Güncelleme Tarihi:
Klasikten çağdaşa her dönemi kucaklayan listenin birincisi açık ara puan farkıyla İlhan Koman'ın 'Akdeniz Heykeli' oldu.
Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman:
Görsel belleğimizin en önemli yapıtı
İlhan Koman, Türkiye’de heykel denince akla gelen ilk isimlerden biri.
Bu özellikle önemli. Çünkü 1959’da Stockholm’e yerleşmiş ve 1980’de aramızdan ayrılmıştır. Hem Türkiye’de geçirdiği zaman kısıtlıdır hem de yapıtları daha çok Stockholm’de sergilenmiştir. Buna rağmen ‘Akdeniz’, Türkiye’deki görsel belleğin en önemli yapıtı konumuna yerleşmiştir. Elleri açık, cömert, kavrayan, kuşatan, hem ‘naif’ hem çok hâkim, hem çok eril hem de çok dişil olan, hem durağan hem çok devingen bu heykele gösterdiğimiz ilgi bizim ortak bilinçdışımızdaki arketiplerle ilgili olduğu kadar Mezopotamya ve bilhassa Anadolu kültürlerinin Kibele’den beri getirdiği birikimin gene bilinçdışımızda oynadığı rolle ilgilidir. Bu heykelin Akdeniz dediğimizde aklımıza gelen coşkunluğu, enginliği, derinliği, sonsuzluğu çağrıştıran hareketli yapısıyla kadınsılığın inceliğini, duyarlılığını birleştirmesi bize tesir etmiştir. Koman’ın Bach’ta örneklerini gördüğümüz matematik dizilerini bir tempo ve hareket unsuru olarak kullanan, parçaların
bir bütünü meydana getirdiği, ayrıksılıkla uyumu birleştiren, figürle figür ötesini kavuşturan yaklaşımı Akdeniz’de bize denizin ve kadınlığın şiirini bir arada duyurmuştur.
NASIL SEÇTİK?
Hürriyet Hafta Sonu Ekleri ekibi olarak Kültür Sanat Servisi’ndeki arkadaşlarımızın da önerileriyle jüriyi belirledik. Her bir jüri üyesine Türkiye’nin gelmiş geçmiş bütün sanat eserleri içinden kendi ‘En İyi 10’larını sorduk. Zaman ve sanat dalı sınırlaması koymadık. Gelen listelerdeki eserleri 1’inciden 10’uncuya doğru sırasıyla; 10, 9, 8, 7 şeklinde puanladık. Bütün hesaplamalar bittiğinde puanı en yüksek olandan 100’üncüye doğru bir sıralama yaptık ve böylece son listeyi elde ettik. Jürilerin listelerine, bazı sanatçıların farklı farklı eserleri girdiği, yani oylar bölündüğü için ne yazık ki bazı önemli eserler ya aşağılarda kaldı ya da listeye hiç giremedi. Eserlerin künyelerinde teyit edemediğimiz bilgilere hiç yer vermemeyi tercih ettik; okurlarımızın anlayışına sığınıyoruz.
Kapital serisi-Arture 159, Kapital IX (Kolonyalizm)-Yüksel Arslan 1971, 30x40 cm, kâğıt üzerine karışık teknik, Besi Cecan Koleksiyonu Aldığı puan: 230
ZEKİ COŞKUN YAZDI
Görünmeyeni ortaya çıkardı
Mevcutla yetinen biri değil Yüksel Arslan. Baştan itibaren daimi bir ‘yolculuk’tur yaptığı. Menzil diye bir şey yoktur onda. Yoldur aslolan. Olsa olsa yolüstü uğrak yerleri vardır. Ki bunlar, başkalarına keşif olarak görünür. Sanayi-pazar ürünü standart, tüp-konserve tipi malzemeyi bırakıp ilk ataların toprak, yumurta akı, bal, kemik iliği gibi doğal, canlı kaynaklarına dönüş başka nasıl açıklanır? ‘Resim’den ötedir yaptığı, ‘arture’ de artistik bir adlandırma değildir. Arslan’a dek siyaset, felsefe, ekonomi, tarih, sosyoloji uzmanlarının her biri ‘Kapital’i kendi cephelerinden ‘okur’. Oysa Marx’ın yapıtına hayatiyetini veren, bu disiplinlerin hepsinin ortaklaşa, yetkin kullanımıyla birlikte müthiş yoğun imgelem gücüdür. Serinkanlı eleştirel çözümlemenin yanı sıra adeta bir ressamın, sinemacının, edebiyatçının gözünü devreye sokar, kapitalist dünyanın olağandışılığını gözler önüne serer. Arslan, ondan tam 100 yıl sonra ‘Kapital’in içindeki ‘göz’le çalışmış, mevcut ama kendisine dek görünmeyeni ortaya çıkarmıştır.
