‘Tepki vermeliyiz, vazgeçmemeliyiz, unutulmamasını sağlamalıyız’

Güncelleme Tarihi:

‘Tepki vermeliyiz, vazgeçmemeliyiz, unutulmamasını sağlamalıyız’
Oluşturulma Tarihi: Eylül 15, 2024 07:00

Çoğu sabah sokaktaki hayvanların katledildiği, çocukların hayatlarına vahşice son verildiği haberleriyle güne başlıyoruz. Peki, bu saf kötülük, şiddet karşısında hissettiklerimizi doğru yönetiyor muyuz? Sosyal medyada yaptığımız paylaşımlar vicdanımızı rahatlatmanın dışında neye yarıyor? Şu sıralar birçok kişinin aklındaki bu soruları uzmanlara yönelttik.

Haberin Devamı

Zor dönemlerden geçiyoruz. Ülkemizde yaşanan şiddet olayları, kötülükler karşısında öfkeleniyoruz, üzülüyoruz, isyan ediyoruz. Uzmanlar, bizi zaman zaman çaresizliğe düşüren şiddetin neden arttığını, hissettiğimiz duyguları nasıl yönlendirmemiz gerektiğini anlattılar.

Çocuk, genç ve erişkin psikiyatrı Prof. Dr. Bengi Semerci “Şiddet artık bir halk sağlığı sorunu” diyor. Semerci’ye göre tepkilerimiz de bununla bağlantılı olduğu için öncelikle niçin her türlü şiddetin arttığını vurgulamakta yarar var: “Herkes için geçerli olması beklenen toplumsal kurallar ve yasalar bazı kişiler için keyfi olarak devreden çıkarılırsa, kişilerin zarar verici davranışlarının önünde bir engel kalmamış olur. Benzer bir arka planda yetişmiş ve benzer düşünen kişilerce hatalı davrananlar savunulup korundukça bu olumsuz örnekler normalleştirilmiş ve cesaretlendirilmiş olur. Kişiler yaptıklarına kendince haklı nedenler bulmaya, bunları savunmaya, hatayı hatayla kapatmaya çalışır hale gelir.”

Haberin Devamı

‘Tepki vermeliyiz, vazgeçmemeliyiz, unutulmamasını sağlamalıyız’

Narin cinayetindeki gibi olay eğer sosyal medya ve medyada öne çıkmasa belki de sonuçların farklı olacağına dikkat çeken Semerci şu değerlendirmeyi yapıyor: “Sosyal medya paylaşımlarının ve medya yayınlarının insanların bilgi sahibi olması, olayın görünür hale gelmesi açısından yararı var. Ama aynı oranda hatalı ve yanlış yönlendirici paylaşımların ve haberlerin olduğunu, bunun da sorunları arttırdığını unutmamak gerek. Paylaşımları yaparken adeta şiddetin pornografisini yapmak, toplumu yanıltmak, görselleri abartılı ve gelişigüzel kullanmak sorunu ortadan kaldırmayacağı gibi kendisi bir sorun haline gelmekte. Dramatize edilen konuşmalar ve görseller, romantikleştirilen ölümler çözüme katkıda bulunmadığı gibi, başta olayın içinde olan ve zarar görenler olmak üzere birçok zarara neden olmaktadır. Şiddete şiddet söylemleriyle yanıt vermek şiddeti yaygınlaştırır.”

 

Haberin Devamı

PAYLAŞMAK YETMEZ

Peki, ne yapmalı? Semerci’nin yanıtı şöyle: “Olayların olmaması için çaba göstermek, tedbir almak, elimizden geleni yapmak doğru olan. Paylaşım yapmak ‘Ben de bir şey yaptım’ duygusu yaratsa da bu doğru değildir. Aksine kişilerin gözünde ‘Yapacağımı yaptım, olay bitti’ şekline gelir ki bunu her önemli olayda görüyoruz. Paylaşımlar gerçek bilgi içeren, önleyici tedbirleri tartışan, olaylar olmasın diye yapılması gerekenleri vurgulayan, eğer gerekli olanlar yapılmıyorsa onların yapılmasını sağlamaya yönelik olmalı.”

ŞİDDET NEDEN ARTIYOR?

Prof. Dr. Bengi Semerci toplumda genel olarak şiddetin artmasının nedenlerini şöyle sıralıyor:

Haberin Devamı

◊ Algının ve farkındalığın değişmesi.

◊ Politikalardaki değişiklik.

◊ Adalete olan inancın sarsılması.

◊ Toplumların sahip oldukları iletişim becerilerinin yetersizliği, duygu ve düşüncelerin kışkırtıcı biçimlerde ifade edilmesi alışkanlığı, bilinçsizce yapılan suçlamalar, hatalı namus ve ahlak anlayışları.

◊ Yoksulluk, hayat karşısında şanssız olmak, beklentilerin ve kazanılmış niteliklerin yoksunluğu gibi sosyoekonomik baskı unsurları.

