Hafsanur Sancaktutan ‘Tezcanlıyım, sıcakkanlıyım ve biraz dalgalıyım’

Güncelleme Tarihi:

Hafsanur Sancaktutan ‘Tezcanlıyım, sıcakkanlıyım ve biraz dalgalıyım’
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2022 07:00

Son dönemde adını en sık duyduğumuz isimlerden.Ekranda adeta parlıyor. Sadece güzelliği ve oyunculuğuyla değil, sosyal medya paylaşımlarıylada gençlere ilham oluyor. “Amacım yersiz ve hızlı bir yükseliş değil” diyor. Bu sezon iki işle birden karşımıza çıkmaya hazırlanan Hafsanur Sancaktutan’la buluşuyoruz. Siyah kuşak karateciliğinden Karadenizli olmasına, kadın ve erkek eşitliğine bakışından kendisi gibi oyuncu Deniz Can Aktaş’la birlikteliğine uzanıyoruz: “Hep birbirimizi daha yukarı çeken bir ilişki yaşıyoruz. Benim için tam olarak hayallerimdeki güvenli alanım.” (Fotoğraflar: Muhsin AKGÜN)

Haberin Devamı

Hafsanur Sancaktutan tam da yaşının (22) getirdiği enerjiye sahip. Zaten kendini “Hareketli, sabırsız, inatçı” olarak tanımlıyor. Duru bir güzelliği var. Giydiği kıyafete göre çok masum ya da çok seksi görünebiliyor. Ona her baktığımda bana Emma Watson’ı hatırlatıyor. Çekim sırasında saatlerce sıkılmadan, yorulmadan poz veriyor. Arada enerji olsun diye ona kahveyle çikolatalı bir gofret ikram ediyorum... “Uzun zamandır yememiştim” diyerek gofretten iştahlı bir ısırık alıyor ve çalışmaya devam ediyor. Ardından Hafsanur’la başlıyoruz en baştan bugüne sohbete...

◊ Rizelisin. Bir röportajında “Karadeniz damarım var” demişsin. Tam olarak ne demek istedin? Biraz atarlı giderli misin?
Atarlı giderli değilim ama dönem dönem biraz agresifliğim olabiliyor. Çünkü özellikle iş söz konusu olduğunda mükemmeliyetçiyim, ince eleyip sık dokuyorum. Biraz Karadeniz fevriliğim var. Uyuşuk biri değilim, tezcanlıyım, sıcakkanlıyım ve biraz dalgalıyım.

◊ Oysa dışarıdan bakınca çok nahif, sessiz, sakin görünüyorsun...
Öyle değilim; hatta birkaç arkadaşım ilk tanıştığımız dönemlerde şöyle demişti: “Hafsa sen çok masum, sessiz, sakin duruyorsun. ‘Bu kızı çok üzerler’ diye düşünüyorduk. Ama çok şaşırttın bizi.” Hiç göründüğüm gibi değilim, şaşırtırım o konuda (gülüyor).

◊ Karadenizlisin ama çaya karşı intoleransın varmış... Doğru mu?
Evet, aa, bunu nereden duydun? Çay müptelasıyım. Bir yıl boyunca, rahatsızlığım geçene kadar çay içemedim. Filtre kahve, Amerikano... Bildiğin Karadeniz’den Amerika’ya uzandım (gülüyor). Şu an iyiyim ve doya doya içiyorum.

◊ Ailen ne iş yapıyordu?
Annem özel bir bankada çalışıyor, babam serbest meslekle uğraşıyor.
İki ablam var. Biri ebelik bölümünden yeni mezun oldu. Diğeri de şu anda özel bir eğitim kurumunda çalışıyor.

◊ Çocukken karate yapıyormuşsun...
Evet, 8 yaşımda başladım.

