Güncelleme Tarihi:
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırması ve sonrasında İsrail’in aylardır süren sert karşılığı ABD’deki birçok üniversitede ilk günden beri protesto ediliyor. Öğrenciler savaşın sona ermesi için oturma eylemleri yapıyor, gösteriler düzenliyor.
Geçen haftalarda da New York’taki Columbia Üniversitesi’nde savaş karşıtı çadırlar kuruldu. Üniversitelerin yaz tatiline girmesine sayılı günler kala gerçekleşen bu eylem, üniversite rektörünün müdahale etmesi için kampüse polisi çağırmasıyla büyüdü ve diğer üniversitelerde de büyük tepki eylemlerine yol açtı. Gösteriler Avrupa ve Türkiye’deki üniversitelere de yayıldı. Eylem yapan öğrenciler savaşın bitmesinin yanında üniversitelerin İsrail’le ilişkisi olan şirketlerle finansal bağlarını koparmasını talep ediyor. Bu sayede İsrail’in önemli ölçüde gücünü kaybedeceğini ve Filistin’de yaşanan soykırımın durdurulabileceğini düşünüyorlar. Amerika’da farklı üniversitelerde okuyan üç Türk öğrenciyle orada neler olup bittiğini konuştuk.
Onurcan Büyükkalkan, Chicago Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği ve kamu politikası yüksek lisans öğrencisi. Emirhan Kınataş ise Johns Hopkins SAIS’de çatışma çözümü&Ortadoğu çalışmaları yüksek lisans öğrencisi. Yine Chicago Üniversitesi’nde okuyan, eylemlere dahil olan ancak adını saklı tutmamızı isteyen bir kadın öğrenciyse katıldığı protestoların amacını ve son durumu anlattı.
‘İSTENEN, İSRAİLLİ VE İSRAİL’E DESTEK OLAN ŞİRKETLERLE İLİŞKİNİN KESİLMESİ’
Bu eylemin manifestosu nedir?
◊ Eylemcilerin en önemli isteği üniversitelerine ödedikleri on binlerce doların ve bağışların (endowment) sermaye fonları aracılığıyla İsrailli şirketlere yatırılmasından vazgeçilmesi. ABD’de üniversiteler bir şirket gibi hareket ediyor ve gelirlerini bir sermaye fonunda topluyor. Bu fonu kullanarak yaptıkları yatırımlardan elde ettikleri gelirlerle idari ve akademik faaliyetlerini fonluyorlar. Bunun temel sebebi uzun vadede akademik ve finansal özgürlüklerini elde etmek. Bugün bütün üniversitelerin endowment’larını alt alta topladığınızda 800 milyar doların üzerinde bir büyüklükle karşılaşıyorsunuz. Sadece Harvard Üniversitesi’nin yatırımları 50 milyar doların üzerinde. Öğrenciler bu sermaye fonlarının İsrailli ve İsrail’e destek olan şirketlerle ilişkisini kesmesini istiyorlar. Bunun ne kadar kritik bir talep olduğunu anlamak için bu rakamları Türkiye’de de protestolara konu olan İsrail’le ticaret rakamıyla kıyaslayabiliriz, ki bu ticaret hacmi yıllık 10 milyar doların altında. Sadece Columbia Üniversitesi’nin sermaye fonu 14 milyar dolar civarında bir büyüklüğe sahip. Dolayısıyla eğer öğrenciler bu taleplerinde başarılı olursa, İsrail borsasında işlem gören ya da İsrail’e bir şekilde destek olmuş şirketleri zor günler bekliyor. Bu, dolaylı olarak İsrail hükümetinin elde edeceği vergi gelirinin düşmesi ve politikalarını yumuşatması için bir baskı göreceği anlamına geliyor. (Emirhan Kınataş)
‘SADECE ÖĞRENCİLERE DEĞİL, FAKÜLTE ÜYELERİNE DE ŞİDDET UYGULUYORLAR’
Bazı kampüslere polis müdahalesi var. Sizde durum nasıl, polisin orantısız şiddeti söz konusu mu, gözaltılar ne kadar sürüyor?
