Güncelleme Tarihi:
YENİ FANTASTİK EVRENİNDE HUZUR İÇİNDE UYU...
Birol Bayram
Karanlık ve fantastik o muhteşem hayal dünyasının tam zıddı; naif ve çok düzenli bir yaşantısı vardı. Vaktinin çoğunu çalışarak geçirir, çalışmadığı zamanlarda da belgesel izlediği, kitap okuduğu, yemek yediği köşesinde dinlenirdi. Akşamları da, ara sıra hikâyelerine konuk olan sevgili dostu ‘Kafa’yı gezdirir, kafasını dağıtır, yeni hikâyeler düşünürdü. O köşede, son çizgilerini çizdikten sonra yumdu hayata gözlerini. Hem İstanbul müzik hayatına hem de çizgi roman dünyasına katkıları saymakla bitmez. Gırgır’da yanında yetiştiği ve babası kadar yakın gördüğü Oğuz Aral’ı vefatından sonra hiç utandırmadı. Gırgır’ın ardından sayısız mizah dergisinde çalıştı, tarzından hiç ödün vermedi.
Dostlarıyla beraber bir çizgi roman okulu açmak üzereydi. Çizgi dünyamızın büyük bir krizden geçtiği şu günlerde, yeni çıkacak bir derginin editörlüğünü de üstlenmişti. Çizgi hikâyelerinin Fransızca’da yayımlanması için de yayıncılarla görüşmekteydi.
Ustası Oğuz Aral’ın yanına gömülme hayalini Aral’ın bütün ailesinin onayına rağmen ne yazık ki tek bir kişinin çıkarttığı sorun yüzünden gerçekleştiremedik, bunun derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Yeni fantastik evreninde huzur içinde uyu arkadaşımız, ustamız, abimiz...
BİZİMLE OLMAMASINA ÜZÜLMEMİZ GALİBA BİZİM BENCİLLİĞİMİZ...YOKSA O ÇOKTAN ÖLÜMSÜZ!
Ersin Karabulut
Ertesi gün bir süreliğine uzağa gidecektim. Dergiye uğradım. Baktım Galip Abi, bir yandan çiziyor, bir yandan yanındaki misafirinin anlattıklarını dinliyor. Bölmemeye çalışarak selam verdim. “Sen takıl abi” dedim, “Ben işlerimi halledip uğrarım yanına.” “Mutlaka gel, bir şey danışmak istiyorum” dedi.
Galip Abi kimseye yukarıdan bakmaz, herkesin fikrini önemserdi. Bir keresinde, “Sen iyi şeyler yapınca ben de gaza geliyorum” demişti. Biri bana çocukken Galip Tekin’den böyle bir cümle duyacağımı söylemiş olsa devasa bir temenni zanneder ama asla inanmazdım.
O gün içerdeki işlerim beklediğimden uzun sürdü. Tekrar masasına gittiğimde yoktu. Beklesem mi dedim ama acelem vardı. Maalesef onu son görüşüm ve göremeyişim böyledir. Ardından telefonla haberleştik de normal rutinimiz gibi uzun uzun konuşup “Hadi bir çay içelim” diye mutfağa gidemedik, tokalaşıp sarılamadık.
Şu an içimde anlatması zor, garip bir üzüntü var. Galip Abi’nin taramalı çizgileriyle düşünün: Bir ateş parçası, içerden organlarıma değdikçe ‘cızz’ ya da o tarz bir ses çıkarıyor gibi (Sıkı okurları o ‘CIZZ’ı bile kareye nasıl yazacağını hayal edeceklerdir). Çok büyük bir sanatçıyı, inanılmaz iyi yürekli bir insanı, gerçek bir arkadaşı ve abiyi son bir kez görme şansım varken birazcık daha bekleyemediğim için göremedim. Bir daha da göremeyeceğim.
Fakat yazıp çizdikleri asla bir yere gitmez. Okumaya devam ederseniz, ara sıra gelip sarılır, beraber sizinle çay içer, dertleşir, anlatır, korkutur, güldürür. Fiziksel olarak bizimle olmamasına üzülmemiz galiba bizim bencilliğimiz. Yoksa o çoktan ölümsüz.
HEP BİRLİKTE GÜLDÜK, GÜLDÜRDÜK...
Ergün Gündüz
Galip ve Ergün diye Oğuz Abimizin (Oğuz Aral) bizi ilk yan yana getirip sayfa yaptırmaya başladığı yıllara dayanır arkadaşlığımız Galip’le. Farklı çizgisiyle Oğuz Aral’ı, Gırgır’ın içinde çizgiroman olabileceğine ikna eden kişidir Galip. Zoru başarmış, kalıpları kırmıştır. Fantastik öykülerin bir sayfası vardır artık. Delidolu yıllarımızda hep birlikte güldük, güldürdük, sevdik, sevildik, bol bol ürettik ve şimdi de üzüldük. Güle güle Galip Tekin...
ŞURASI SARI, ŞURASI DA YARATIK YEŞİLİ...
M. K. Perker
Yıl 1990… Gırgır dergisi, Avni, Fırt, Fırfır olmuştu. Bunun yanı sıra, Dıgıl’ı çıkarıyorduk. 1990’ın son haftasıydı. Oğuz Abi yurtdışında olduğu için yönetimden Galip Abi sorumluydu. Yanında sayfa sekreterimiz Aydın Abi’yle birlikte Dıgıl’ın kapağındaki karikatürün renklerine karar veriyorlardı. Galip Abi, Aydın Abi’ye tek tek renkleri tarif etti; “Şurası mavi, şurası sarı, şurası da yaratık yeşili…” ‘Kafamı kaldırıp şaşkın şaşkın baktım. Sonra Galip Abi yürüyüp odasına gitti. Aydın Abi’ye sordum; “Yaratık yeşili nedir abi?” Aydın Abi de cevap verdi; “Bildiğin yeşil…”
ÇİZDİKLERİ GİBİ O DA UZAYLIYDI
Vedat Özdemiroğlu
Benim güzel gamzeli Galip Abim son karesini çizip veda ettiyse; sadece ülkemin, dünyamın değil, uzayımın da başı sağ olsun. Çizdikleri gibi, o da uzaylıydı ve ulu boşlukta dostlarıyla buluştu. Çalışkan, hikâyeperver, kırtasiyesever bir ustaydı. Uzaylı çizen bir çizere ‘’Böyle uzaylı mı olur” demesini unutamam. Uzaya en düşkün meslektaşım Tekin, nur içinde yat...
GENE GEL GALİP...
Serhat Gürpınar