Haberin Devamı

Hafsanur Sancaktutan ‘Tezcanlıyım, sıcakkanlıyım ve biraz dalgalıyım’



◊ O yaşta karate nereden çıktı?
Erkek gibiydim. Kız çocuğu çok yoktu çevremde. Genelde arkadaşlarım erkeklerdi. Hatta şöyle bir mevzum vardı... İlkokuldayım; kızlarla anlaştık, erkeklerden top çalacağız. Sınıfa da yeni bir çocuk gelmiş, ben topu aldım ama kızlar beni ekti. Baktım çocuk peşimden geliyor, öğretmenler odasına kaçtım. Çocuk geldi, itişip kakışmaya başladık. Sonra erkekler toplanıp benden öçlerini aldılar. Ondan sonra herhalde bir hırs oldu kendimi savunamadığım için, orada başladı karate maceram. Türkiye şampiyonluğum bile oldu, siyah kuşaktım. Eğitmenliğe başlayacaktım, diğer işler devreye girince mecburen bıraktım.

◊ Aslında çocukken uçak mühendisi olmak istiyormuşsun. Neden?
Sayısalcıydım. Fizikle ve matematikle aran iyi olduğunda aklına biraz daha alengirli işler geliyor. Bir de uçak mühendisliği okuyan kuzenim vardı, “Kadınlar orada yapamaz, Hafsa çok yorulursun” demişti. Buna sinirlendim. Zor olanı seçmek ve “Yapamazsın” dediklerini yapmaya yönelmek gibi bir karakterim olduğu için belki de inat uğruna istiyordum.

◊ Uçak mühendisi olmak isterken burada ne işin var o halde?
Çocukluk hayalimdi. İlkokul ve ortaokulda arkadaşlarımla piyes hazırlayıp müdürden izin alır, 10’ar dakika farklı sınıflara girip oyunlar oynardık. Lisede tiyatroya başladım, bir ajansla anlaştım ve olmak istediğim yeri fark ettim.

◊ Üniversitede ne okudun?
Mimar Sinan Üniversitesi’nde konservatuvar okumak istiyordum. Ama o zamanlar öğrencilerin ilk üç yıl dizi yapmasına izin verilmiyordu. Tam o dönemde bir dizi teklifi geldi. O fikri askıya aldım. Şimdi yapmak istediğim iş oyunculuk fakat ilgi alanım psikoloji. Yeniden sınavlara hazırlanmaya başladım.
◊ 22 yaşındasın, 18 yaşında başladığın oyunculukta 4 senede güzel bir kariyer inşa ettin. Bu kadar hızlı yol almanın sırrı neydi?
Ne istediğini bilmek ve bir çizgimin olması.

◊ Nedir o çizgi?
Çok hızlı yükselip her yerde görünür olma isteği, dengesiz kariyer yönetimine sebep oluyor diye düşünüyorum. Benim her zaman çevreme karşı bir çizgim, duruşum var. Onu koruyabilmek bence kariyeri dengeli yönetiyor. Tabii bunun yanında yaptığın iş için emek sarf etmek, çalışmak, azimli olmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Ben eskimek istemiyorum

◊ Kendi yaşıtın oyunculardan farklı nasıl bir yöntemin var?
Oyunculuğun biraz içeriden geldiğine inanıyorum. Karakterlerimi daha içeriden bir yerden oynadığım için de bence insanlar daha güvenilir buluyor ve gelip geçici bir durum olmadığının farkına varıyor. Evet, çok oyuncu var; olmalı da. Ama sektörde ‘eskimek’ diye de bir tabir var. Dün menajerimle toplantıdaydım, ona da özellikle düşmek istediğim not şuydu: “Ben eskimek istemiyorum; 70 yaşıma geldiğimde de oynayabilmek, bütün yaşanmışlıklarımı insanlara geçirebilmek istiyorum.” O yüzden hiçbir iş için çok heveslenip yanlış adım atmayalım derdindeyim.

◊ Bundan sonrası için hayallerin neler?
Biraz globalde yer almak istiyorum. Orada belki bir sanat filmi olabilir, belki de Oscar’a gidecek bir işte yer
almak... Çok isterim. Çalışmak istediğim yönetmenler var. Ama her şeyin bir zamanı olduğuna inanıyorum. Amacım yersiz ve hızlı bir yükseliş değil. Vakti geldikçe hep birlikte
kutlayalım.