◊ Henüz Baltimore polisi üniversitemizdeki eylemcilere bir müdahalede bulunmadı. Ancak başka yerlerde polis orantısız şiddet uyguluyor, 1800’den fazla öğrenciyi gözaltına aldılar. Şiddet uyguladıklarına dair görüntüler sosyal medyada var. Sadece öğrencilere değil, öğrencilerini korumaya çalışan fakülte üyelerine de şiddet uyguluyorlar. (Emirhan Kınataş)
◊ Şu an her şey çok barışçıl bir şekilde ilerlediği için ben şahsen gergin bir ortam olduğunu düşünmüyorum. Polisler var çadırların etrafında ama onlar da sadece izliyorlar. Ancak okul yönetimi, ifade özgürlüğü konusunda net tavrı olmasına karşın çadır protestolarının üniversite güvenlik politikalarına ters olması sebebiyle çadırların kalış süresi uzarsa daha güvenlik temelli bir bakış açısıyla müdahale edebileceğini paylaştı.
(Adını vermek istemeyen öğrenci)
‘KARŞIT GÖRÜŞLÜLER GERİLİMİ TIRMANDIRMAYA ÇALIŞIYOR’
Eylemlere kimler katılıyor? Eylemlere karşı çıkan öğrenciler yok mu?
◊ Aktivistler arasında kimlik açısından kesinlikle bir çeşitlilik var. Filistinliler, diasporanın dört bir yanından gelen Yahudi kökenli insanlar, Yiddiş, Urduca, İspanyolca ve daha fazlasını konuşarak büyüyen insanlar var. Organizatörlerin Arapça ilahiler söylediği, hayatlarının çoğunu Ortadoğu’da geçirmiş yaşlı imamların namaz kıldırdığı ve çadırlarının üzerine ‘Filistin için Porto Rikolular’ ve ‘Filistin için Kızılderililer’ gibi pankartların asıldığı bir eylem bu. Aramızda Yahudi aktivistler var, Filistin asıllı öğrencilerle dayanışma içindeler. Ancak Yahudi aktivistleri temsil ettiklerini iddia eden Siyonistlerin şiddetini de unutmamak lazım. Çadırlarımıza gelip bizi kışkırtmaya çalışıyorlar. El hareketi çeken de oluyor, çadırın üstünden geçen de. Filistinli gruplar dua ederken onlar yüksek ses müzik açabiliyorlar. Aslında yaşanan soykırıma son verilmesini söyleyenler ya da Filistin yanlısı olarak anılanlar tarafında gerilim tırmanmıyor. İsrail yanlısı karşıt protestocular gerilimi tırmandırmayı amaçlıyor, eylemleri zayıflatmak veya tepki almak için çeşitli taktikler deniyorlar. Protestocular etkileşimleri görmezden gelip en aza indirmeye çalışarak sağlam bir iş çıkarıyorlar. (Adını vermek istemeyen eylemci)
◊ Karşı taraftaki İsrail destekçisi Yahudi öğrenciler yer yer gerilimi tırmandırıp Filistin destekçisi öğrencilerin karşısında eylem yapabiliyor. İsrail destekçilerinin temel isteği esirlerin serbest bırakılması ve Hamas’ın tamamen lağvedilmesi. Bizim kampüsümüzde ve Amerika’nın çoğu yerinde bu bir din çatışmasından ziyade insan haklarının korunması meselesi. (Onurcan Büyükkalkan)
◊ Ben kendi üniversitemin Ortadoğu ve Afrika Kulübü’nün yönetim kurulu üyesiyim. Bu kurulda hem Yahudi asıllı Amerikalı öğrenciler hem Filistin asıllı Müslüman öğrenciler bulunuyor. 7 Ekim’i takip eden süreç, üniversite içerisinde birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Ama burada tarafları Müslüman ve Yahudi olarak sınıflandırmak mümkün değil. Zira çok sayıda Yahudi, Filistin yanlısı argümanlara ve protestolara destek verdi. Özellikle benim üniversitemde biz tartışmayı İsrail hükümetinin eylemleri üzerine yoğunlaştırmak için büyük çaba sarf ettik. (Emirhan Kınataş)
'ÜNİVERSİTELER GERİ ADIM ATMAZSA BOYKOTLAR ARTAR’
Protestoların ve eylemlerin ne kadar süreceğini öngörüyorsunuz?