M. ÖZALP BİROL:
Birçok çalışmaya esin kaynağı oldu
Kaplumbağa Terbiyecisi-Osman Hamdi Bey 1906, 221.5x120 cm, Tuval üstüne yağlıboya, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu Aldığı puan: 212
‘Kaplumbağa Terbiyecisi’, hiç şüphesiz, Türkiye’nin hakkında en çok konuşulan sanat eseridir. Osman Hamdi Bey’in, farklı metaforik okumalara ve yorumlara çok açık olan bu başyapıtı, sanat ve edebiyat alanlarındaki birçok çalışmaya da esin kaynağı olmuştur. Konuyla ilgilenenlerin, Mustafa Cezar’ın ‘Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi’ kitabı ile Edhem Eldem’in ‘Osman Hamdi Bey Sözlüğü’nün ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’yle ilgili bölümlerini okumalarını öneririm.
4.
‘Cehennemim’, akılla duygunun, bilinçaltıyla dışavurumun, renkle geometrinin iç içe örüldüğü bir başyapıttır. Zeid açısından tüm çalışmalarının kalbi, düşüncelerinin şekil bulduğu en ideal kompozisyondur. Hayat hikâyesinin özeti, birey olarak ruh halinin yansıması ve sanatçı olarak kariyerinin doruğudur. Bizans sanatının vitray geleneğiyle 1950’li yılların Paris Okulu arasında sanki organik bir bağ kurmuştur Zeid. Resmi var eden arayış, bir sentezin ürünü olmakla birlikte enerjik hareket, gerilim ve bitmeyen yüzey döngüsü ilerleyen yıllarda çalışmalarının en karakteristik özelliği haline gelir.
YAHŞİ BARAZ: Senelerce kimse satın almadı
1987’de ilk kez bienal yapıldı Türkiye’de. Burhan Doğançay da bienale davet edilen sanatçılardan biriydi. Galerimin olduğu binada atölyesi vardı, bir daireyi ona vermiştim, orada çalışırdı. Üç büyük resim yapacağını söyledi; ‘Mavi Senfoni’, ‘Mimar Sinan’, ‘Muhteşem Süleyman’. Üçü de 1987’de yapıldı. O yıllarda büyük resim çalışan yoktu. Ama Doğançay “Ben müzelik bir şey yapmak istiyorum” demişti. Bu resim hem akrilik hem kolajdır. Tuval üzerine yapıştırılmış kâğıtlar vardır. İznik seramiklerinin çağrışımları görülür. Eser başta çok yadırgandı, beğenilmedi. Bienalde sergilendikten sonra depoya koyduk. Fiyatı 7 bin dolardı, senelerce kimse almadı. Doğançay bir isim olduktan sonra Oktay Duran satın aldı.
Oradan da rekor fiyata Murat Ülker Koleksiyonu’na geçti.
AHU ANTMEN: Hem öncü hem de kalıcı yapıtlardan
Günün değişen ışıklarıyla her zaman bulunduğu mekâna enerji katan bu demir kuşlar, izleyicide tükenmez bir estetik etki yaratmıştır. Bu eserin sanat dünyamızdaki ayrıcalıklı yeri de, metal gibi ağır ve işlenmesi kolay olmayan bir malzeme kullanarak yarattığı değişken enerjinin özgün ifadesinde gizlidir.
Akademik bir sanat eğitimi almayan Aliye Berger, gravürleri ve baskı resimleriyle bilinirken Yapı Kredi Bankası’nın açtığı yarışmaya bu çalışmasıyla katılmıştır. Dünya modern sanat tarihini kaleme alan sanat tarihçilerinin Berger’in tablosunu birinci seçmeleri Türk sanatında bir dönüm noktasıdır.
Günümüz Türk resminin en tanınmış imgelerinden biri. Ceylan’ın ‘hiper gerçekçi’, ince işçiliği yüksek resimlerinden. Konu aldığı insanın yüzünden, bedeninden tuvali aşıp bize kadar ulaşan gerilimiyle sevilen; öfkeyi, esrikliği aktarma gücüyle bizi etkileyen bir Taner Ceylan tablosu.
Türkiye resim sanatında İslami düşünce geleneğini tasavvufi bir yönelimle çalışmalarına aktaran ve Batı akılcılığı ile Doğulu dünya görüşü arasında kendine özgü bir sentez geliştirmiş nadir sanatçılardan Erol Akyavaş’ın 1987’de başladığı ‘Hallac-ı Mansur’ serisi, tasavvuf düşüncesini benimsemiş mistik yazar ve şair Hallac-ı Mansur’dan ismini alır. Kaligrafik formlar ve dini kitaplardan alınma işaretlerle yeni bir biçim ve anlam örgüsü yaratır. Hem tuval hem de kâğıt üzerine gerçekleştirilen serideki çalışmaların merkezinde Allah’ı temsil eden ‘Vav’ harfi vardır.
Sanatçı bu eserini bir deftere her gece uyumadan önce ‘Bugün de Yaşıyorum’ yazılı mührü basarak yarattı. Eserin üretildiği yılların siyasi iklimine gönderme yapan bu eser şimdi dünyanın en önemli sanat kurumlarından MoMA’nın koleksiyonunda.
Sanatçı bu eseri için ilhamı çocukluğundan aldı. Çaylak Sokak, onun doğduğu evin bulunduğu sokağın adı.
