Güncelleme Tarihi:
Geçen hafta TikTok’ta biraz zaman geçirdiyseniz bir sosyal medya viraline dönüşen #womeninmalefields (kadınlar erkeklerin sahasında) trendine rastlamışsınızdır. Rastlamayanlar için kısa bir özet: Platformdaki kadınlar, Nicki Minaj’ın ‘Anaconda’ şarkısının hızlandırılmış versiyonuyla çektikleri kliplerini, genellikle erkeklerle ilişkilendirilen davranışları ifade eden mesajlarla paylaşıyorlar. Gönderilerin büyük kısmı, ‘ghosting’ (ilişkide gerekçesiz ortadan kaybolma) ve ‘gaslighting’ (psikolojik manipülasyon) gibi ‘toksik’ flört alışkanlıklarına değiniyor: “Onunla saat 7’de buluşmak için plan yaptım, bu yüzden saat 6’da telefonumu kapattım”, “Hassas bir tepki verdiğinde, regl misin diye sordum”. 6,1 milyon görüntülenen bir gönderideyse “Yatakta ağlıyordu, ben de ‘Yine başladık, sabah işim var’ dedim, arkamı dönüp uyuyakaldım” deniyor. En çok paylaşılan ortak ifadelerse “Üst üste mesaj attı, sadece en önemsizine döndüm” ya da “Gılgamış Destanı yazdı, ok diye cevap attım” şeklinde...
Bu yazı hazırlanırken TikTok’ta 89,9 milyon alternatif video mevcuttu. Söz konusu hashtag kadınlar arasında günümüz ilişkilerine dair bir sinir ucuna dokunmuş gibi görünüyor. Öte yandan bazı içerik oluşturucuların odağını işyeri dinamiklerine yönlendirmesiyle #womeninmalefields trendi cinsiyete dayalı çifte standartlar alanında daha geniş bir yelpazeye yayıldı. Bir TikTok kullanıcısı “Erkek meslektaşımın sözünü kesip tam olarak söylediklerini tekrarladım ve onun fikrinin kredisini ben aldım” diye video paylaştı. Bir kadın doktor ise önlüğüyle çektiği videoda “Ona doktor olmak için fazla kırılgan olduğunu ve erkeklere göre bir meslek seçmesi gerektiğini söyledim” diyen bir içerik yayımladı.
Bu trend kısa süre içinde öyle bir yayıldı ki erkekler de artık
#meninfemalefields etiketiyle trende katılıyor; “Beni aldatırken yakaladı, bu yüzden ağladım ve burcumu suçladım”
Bir tür kolektif arınma işlevi gören, çoğu gülünç olan bu videolar birçok farklı kesimin de radarına girdi. Kısa bir internet taraması bizi University of West London’da cinsiyet, teknoloji ve kültürel politikalar profesörü olan Helen Hester’ın trend hakkındaki açıklamasına götürdü. Hester’a göre bu gönderiler, sosyal ilişkileri taze gözlerle görmemize yardımcı olmak için dünyanın bir anlığına baş aşağı çevrildiği bir söylemsel oyun biçimi olarak görülebilir. Buharı boşaltmak için bir mekanizma, hafifliğe dayalı bir arınma hareketi. Ancak sosyal mecraların buna benzer hashtag’leri seçerek öne çıkardığı ve yayılmasına aracı olan algoritmalarını da unutmamak gerek.
Bilinç yükseltme
Hester’ın bu görüşüne benzer olarak bir süredir bazı akademisyenlerin yabancı basında sosyal medyadaki bu trendleri ‘dijital bilinç yükseltme’ olarak adlandırdığını biliyoruz. Hester bu durumu 70’lerdeki kadın kurtuluş hareketi sırasında analog şekilde feminist bilinç yükseltme uygulamalarıyla karşılaştırıyor ve şöyle özetliyor: “Bu gibi trendler insanların karşılaştıkları sorunların bireysel talihsizlikler veya tek seferlik olaylar değil, ortak deneyimler olduğunu anlamalarına yardımcı oluyor. Rahatlatıcı ve hatta güçlendirici olabilen bir dijital dayanışma duygusunu teşvik ediyor.”