‘SIFIRDAN BAŞLAMAK GEREKMİYOR’

Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu-Kadir Has Üniversitesi Psikoloji Bölümü

◊ “Acaba benim çocuğuma da bir şey olur mu günün birinde?” Bu olaylar korku yaratmaya başlıyor. Korku insanın hayatına devam etmesinde çok engelleyici bir şeydir. Günlük hayatımıza devam etmemizi ve mutlu bir hayat kurabilmemizi imkânsız hale getirir. Bu olaylarla ilgili sistemik değişikliklere gidecek haritanın çizildiğini göremediğimiz için veya orada kendimize bir yer bulamadığımız için devamlı tetikleniyoruz.

Haberin Devamı

◊ Sadece “Çok kötü insanlar, çok kötü şeyler yaptı” demek olayı münferit bırakıyor. Halbuki bu olayda bir kez daha gördüğümüz gibi toplumumuzda bunlar münferit olaylar değil.

◊ Ne yapabiliriz? Bir şeyin değiştirilemeyeceği inancını dönüştürebilmenin ötesinde değiştirmek için de adım atmalıyız. Adım atanlara destek vermeliyiz. Onlarla ilgili paylaşım yapmak sadece bir başlangıç. Gidip onlarla çalışabiliriz, maddi destek sağlayabiliriz. Bireysel olarak yapabileceklerimiz de var. Mahalledeki hayvanları koruma altına almak, çevremizdeki çocukların güvende olduklarından emin olmak gibi. Bir çocuğu tedirgin ve güvensiz gördüğümüzde, mahalledeki bir çocuk bir anda ortadan kaybolduğunda sorup soruşturmaya başlamalıyız. Yani bu tip olaylardan çıkarılacak bireysel, şahsen çıkarabileceğim dersler mesela böyle şeyler...

Haberin Devamı

◊ Bu olayların haber ve gündem olmaları elbette çok önemli. Ama sonrasında somut bir değişim talebine dönüşebilmeleri de gerekiyor. Bizde infialler oluyor ama ondan sonra günlük hayata dönmemiz gerekiyor. Çünkü başka çaremiz yok. Dönüyoruz ve bir değişim olmuyor. O zaman da her yeni olay bizi sadece tetikleyen, çaresizliğe iten ve bir çözüme doğru gitme ihtimalinin gittikçe uzaklaştığını gördüğümüz bir şey haline geliyor.

◊ Olay özelinde kalmamak kadar toplum özelinde de kalmamak önemli. Bu tip olaylar toplumların hepsinde yaşanıyor. Bunlara karşı işlevsel çözümler, açılımlar geliştirmiş olanlar var. Çocuk koruma alanında sivil inisiyatif üzerinden kanun ve yönetmelik geliştirme örnekleri var. Bunların bize nasıl, ne kadar uyup uymayacağını konuşmak, çözüm odaklı tartışmalar yapmak hepimize iyi gelecek ve önleyici düzenlemeleri geliştirmemizi destekleyecektir. “Ne yapacağız peki” sorusuna sıfırdan başlamak gerekmiyor.

‘ÖFKEYİ BİLİNÇLİ ŞEKİLDE YÖNLENDİRMELİYİZ’

Fundem Ece - Klinik psikolog, psikoterapist

◊ Öfkemiz sürmeli mi? Evet, adaletin sağlanması için bir dürtü olabilir fakat bu öfkenin yıkıcı hale gelmesine izin vermemeliyiz. Aksi takdirde, kişisel ve toplumsal sağlığımız zarar görebilir. Bu öfkeyi bilinçli bir şekilde yönlendirmek, toplumu bilinçlendirme, adalet talep etme ve olayların tekrarlanmaması için etkili çözümler üretme amacıyla kullanmak en sağlıklı yoldur.

◊ Sosyal medyada duygusal paylaşımlar, başkalarının acısını arttırmadığı ve sorunun çözümüne katkı sağladığı sürece değerlidir. Kontrolsüz duygusal tepkiler, toplumsal gerilimi arttırabilir.

‘BİLİMSEL GERÇEKLERLE HAREKET ETMELİYİZ’

Dr. Çiğdem Cordan Kudiaki - Psikolog

◊ Ne yapacağımız konusunda kendimizi çaresiz hissediyoruz. Sesimizi duyuramamak bizi öfkelendiriyor. Kimileri daha duygusal paylaşımlar yapıyor, kimileri de daha öfkeli. Başkalarına zarar vermedikleri sürece bu çok anlaşılabilir bir şey.

◊ Bizi derinden etkileyen olaylar karşısında üzülebilir, öfkelenebilir, kaygılanabilir, korkabiliriz… Peki, bu duygularla ne yapacağız? Bizimle benzer düşünenlerle örgütlü bir tepki vermek, vazgeçmemek, unutulmamasını sağlamak olabilir.

◊ Bilimsel gerçeklerle hareket etmeliyiz. Örneğin çocukların yeri okuldur. Onlar oyun oynamalıdır. Asla zarar görmemeliler, korunmalılar. Kızı-erkeği fark etmez. Onları ne kadar iyi yetiştirirsek o kadar sağlıklı bir toplum inşa ederiz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!