Evimde, arkadaşlarımla sevdiğim şarkıları söylediğim, iddiası olmayan ama özenilmiş bir işti. Hâlâ da öyle. Erkek arkadaşım Tolga (Akış) dijital dünyaya hâkim, zaten işi bu. Onun ekibi, iyi ses sistemi, doğru şarkılar, çıplak ayaklar, kendi evimizde çektiğimiz videolar... Bu bileşenlerle şarkılar sevildi.
◊ YouTube’daki videolar sizin için bir basamak mı?
- Hayır, orası çok güzel konumlandığım bir ev, yer. Kendimi müzisyenden ziyade orada bir içerik üreticisi olarak konumluyorum. Zaten bir müzisyen değil, şarkıcı olduğumu düşünüyorum.
◊ Bu kadar ilgi görmeyi bekliyor muydunuz?
- Bir şeylerin benim adıma daha güzel gideceğini, daha büyük yerlere ulaşacağımı hissediyordum ama bu kadar hızlı olması şaşırttı.
◊ Nedir sizin müziğinizin farkı?
- Herkesin dinleyebileceği, sınırı olmayan, dinleyeni gençliğinden, çocukluğundan anılara götürecek şarkılar söylüyorum. Zaten eski ruha ve 90’ların gerçek müziğine âşığım.
◊ Şimdiye kadar kendi şarkılarınızı da söylediniz ama cover’larınızın başarısını yakalamadı. İşin sırrı cover yapmak mı?
- ‘Fırça’, ‘Her Yerde Sen’ ve ‘Bırakman Doğru mu?’yu konserlerde hep bir ağızdan söylüyoruz. Kendi şarkılarım artarak ilerleyecek. Ama genel olarak işin bir sırrı olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar sizi severse, aranızda bir iletişim oluşursa o kanaldan kendi şarkılarınızı da, var olan şarkılara yeni yorumlarınızı da geçirebiliyorsunuz.
◊ Var olan şarkıları daha popüler hale getiriyor, onlarca konser veriyorsunuz. Bu şarkıların ekmeğini siz mi yiyorsunuz?
- Ben şarkıların değil, seyirciyle oluşturduğum ilişkinin ekmeğini yiyor olabilirim. Her dönem bu şarkılar değişecektir, esas olan birlikte şarkı söylemekten keyif almamız.
◊ Şarkıların sahipleri popüler olmanızdan rahatsızlık duydu mu?
- Hiç rahatsızlık duyan biriyle karşılaşmadım. Hatta Ezhel gibi isimler de büyük destekçim oldu.
Annemle birlikte büyüdük
◊ Şarkılarınız her yerde çalıyor ama sizi çok tanımıyoruz...
- Çanakkale’de doğdum. Üç yaşımda İzmir’e yerleştik. Babam yurtdışında yük gemilerinde çalışıyor. Annem de lojistik işinde. Ben çocukken boşandılar. Babamın ikinci evliliğinden bir kardeşim var.
◊ Siz kimle kaldınız?
- Annem ve anneannemle.
◊ Bu ayrılığın sizde ne gibi etkileri oldu?
- Herkese çok güvenmeden sürdürdüğüm yıllar oldu. Kadın olmanın ve kadınlarla yaşamanın da belli başlı sosyal endişeleri olmadı değil. Annem çalıştı ve genç yaşına rağmen bütün rolleri üstlenmek zorunda kaldı. Biz annemle birlikte büyüdük. Bu arada anne ve babam hep arkadaş kaldı. Zaten onlar ayrılmadan önce de babamı, işi gereği senede bir defa görebiliyorduk.
◊ “Saç fırçasını mikrofon yapardım” klişesi sizin için de geçerli mi?
- Hayır. Aslında yedi yıl kadar dans ettim. Bir ara Anadolu Ateşi’ndeydim.
◊ Müzik nerede bu hikâyede?
- Anneannem Türk halk müziği sanatçısı. Dedem, eski bağlama üstadı. Teyzem konservatuvarda öğretim görevlisi. Müzik genlerimde vardı.
◊ Konservatuvarda mı okudunuz?
- Üniversite okumadım. Liseyi de dışarıdan bitirdim. 18 yaşımı bitirdiğim an Murat Dalkılıç’ın vokalisti oldum.
◊ Murat Dalkılıç sizi nasıl keşfetti?
- İzmir’in Kordon’unda bir taraf daha pop bir dünya, bir taraf daha karanlık ve rock dünyaya sahiptir. Gençliğim
o rock tarafta geçti. Jackpot isimli bir grubumuz vardı.
O dönem Dalkılıç’ın ekibinden biri benimle bağlantı kurdu. Vokalist arıyorlardı. Pop müziğe aşina olmadığım için şoke oldum. İlk sahnemiz Çeşme’deydi, bir gece önce lise arkadaşlarım dinliyordu, bir gece sonra büyük bir ünlü tayfasının karşısındaydım. Sonra Dalkılıç’la ‘Lüzumsuz Savaş’ şarkısını yaptık. Ve bütün orkestra İstanbul’a taşınma kararı aldık. İki valizimi aldım, yola çıktım.
◊ İstanbul’da yeni bir hayata başlamak zorlayıcı mıydı?