◊ Protestoların devamlılığı birkaç faktöre bağlı. Bunlardan ilki polis şiddeti ve üniversitelerin vereceği tepki. Eğer bu kadar tahammülsüz ve agresif davranmaya devam ederlerse, önceki protestolarda olduğu gibi, sadece Filistin destekçisi grupları değil, polis şiddetine karşı olan grupları da sokağa dökme ihtimalleri var. İkinci faktör ise karşıt grupların sürece ne kadar dahil olacağı. Eğer bu gibi olayların sayısı ve şiddeti artarsa protestolara yansımalarını görebiliriz. Bir de şu ana kadar idari ya da adli süreçlere girmiş olan öğrencilerin protestoların geleceğini nasıl etkileyeceği konusu var. Zira taleplerden biri de üniversitelerin bütün protestocu öğrencileri affetmesi ve onlara verdikleri idari cezalardan vazgeçmeleri. Bu talebin karşılanmasının tek yolu protestoların büyüyerek başarıya ulaşması. Dolayısıyla şu ana kadar polisin ve üniversitelerin tavrı, ceza verdikleri öğrencileri protestoları büyütmek için motive etti diyebiliriz. (Emirhan Kınataş)
◊ İşgalin dozu azalmadıkça ve üniversite yönetimleri geri adım atmadıkça bu eylemlerin süresinin ve boyutunun artacağını tahmin ediyorum. Eylemler genel olarak öğrenci ve öğretim elemanlarının birlikte düzenlediği, yerel halkın da katıldığı ve desteklediği şekilde ilerliyor. (Onurcan Büyükkalkan)
‘OKUL YÖNETİMLERİ NE YAPACAĞINI DÜŞÜNÜYOR’
Üniversite yönetimlerinin eylemlere bakışı nasıl? Baskı görüyor musunuz, ‘fişlenmek’ gibi endişeleriniz var mı?
◊ Okul yönetimleri kendilerinin en az zarar göreceği formülü arıyor. Brown Üniversitesi eylemcilerle anlaşma imzaladı ve yatırımlarla ilgili bir oylama yapacağını duyurdu. Benzer şekilde Johns Hopkins de öğrencilerle müzakerelerini sürdürüyor. Şu ana kadar çadırların belli saatlerden sonra kaldırılmasına yönelik bir anlaşmaya varıldı. (Emirhan Kınataş)
◊ Chicago Üniversitesi ifade özgürlüğünü sık sık dile getiren Amerika’daki nadir üniversitelerden biri olarak eylemcilere eğitimin akışını bozmadıkları sürece müdahale etmiyor ve hatta öğrencilerin kendilerini ifade edebilecekleri alanlar hazırlıyor. Buna rağmen yine de üniversitenin yatırımlarını çekip çekmeyeceği konusunda bir açıklama yok. Kampüsümüzde polis, eylemcilerin güvenliğini sağlamak için ve çok az sayıda olmak üzere bekliyor. Fakat zaten kampüs halka açık olduğu için bu durum sıradışı değil. (Onurcan Büyükkalkan)
◊ Chicago Üniversitesi yönetimi olaya sadece özgür düşünce açısından bakarak sakin yaklaşmaya çalışıyor ama protestolara hak vermiyor. Petrol şirketlerine çok yatırım yapmış bir okul, o yüzden ‘divestment’ (yatırımı geri çekme) henüz öğrencilerle tartışma konusu bile değil. Her görüşe saygılıyız ama politikayla finans birbirinden ayrıdır gibi bir çerçeve çizmeye çalışıyorlar. (Adını vermek istemeyen öğrenci)
‘ZAMAN ALABİLİR, ALSIN’
Sesinizi yeterince duyurabildiğinizi düşünüyor musunuz?
◊ Boycott, Divestment, Sanctions (BDS/Boykot, Yatırımı Geri Çekme, Yaptırım) adı verilen hareket bütünü parçalarından daha büyük ve yankı uyandıran bir hareket. Bu noktada ‘endowment and investment’ı çok büyük olan Amerikan üniversitelerinin neredeyse her birinde protestoların başlaması ve sürdürülmesi bence hem sembolik hem pratik olarak çok önemli. Geçmişte BDS’in yine üniversitelerden başlayıp yankı uyandırdığı birçok tarihi olay biliyoruz, Vietnam ve Güney Afrika örneklerinde olduğu gibi. Sonuç alacağımızı düşünüyorum o açıdan. Zaman alabilir, alsın. Chicago Üniversitesi öğrencilerinin tarihin doğru tarafında yer alması çok değerli bence, bu anlamda sesimizi duyurduğumuzu düşünüyorum. (Adını vermek istemeyen öğrenci)