Güncelleme Tarihi:
Fahrünnissa Zeyd’in havyarlı, şampanyalı karşılamasını, Haluk Akakçe’nin en dramatik pozunu nasıl çektiğini aynı heyecanla anlatıyor Yahşi Baraz. Ama bu şaşırtıcı değil. Çünkü kendisiyle tanıştığınız andan itibaren sanata olan büyük tutkusunu hemen fark ediyorsunuz. Galeri Baraz’ın kurucusu Yahşi Baraz, Türk resmine olan katkıları saymakla bitmeyecek bir isim. Bu hafta Inspera Bodrum Art Space’te açılan sergisi bunu kanıtlar nitelikte. Sergide Baraz’ın bugüne kadar fotoğrafladığı 500’den fazla sanatçıdan bir seçki sanatseverlerle buluşuyor.
Yahşi Bey, Galeri Baraz’ı kurduğu 1975 yılında Türk sanatçılarının fotoğraflarının ne kadar az olduğunu fark ediyor. Ve amatör bir ruhla stüdyolarında, evlerinde sanatçıların fotoğraflarını çekmeye başlıyor. Baraz’ın Abidin Dino’dan Ömer Uluç’a sanatçılarla kurduğu derin bağları ölümsüzleştiren bu kareler zaman içinde yüzlerce sanatçının fotoğraflarını içeren devasa bir arşive, adeta Türk resminin hafızasına dönüşüyor. Yahşi Baraz kendiliğinden gelişen bu proje için “İyi ki o fotoğrafları çekmişim” diyor ve bizimle de bu karelerin hikâyelerini paylaşıyor. Tabii yurtdışında müzelerde arşivciliğe ne kadar önem verildiği, bunun için sanat tarihçilerinin görevlendirildiği hatırlatmasını yaparak.
Inspera Bodrum Art Space’in girişimiyle şekillenen ‘Portreler’ sergisi 30 Kasım’a kadar salıdan pazara 12.00-20.00 arasında, sanat merkezinin Art Space ve Fuaye Alanı’nda görülebilir.
Fahrünnissa Zeyd
“En pahalı ressamımız. Hiç reklamını yapmadan sadece sanatına odaklanmış bir sanatçıydı. Vefatından sonra eserleri 500 bin-1 milyon dolar arasında satılmaya başladı. Fotoğraflarını 1991’de Ürdün, Amman’da çektim. Beni son derece güzel karşıladı. Havyarlar, şampanyalar eşliğinde… Üç ay sonra vefat etti. Tate Müzesi’nde kişisel sergisi açılan ilk ve tek sanatçımız.”
Adnan Çoker
“Türk resmi için hem iyi bir eğitimci hem sanatçıydı. Yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Adnan Çoker’in fotoğraflarını Sedef Adası’ndaki evinde çektim. Türkiye’deki önemli koleksiyonlarda eserleri var. Piyasada eserlerinin bulunması imkânsız gibi.”
Haluk Akakçe
“İstanbul’daki St. Regis otelinin alt katında 3-4 yıl boyunca kullandığı, kendisine tahsis edilen bir atölyesi vardı. Değişik günlerde atölyeye gidip fotoğraflarını çektim. Deli doluydu, tiyatral pozlar verirdi. Ama onun en dramatik halini yakaladığım, yerde oturduğu bir pozu da var.”
YAHŞİ BARAZ ÇEKTİĞİ KARELERİ ANLATIYOR...
Semiha Berksoy
“Hem müzik (soprano olarak) hem de resim dünyamızda öne çıkmış bir isim. ‘Çok genç kalmış’ bir sanatçımızdır. Eserleri çok aranır. Portrelerini Cihangir’deki evinde çektim.”
Burhan Doğançay
“114 ülke gezmiş, Guggenheim’dan Metropolitan’a dünyadaki çeşitli müzelerde 60’tan fazla eseri olan tek sanatçımız. Türk ressamları arasında uluslararası alanda tanınmak için çok çaba göstermiş ve bunu başarmıştır. Fotoğraflarını New York’ta çekmiştim.”
Nejad Melih Devrim
“Kendisinin fotoğraflarını Varşova, Kopenhag ve İstanbul’da çektim. Asosyal bir kişiliktir. O yüzden çok az fotoğrafı vardır. Çok değerli bir sanatçıdır. Onun da kıymeti Fikret Mualla gibi sağlığında bilinmedi, öldükten sonra değerlendi.”
Yüksel Arslan
“Fotoğraflarını çektiğim 1989 yılında çok meşhur değildi. Paris’teki evine gitmiştim. Evi ağzına kadar resimle doluydu. Yaklaşık 1.000 dolardan vereceğini söyledi eserlerini. O dönem kimse ilgilenmedi. Hatta “Resimler çok erotik, ayıp olur” diyenler oldu. Sonraki yıllarda sergi açtı. Ama şimdi en çok aranan isimler arasında. Özgün bir tarzı vardır, kullanacağı değişik malzemeleri kendi bulur.”
Abidin Dino
“Paris’teki evinde çektim fotoğraflarını. Sohbet de ettik. Sanat dünyamızın en entelektüel isimlerdendi. Misafirperver bir şekilde karşıladı beni. Güzin Hanım’la (dilbilimci, yazar, Abidin Dino’nun eşi) da fotoğraflarını çekmek istemiştim. Güzin Hanım ‘Elbisem müsait değil’ diyerek kabul etmemişti. Birlikte fotoğraflarını çekemediğime hâlâ üzülürüm.”