Bir meydan okuma
Bu portre, dönemi için bir meydan okuma gibidir: Elinde içkisi, dişlerinin arasına sıkıştırdığı piposu, omzundan sarkan kirli çoraplarıyla. Üstüne üstlük bir de meydan okurcasına bize bakan kısık gözleri...
İşte bütün bunlar onu önemli kılıyor.
Kapitone, Altan Gürman / 1976, Bilge Gürman Koleksiyonu Aldığı puan: 54
Çağdaş Türk sanatının 1980’lerde gelecek patlamasının öncesinde yeni bir dönemin ilk izdüşümlerinin habercisi olan çok değerli bir sanatçıydı. Özellikle yerleşik estetik değerleri sorgulayan ‘Montaj’ serisiyle, hem pop hem de kavramsal sanatın yurdumuzdaki öncülerinden biri oldu. Sade yapıtları, taze bir estetiği yansıtmanın ötesinde, militarizm ve katı demokrasiyi çözücü bir güç yansıtmaktadır.
‘Kapı’, Türkiye çağdaş sanatında ilk defa Uygur tarafından üzerinde çalışılmış bir yüzey. Dört bölümlü tek parça bir zeminle birlikte yaşanmışlıklar sunan kapı, sanatçının kendi bilinçaltını kurgulayarak farklı hikâyeleri bir araya getirdiği bir alana dönüşüyor.
Resimlerinde toprağa bağlı yaşayan Anadolu insanının, çaresiz, yoksul, umutla beslenen yaşamını anlatan figür resmin büyük ismi Neşet Günal’ın en önemli dizilerinden olan ‘Duvar Dibi’, 1963’te gerçekleştirdiği ‘Duvar Dibi I’ ile başlar ve 1975 tarihli ‘Duvar
Dibi IV’ ile son bulur.
41-
51. Davut, Serkan Özkaya, 2005
52. Güneş Saati, Meriç Hızal, 2000
53. Topak Ev, Nil Yalter, 1973
54. Mavi Elbiseli Kadın, Nazmi Ziya Güran
“Çığır açan yapıtlar...”
Bu listede yıldızlarla işaretlenmiş olan yapıtları 20’nci yüzyıl başından 21’nci yüzyıla gelirken ve Türkiye’de bugün güncel sanat dediğimiz oluşuma doğru ilerlerken çığır açan yapıtlar olarak belirledim. 10 sayısı görsel sanatlar gibi bir alanda akıl almayacak kadar küçük. O nedenle birçok yapıt dışarıda kalıyor. Oysa o yapıtlar da diğerleri kadar önemli. Belki büyük sıçramalar yapmıyor ama izlekler kuruyorlar. Buradaki ikinci bir sıkıntı Türkiye’deki görsel sanatların analitik bir şekilde yeterince ele alınmaması. Öyle olunca (veya olmayınca) ‘kanon’lar, klasikler çalışılmadı, saptanmadı. Her şey yapıldı ve unutuldu. Ayrıca bizim görsel sanatlar dünyamız reddetme, anımsamama ve yok sayma huyuna sahip. Öyle olunca mesela kimse kendisinden önceki bir ustayı saymıyor. Haliyle, bir çizgi ve ‘genetik’ soy oluşmuyor. Bu bakımdan 10’luk listeyi 20’ye çıkararak böyle bir dizgi oluşturmak istedim. Sanırım 100 yıllık meselelerimizi kapsamaktadır bu liste.
◊ 1. Haremde Beethoven-Abdülmecid Efendi*
◊ 2. Cami Enteryörleri-Süleyman Seyyid
◊ 3. Otoportreler ve Anadolu motiflerinin stilizasyonları-B. Rahmi Eyüboğlu
◊ 4. Maleviç’e Saygı-Adnan Çoker
◊ 5. Beylerbeyi Cinleri-Ömer Uluç*
◊ 6. Portreler-Ergin İnan
◊ 7. İMÇ Duvar Rölyefi/Ankara GİMA Duvar Rölyefi-Kuzgun Acar:*
◊ 8. Kapitone-Altan Gürman
◊ 9. Nur Koçak-Fetiş Nesneler*
◊ 10. Sanat Tanıtım Topluluğu-Şükrü Aysan
◊ 11. Düşmüş Şehir-Erol Akyavaş*
◊ 12. Pilav ve Tartışma Yeri-Sarkis
◊ 13. İzm’ler-Canan Beykal
◊ 14. Arabesk Serisi ve Mistik Nakliye-Gülsün Karamustafa*
◊ 15. Gerilim Nesneleri-Erdağ Aksel*
◊ 16. Şükran Moral: Hamam/Genelev*
◊ 17. Mezopotamya Dramaturjileri-Kutluğ Ataman
◊ 18. Bir Haremim Olsun İsterdim/Fahişenin Odası-Bedri Baykam*
◊ 19. Michael Morris: Grip-in/Truck Turc-Hüseyin Bahri Alptekin*
◊ 20. İstanbul Fotoğrafları-Ara Güler