Haberin Devamı

Hafsanur Sancaktutan ‘Tezcanlıyım, sıcakkanlıyım ve biraz dalgalıyım’

Erkekte maçoluğa tahammül edemem

◊ Oyunculuk dışındaki en büyük tutkun ne?

Kıyafetler! Çocukken babam bana elle dikiş dikmeyi öğretmişti. Sürekli kendime, arkadaşlarıma kıyafet dikmeye başlamıştım. Bir dikiş makinesi aldılar bana. Sonunda bayağı giysi tasarladım. Seviyorum modayı.

◊ Bir erkekte neye tahammül edemezsin?
Maçoluk.

◊ İlk randevuda ilk dikkat ettiğin şey...
Dişler ve parmaklar.

◊ Bir adaya düşüyorsun, yanına bir tek kişiyi alma şansın var, kimi seçersin?
Deniz Can’ı (Aktaş - Sevgilisi).

◊ Yapmaya başlayınca duramadığın bir şey söyle...
Yemek yapmayı ve yemeyi çok seviyorum.

◊ Mesela sana konuk olsak, sofrada neler olur?
Zeytinyağlılar yaparım. Sonra kuşüzümlü, çamfıstıklı, güzel bir karabiberli pilav; yanına da salata ve meze.

Haberin Devamı

Herkesi olduğu gibi kabul edin

◊ Kimileri seni seksi, güzel, kimileri çok nahif ve sevimli buluyor. Sence seksi misin sevimli misin?
İkisi de diyebiliriz (gülüyor).

◊ Kendini beğenir misin?
Genelde evet ama nadiren beğenmediğim anlar da oluyor. Duygusal dünyam neredeyse, kendime bakışım da oraya evriliyor. Ama bu konularda rahatsız olduğum bir şey var.

◊ Nedir o?
İnsanların, insanları olduğu gibi kabul etmemesi. Kendi istedikleri şekle bürünsün istiyorlar ki bu, koşullu sevgi oluyor. “Sen böyle olursan seni severim. Bunu giyersen, böyle poz verirsen, şu makyajı yaparsan...” Bunlar tamamen kendini ifade etmekte zorluk çeken kişilerin, aslında başkalarının hayatını yönetmeye çalışıyor olması ve bu beni çok üzüyor. Sosyal medyada çok görüyorum ve bence çok yıkıcı bir durum.

◊ Sen kendini değiştirir miydin birileri istedi diye?
Hayır, değiştirmem, beni olduğum gibi sevmiyorsanız sevmiyorsunuz demektir. O gerçek sevgi değil, koşullu sevgi ve sağlıklı da değil.
O yüzden herkesi olduğu gibi kabul edin.

Haberin Devamı

Çok üstüme gelindiğinde mekânı terk etmişliğim var

Hafsanur Sancaktutan... Zor bir isim... Hikâyesi ne?
Ağır bir isim. Annem bana hamileyken babam askerdeymiş, çok yakın bir arkadaşı “Kızının adını Hafsa koy” diyor. Babamın da hoşuna gidiyor. Sonra
bir de Nur ekliyor sonuna.

◊ Sana yabancı dildeki tabirle 'It girl’ diyorlar. Modaya, gençlere yön veriyorsun. Bunu misyon mu edindin?
Hayır, kendi kendine oldu. Ama birilerine örnek olabilmek çok güzel. Story’lerimden kendimle ilgili çözümlediğim durumları paylaşıyorum ki insanlar da okusun. Belki onlar da hislerini yazarlar diye...

◊ Kırmızı çizgilerin neler?
Aptal yerine konmaya sinirleniyorum. Bana ya da bir başkasına haksızlık yapılıyorsa, buna tahammülüm yok.