- Başta çok korkunçtu. Ama Murat benim için şanstı. 2014’te ‘Fırça’ isminde bir şarkı yaptık. Sevildi, sonra Emirgân’daki ‘Gizli Kalsın’da sahneye başladım. Üç sene sürdü. Çeşitli dizilerde de rol aldım.
Aşk kendini bilerek yaşadığında muazzam bir şey
Paylaşmayı seven, pozitiflikten beslenen, samimi iletişimler kuran, mutlu olmaya çalışan biriyim.
Tolga’yla bir senedir birlikteyiz. Aşk sakin, kendini bilerek yaşadığında muazzam bir şey. İnsanların artık, “Aşk acıdır, kötüdür” demelerine asla katılmıyorum. Tolga’dan sonra aşkın ne kadar güzel olduğunu anladım.
Ayaklarımdan yıllarca nefret ettim
◊ Sahnede ve videolarınızda genelde çıplak ayaklısınız...
- Aslında ayaklarımdan yıllarca nefret ettim.
◊ Neden?
- Boyum 1.63, ayak numaram 38. Boyuma göre ayaklarım çok büyük (gülüyor). Ama zamanla giydiklerim, koltukta şarkı söylemek beni çıplak ayaklı olmaya itti. Başlarda, “Ne zaman çorap giyeceksin” gibi sorular geldi. Şimdi seviyorlar. Bana da artık ayakkabı giysem samimiyeti öldürecekmişim gibi geliyor.
Ünlü olmak isteseydim, 26 yaşında genç bir kadın olarak çok başka yollar seçerdim
◊ Tanınırlıkla eleştiri oklarını da üstünüze çektiniz. Sizin başarınızı, ‘büyük PR çalışması’ olarak nitelendirenler oldu...
- Böyle bir şey söz konusu olamaz. Benim basın danışmanım bile yok. PR yaptırmanın amacı ünlü olmak değil mi? Ben ünlü olmak isteseydim, 26 yaşında genç bir kadın olarak çok başka yollar seçerdim. Benim amacım ünlü olmak değil, kendi müziğimi kitlelere duyurmak. Şöhret bunun sadece bir getirisi olabilir. Bu da istemeyeceğim bir şey değil.
◊ Sosyal medyada sizin için, “Kocaman bir balon” yazmışlar, siz de bunu paylaşmışsınız. Bu tip laflara bozuluyor musunuz?
- İnsanım, tabii etkileniyorum. Ama bunu düşünenlere, “Balon değilim, sönmeyeceğim” gibi şeyler söylemek istemiyorum. İsteyen takip edip dinler, istemeyen dinlemez. Kendimi kimsenin gözüne zorla sokmuyorum. Reklam vermiyorum. Sevenlerim her yere benimle gelsin, sevmeyenlere de teşekkürler. Ben iddiasız ve çıplak ayakla başladığım bu yolculuğa böyle devam edeceğim.
◊ Bir konserinizde, “Benden bugün iyi sahne beklemeyin, yorgunum” demeniz çok eleştirildi...
- Böyle bir şey olabilir mi? 17 yaşımdan beri sahnedeyim, beni dinlemeye gelenler böyle bir şey söylemeyeceğimi bilir. Yoğun bir hafta geçirmiştim. Dört şehir sonrası Bodrum sahnesine çıktım, sesim çok kısıktı. Seyirciyi bilgilendirmek için, “Sesim çok kısık, bir kusurum olursa affedin” dedim. Bundan fazla ya da eksik bir şey yaşanmadı.
◊ Kulis isteklerinizin arttığı doğru mu?
- ‘Kulis istekleri’ lafı yanlış bir aktarım. Sahneye çıkma şartlarımda değişiklikler oldu. Konserlerde ön tarafta bistro (ayaklı masa) seyircisi oluyor. Bu bölüm, biletli izleyicinin alanını daraltıyor. Oysa en çok eğlenen kısım orada. Ben de bu yüzden hiyerarşisiz, yeme-içme zorunluluğu olmadan, herkesin ayakta eğlenebilmesini talep ediyorum. Konser saatinin de seyirciyi yanıltmayacak şekilde duyurulmasını istiyorum. Bir de seyircinin giriş-çıkışı için bir sistem oluşturulmasını ve klima problemlerine karşı önlem rica ediyorum.
◊ Harbiye konseriniz duyurulduktan sonra fiyatınız ikiye katlanmış...
- Ekibini büyütüyorsun, kim işini büyütürken fiyatını aynı tutmuş? Bunun konuşulması bile komik.
◊ “Havalandı, egosu tavan oldu” diyenlere cevabınız ne?
- Seyirci için istediklerim eğer kapris yapmaksa, tamam. Ama bunların dışında kaprisli olduğumu düşünen ve şahit olan biri varsa benimle herhangi bir mecradan bunu paylaşsın, konuşalım.
◊ Bu eleştirilere bakınca şöhret zor geliyor mı?
- Hayır. Biliniyor olmak ve daha fazla insana şarkı söylemek harika. Çok fazla destek olan kişi var. Bunun mutluluğunun önüne hiçbir şey geçmiyor. Seyircimin rahatı için çalışmaya devam edeceğim.