◊ Arkadaşlarının sende rahatsız olduğu bir özellik var mı?
Eleştiriyi kabul eden biri olduğumu söylerim ama yakın arkadaşlarım ısrarla “Sen eleştiriye gelemiyorsun” derler. Sonra düşündüm, çok üstüme gelindiğinde evet; öyle bir durumda evi, mekânı terk etmişliğim bile var. Bazen biraz bencilleşiyor olabilirim.

◊ Balık burcusun...
Yok, Koç burcuyum.

◊ 20 Mart’ta doğmuşsun...
20 Mart Balık ama doğum saati gibi detayları falan girdiğinizde bütün olay değişiyor.

◊ Koç burcunun özelliklerini taşıyor musun?
İnatçı, sabırsız, dikbaşlı, hareketli, kendi başına buyruk, çok da neşelidir... Ben de öyleyim.

◊ Bu sezon iki işin birden geliyor. Biri dijital bir proje, diğeri ulusal kanalda...
Ay Yapım, ‘Beverly Hills’ uyarlamasını aldı, çok güzel bir kadrosu var. Henüz sete çıkmadığımız için bir şey paylaşamıyorum. Diğer işte Sinem karakterini canlandırıyorum. Farklı biri; silik ve tek amacı görünür olmak.

Âşık olunca akan sular durmuyor çünkü sen bir iş yapıyorsun

Hafsanur Sancaktutan ‘Tezcanlıyım, sıcakkanlıyım ve biraz dalgalıyım’

◊ Rol aldığın hikâyelerde aşkı anlatıyorsun. Senin aşka bakışın nasıl?
Aşka inanıyorum ama sevginin daha kalıcı, daha sağlıklı, daha huzur verici bir durum olduğunu düşünüyorum.
O yüzden benim için ön planda her zaman sevgi, saygı, merhamet var. Umarım herkes böyle güzel sevilebildiği bir ilişkide yer alabilir, insanlar için temennim bu.

◊ En popüler olduğunuz dönemde Deniz Can Aktaş’la ilişkiniz başladı. Hiç tereddüt ettiniz mi, yoksa âşık olunca akan sular durur mu?
Âşık olunca akan sular durmuyor çünkü sen bir iş yapıyorsun. Biz sette tanıştık. Yaşadığın aşk senin işinin önüne geçmemeli. İlişkimiz daha kontrollü ve uzun süreli olsun istediğimiz için bir dönem evet, sakladık ama bu yalanlamak gibi bir şey değildi. Deniz Can da ben de bunu tercih ettik. Sette tanıştıktan sonra birbirimizden hoşlanmaya başladık ama bir süre sustuk.

◊ İnsan o şekilde saatlerce bir arada çalışırken hiç içi gitmez mi?
Gidiyor ama ertelenen bir duygu olduğu için daha keyifli. Ulaşamadığınıza kavuşmak için sabrederseniz, sonra buluştuğunuzda daha kıymetli oluyor. Ben ondan daha cesur davrandım ama o da çok sabırlıydı aslında.

◊ Nasıl yani?
Çok etkileniyordum ondan, beni beğensin istiyordum tabii. O da benim gibi hissediyormuş aslında. Hatta onun bir tanıdığıyla geçenlerde konuştuk,
o dönem “Ben yapamayacağım galiba, çok etkileniyorum, çok seviyorum” demiş. O da dizginlemiş kendini. Bana bunu hiç söylememişti.

◊ Ona olan aşkını tam olarak nasıl anlatırsın?
Deniz Can’ı tanıdıkça onun özünü, içini daha iyi görmeye başladım. Ona olan sevgim gün geçtikçe artıyor. Asla birbirimizin çizgisini zorlamıyoruz. Hayata ve mesleğimize karşı hep birbirimizi daha yukarı çeken bir ilişki yaşıyoruz. Benim için tam hayallerimdeki güvenli alanım.

◊ İkinizin de oyuncu olmasının hayatınıza etkileri neler? Avantajları var mı?
Güzel çünkü seni anlayacak bir insanla birliktesin. Setten geldiğinde, yorulduğunda, iş yükünü çok iyi anlıyor ve seni rahatlatabiliyor. Her şeyi konuşuyorsunuz.

Karşı tarafa yalnız olmadığını hissettirmeliyiz

◊ Son işin ‘Son Yaz’ bir kadın işiydi. Kadın olmak sana ne ifade ediyor?
Yaratıcı olmayı ifade ediyor. Bence kadınlar erkeklere göre daha yaratıcı. Bu sadece doğurmakla alakalı değil;
her alanda ve her anlamda yaratmaktan bahsediyorum. Çok iyi senaryo yazabilirsin, mutfakta yaratıcı olabilirsin, çok iyi tasarımlar yapabilirsin. Kadın, elinin ve ruhunun değdiği her alana incelik ve fark katıyor.

◊ Tüm dünyada #MeToo hareketi konuşuldu. Sen de genç yaştan itibaren setlerdesin, maruz kaldığın kötü bir durum oldu mu?
Evet, oldu.

◊ Psikolojik mi fiziksel mi?
Fiziksel de psikolojik de... Maalesef bu çok üzücü ama bütün kadınlar bir şeylere maruz kalıyor. Mesele artık sesimizi çıkarabilmekte. Özellikle en son yaşadığım olaydan sonra, sesimi çok iyi ve doğru yerde çıkardığımı düşünüyorum. Etrafımdaki bütün kadınlara ve bunu bilen dostlarıma ilham olduğumu biliyorum. Bence kadının kadını desteklemesi de çok önemli ve değerli.

◊ Kadına, çocuğa şiddet, taciz haberleri görüyoruz... Hayatın her alanında bunlar olabiliyor. Sen de yaşadıklarını paylaşan isimlerdensin. O haberler sana ne hissettiriyor?
Kötü hissettiriyor çünkü kendi yaşadığın durumlar ister istemez gözünde canlanıyor. Ve bir şey yapmak istiyorsun...

◊ Sence bundan nasıl kurtuluruz?
Yalnız olmadığını bilerek. Bunu hissetmenin bir yolu da paylaşabilmek ve paylaşan insanların arkasında durmak. Kişi kendini çok yalnız hissettiğinde ‘Bu dünyada tek başımayım, sevilmiyorum ve değersizim’ diye düşündüğünde daha da dibe çöküyor. Ama bu herkesin yaşayabileceği bir duygu. “Bunu herkes yaşamıştır, ben de buradan çıkacağım” diyebildiğinde kişi kendi aynasını kendine tutmuş oluyor ve çok kolay sıyrılıyor. O yüzden taciz, zorbalık fark etmez, bence karşı tarafa yalnız olmadığını hissettirmeliyiz.

◊ ‘Keşke erkek olsaydım’ dedin mi hiç?
Yok, bence kadın olmak dünyanınen güzel hali. O yüzden ben bu şekilde çok mutluyum.

◊ Peki, erkek ve kadın oyuncuların eşit haklarından da bahsedersek... Genç bir oyuncu olarak sen o hakları kazanabildin mi?
Ben de eşitlikten yanayım fakat eşitliğin altında gerçekten senaryosal anlamda eşitlik olmalı. Bütün çalışma yükünüz eşitse ama buna rağmen erkeğe daha fazla ücret veriyorlarsa ben orada ‘hayır’ derim. Bu işte hepimiz emektarız. Ama bakarım ki gerçekten partnerimin benden daha çok sorumluluğu var, benden daha fazla alsın, ne olacak? Para benim kendimi tatmin etmek için kullanacağım bir alan olamaz ama sadece erkek olduğu için ayrımcılık yapılıyorsa, sette davranışlar erkeğe farklıysa orada sessiz kalmam.

◊ Senaryoda kadını zayıf gösterecek bir durum olduğunda “Oynamam” deme lüksüne sahip hale geldin mi?
Geldiğimi düşünüyorum. Sırf bu yüzden son dönemlerde reddettiğim iki-üç iş oldu.

 

BAKMADAN GEÇME!